Arama

Az bilinen Naat-ı Şerifler

Müslümanlar on dört asırdır en güzel örnek olan Resulullah'ı (SAV) övmek için birbirleriyle yarıştılar. Bunun tezahürü olan en güzel formalardan birisi de şiir oldu. İslam edebiyatında naat olarak bilinen tür, Allah Resulü'nü (SAV) övmek için yazılan şiirlerin kapsayıcı ismi oldu. Asırlar boyunca büyük bir emek ve ihtimamla sürdürülen naat geleneği günümüze dek ulaştı. Her Müslüman şairin naat yazmayı kendisi için bir hedef belirlemesi bunda çok etkili olmuştu. Sizler için az bilinen naatları bir araya getirdik.

  • 14
  • 21

Esad Erbili - Naat

Gönül nûr-i cemâlinden habîbim bir zıyâ ister
Gözüm hâk-i rehinden ey tabîbim tûtiyâ ister

Safâ-yı sîneme zulmet veren jeng-i günahımdır
Amân ey kân-ı ihsân zulmet-i kalbim cilâ ister

Yetiş imdâda ey şâh-ı risâlet rûz-i mahşerde
Ki derd-i bî-devâ-yı ma'siyet senden şifâ ister

Ne âb-ı dîdeden râhat ne âh-ı sîneden imdâd
Benim bâr-ı günâhım lutf-i şâh-i enbiyâ ister

Sarıldım dâmen-i ihsânına ey şâfi'-i ümmet
Dahîlek yâ Muhammed hasta cânım bir devâ ister

Gül-i ruhsârına meftûn olanlar şübhesiz sensiz
Ne mülk ü mâl ü câh ister ne de zevk u safâ ister

N'ola bir kerre şâd olsun cemâl-i bâ-kemâlinle
Ki kemter bendeniz Es'ad sana olmak fedâ ister

  • 15
  • 21

Gündüz Vassaf - Kasîde-i İstişfâiyye

Vücûd-ı akdesin 'ayn-ı beşaret yâ Resûla'llâh
Zuhûr-ı pür-sürûrun mahz-ı rahmet yâ Resûla'llâh

Sen ol mahbûb-ı memdûh-ı güzîn-i Hazret-i Hak'sın
Kudümün bâ'is-i âsâr-ı ni'met yâ Resûla'llâh

Seni idrâk için 'akl-ı beşer izhâr-ı 'acz eyler
'Ukûl-i âdeme gelmekde hayret yâ Resûla'llâh

Senindir bunca devletler şu'ûnât hep seninçündür
Senindir her iki 'âlemde rif'at yâ Resûla'llâh

Senin mir'ât-ı hüsnünden göründü Hazret-i Allah
İle'l-âhir sana olsun tahiyyât yâ Resûla'llâh

Hadîs-i kâ'inâtın metni hem tafsîlîdir el-hak
Sana ma'lûm bidayetle nihayet yâ Resûla'llâh

Ser-â-pâ pür-hakâyık bir kitâbu'llâh-ı ekbersin
Tecellî-gâh-ı esrâr-ı hüviyyet yâ Resûla'llâh

Güzelsin pek güzelsin tâb-ı hüsnünle cihan pür-nûr
Gelir îmânıma her demde kuvvet yâ Resûla'llâh

Tahassür canıma te'sîrini gösterdi bî-tâbım
Gönül göz hepsi ister Hakkı rü'yet yâ Resûla'llâh

Gözümde tütmede dîdâr-ı nûr enver-i tâb-nâkin
Canım cânân-ı kalbim kıl 'inayet yâ Resûla'llâh

Gözüm sende, gönül sende, ümidim cümleten sende
Veliyyü'n-ni'metim genc-i melâhat yâ Resûla'llâh

  • 16
  • 21

Erdem Bayazıt – Ara Çağrı

Sen bir taze haber gibi gelmiştin unutmadım
Her gelişin bir taze haberdi, unutmadım

Aşktı alıp verilen, altın bir vakitti yaşadığımız
Bir muştuyu algılamanın sürekli gerilimiydi sanki, unutmadım

Can oynardı evlerde, yollarda, meydanlarda
Can alınıp can verilirdi, hiç unutmadım

Sen uyurdun, uykun bir tepeden seyredilen uçsuz bir vadi
Kıyısından seyredilen bir denizdi sanki, unutmadım

Ah sevgili! hayat görünürdü kapından bir çırpınış yüreklerimizde
Sen evinden çıktığında güneşler doğardı içimizde, unutmadım

Toprağa düşen tohum, onda gizlenen renk, şekil, koku
Senin için biçimlenirdi, renklenirdi, kokardı senin için, unutmadım

Ebedi masum çocuklar zamanın solmayan çiçekleri
İstemişlerdi de ezan okumuştu Bilal bir sabah, unutmadım

O dirildi, o dirildi diye birden çalkalanan sokaklar
Ölüm ki sonsuza açılan bir kapıydı, hiç unutmadım

Ey aşk, ey dirilik soluğu, ey evrenin hareket kaynağı,
Nasıl unuturum, nasıl unuturum, hiç unutmadım!

  • 17
  • 21

Mehmet Akif İnan – Sensin

Özgürlük menşurum kanatlarımdır
Toprağım devletim bayrağım sensin

Maddemsin mânamsın varım yoğumsun
Ufkumsun yakınım uzağım sensin

Göklerim yerlerim dağım denizim
Yanım yönüm solum ve sağım sensin

Annem babam atam kardeşim yavrum
Evim barkım bahçem ve bağım sensin

Övüncüm şerefim sözüm şiirim
Saklım gizlim köşem bucağım sensin

Seslerin kalbimin dudaklarında
Zamanım dönemim ve çağım sensin

Ümidim cihadım şafağım sende
Hicretim menzilim durağım sensin

Seninle olmaktır ahdım yeminim
Ordum emirim ve otağım sensin

  • 18
  • 21

Mehmet Akif Ersoy - On Dört Asır Evvel

On dört asır evvel, yine böyle bir geceydi,
Kumdan, ayın on dördü, bir öksüz çıkıverdi!
Lakin o ne hüsrandı ki; hissetmedi gözler,
Kaç bin senedir hâlbuki bekleşmedelerdi!

Neden görecekler, göremezlerdi tabii;
Bir kere, zuhur ettiği çöl, en sapa yerdi.
Bir kere de, mamure-i dünya, o zamanlar
Buhranlar içindeydi, bu günden de beterdi.

Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta;
Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi.
Fevza bütün afakını sarmıştı zeminin,
Salgındı, bugün şarkı yıkan tefrika derdi.

Derken, büyümüş kırkına gelmişti ki öksüz,
Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi.
Bir nefhada insanlığı kurtardı o ma'sum,
Bir hamlede kayserleri, kisraları serdi!

Aczin ki, ezilmekti bütün hakkı, dirildi.
Zulmün ki, zeval aklına gelmezdi, geberdi!
Âlemlere rahmetti evet şer-i mübîni,
Şehbâlini adl isteyenin yurduna gerdi.

Dünya neye sahipse, O'nun vergisidir hep;
Medyun ona cemiyyeti, medyun O'na ferdi.
Medyundur o masuma bütün bir beşeriyet
Ya Rab, bizi mahşerde bu ikrar ile haşr et!

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN