Az bilinen gerçekleri ile Robinson Crusoe
Hiç şüphesiz "ıssız bir ada" ve "yaşam" kelimelerini yan yana gördüğümüzde, birçoğumuzun aklına ilk gelen isimdir Robinson Crusoe. Daniel Defoe tarafından yazılan ve 299 yıl önce bugün yayımlanan roman, dünyaca ünlendi; ıssızlarda yaşamın adeta bir temsilcisi olarak, akıllarımızda kendine yer edindi. Peki ya Robinson Crusoe'nun az bilinen gerçeklerini keşfetmeye hazır mısınız?
Giriş Tarihi: 25.04.2018
17:57
Güncelleme Tarihi: 25.04.2018
18:10
Kitap, İngiltere'de yaşayan Alman asıllı orta halli bir ailenin en küçük oğlu olan Robinson Crusoe'nun babasının tüm itirazlarına rağmen, dünyayı gezme hayalleri ile çıktığı yolculukları ve bu sırada karşılaştığı olayları anlatır.
Crusoe, bu yolculuklar içinde, son üç yılı hariç 28 senesini ıssız bir adada yalnız geçirir.
KİTABIN ORİJİNAL ADI OLDUKÇA FARKLI
Robinson Crusoe olarak tanıdığımız kitabın orijinal adı ise oldukça farklı: "York'lu bir denizcinin, kendi kaleminden, deniz kazası ile düştüğü Amerika sahillerindeki Oroonoque Nehri ağzındaki ıssız bir adada 28 yılını geçirirken yaşadığı serüvenler ve korsanlar tarafından kurtarılması"
YAŞANMIŞ BİR HİKÂYEDEN ESİNLENDİ
Defoe, Robinson Crusoe'yu gerçek bir hayattan, yaşanmış bir hikâyeden esinlenerek yazmıştı.
Eski adı Isla Mas a Tierra olan bir adada yalnız yaşamış Alexander Selkirk adlı İskoç bir denizcinin, 1709 yılında Woodes Rogers tarafından kurtarılmasının yarattığı şaşkınlık ve ilgiden ilham almıştı.
ROBINSON CRUSOE'DAN ÖNCE HAYY BİN YAKZAN
Issızlarda yaşamın adeta bir temsilcisi olarak akıllarımızda kendine yer edinen Robinson Crusoe, kendinden tam 6 yüzyıl önce yazılan bir eserle oldukça büyük benzerlikler taşır.
Pek bilinmese de, İbn Tufeyl'in 12'inci yüzyılda yazdığı Hayy bin Yakzan adlı eseri, hem dünya edebiyatı, hem de İslâm Felsefesi Tarihi için oldukça mühimdir. Günümüze kadar ulaşan bu eser, İslâm Felsefesi Tarihi'nde geniş kitlelerce tanınır.
Hayy'ın ıssız bir adada kendiliğinden dünyaya geldiği ya da annesinin denize bıraktığı bir sandığın dalgalarla ıssız adaya sürüklenmesi sonucu, adada hayatını devam ettirdiği kaydedilir.
BATI’NIN SÖMÜRGE TARİHİNİ MEŞRULAŞTIRIR
Romanda Robinson Crusoe, Batı toplumunun kültürünü temsil eden ve bu kültüre uygun her türlü insanlık vasıflarına sâhip, çok yönlü bir kişi olarak tasvir edilir.
Medenî hasletlere sahip, alet yapan ve kullanan becerikli birisi olarak anlatılır. O tarihlerde yeni başlayan Batı sömürgeciliğini haklı çıkarmak maksadına hizmet eder.
Batılıların diğer toplumlara medeniyet getirdiklerini, ekonomik, dinî ve ahlâkî değerlerinin daha yüksek olduğunu anlatmak ister.
Hikâyede, kendine "yoldaş" olan Cuma'ya İngilizce öğreten ve onun Hristiyan olmasını sağlayan Crusoe, "Batılı beyaz adam" olarak yaşadığı adaya egemen olur; kendisinden önce yaşamakta olan "vahşi" birine, sözüm ona "medeniyet" getirir.