Arama

Az bilinen Naat-ı Şerifler

Müslümanlar on dört asırdır en güzel örnek olan Resulullah'ı (SAV) övmek için birbirleriyle yarıştılar. Bunun tezahürü olan en güzel formalardan birisi de şiir oldu. İslam edebiyatında naat olarak bilinen tür, Allah Resulü'nü (SAV) övmek için yazılan şiirlerin kapsayıcı ismi oldu. Asırlar boyunca büyük bir emek ve ihtimamla sürdürülen naat geleneği günümüze dek ulaştı. Her Müslüman şairin naat yazmayı kendisi için bir hedef belirlemesi bunda çok etkili olmuştu. Sizler için az bilinen naatları bir araya getirdik.

  • 16
  • 21

Erdem Bayazıt – Ara Çağrı

Sen bir taze haber gibi gelmiştin unutmadım
Her gelişin bir taze haberdi, unutmadım

Aşktı alıp verilen, altın bir vakitti yaşadığımız
Bir muştuyu algılamanın sürekli gerilimiydi sanki, unutmadım

Can oynardı evlerde, yollarda, meydanlarda
Can alınıp can verilirdi, hiç unutmadım

Sen uyurdun, uykun bir tepeden seyredilen uçsuz bir vadi
Kıyısından seyredilen bir denizdi sanki, unutmadım

Ah sevgili! hayat görünürdü kapından bir çırpınış yüreklerimizde
Sen evinden çıktığında güneşler doğardı içimizde, unutmadım

Toprağa düşen tohum, onda gizlenen renk, şekil, koku
Senin için biçimlenirdi, renklenirdi, kokardı senin için, unutmadım

Ebedi masum çocuklar zamanın solmayan çiçekleri
İstemişlerdi de ezan okumuştu Bilal bir sabah, unutmadım

O dirildi, o dirildi diye birden çalkalanan sokaklar
Ölüm ki sonsuza açılan bir kapıydı, hiç unutmadım

Ey aşk, ey dirilik soluğu, ey evrenin hareket kaynağı,
Nasıl unuturum, nasıl unuturum, hiç unutmadım!

  • 17
  • 21

Mehmet Akif İnan – Sensin

Özgürlük menşurum kanatlarımdır
Toprağım devletim bayrağım sensin

Maddemsin mânamsın varım yoğumsun
Ufkumsun yakınım uzağım sensin

Göklerim yerlerim dağım denizim
Yanım yönüm solum ve sağım sensin

Annem babam atam kardeşim yavrum
Evim barkım bahçem ve bağım sensin

Övüncüm şerefim sözüm şiirim
Saklım gizlim köşem bucağım sensin

Seslerin kalbimin dudaklarında
Zamanım dönemim ve çağım sensin

Ümidim cihadım şafağım sende
Hicretim menzilim durağım sensin

Seninle olmaktır ahdım yeminim
Ordum emirim ve otağım sensin

  • 18
  • 21

Mehmet Akif Ersoy - On Dört Asır Evvel

On dört asır evvel, yine böyle bir geceydi,
Kumdan, ayın on dördü, bir öksüz çıkıverdi!
Lakin o ne hüsrandı ki; hissetmedi gözler,
Kaç bin senedir hâlbuki bekleşmedelerdi!

Neden görecekler, göremezlerdi tabii;
Bir kere, zuhur ettiği çöl, en sapa yerdi.
Bir kere de, mamure-i dünya, o zamanlar
Buhranlar içindeydi, bu günden de beterdi.

Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta;
Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi.
Fevza bütün afakını sarmıştı zeminin,
Salgındı, bugün şarkı yıkan tefrika derdi.

Derken, büyümüş kırkına gelmişti ki öksüz,
Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi.
Bir nefhada insanlığı kurtardı o ma'sum,
Bir hamlede kayserleri, kisraları serdi!

Aczin ki, ezilmekti bütün hakkı, dirildi.
Zulmün ki, zeval aklına gelmezdi, geberdi!
Âlemlere rahmetti evet şer-i mübîni,
Şehbâlini adl isteyenin yurduna gerdi.

Dünya neye sahipse, O'nun vergisidir hep;
Medyun ona cemiyyeti, medyun O'na ferdi.
Medyundur o masuma bütün bir beşeriyet
Ya Rab, bizi mahşerde bu ikrar ile haşr et!

  • 19
  • 21

Necip Fazıl Kısakürek – Naat-ı Şerif

Beri gel, serseri yol!
Onun Ümmetinden ol!
Sel sel kümelerle dol!
Onun Ümmetinden ol!

Sen, hiçliğe bakan yön!
Hep sıfır, arka ve ön!
Dosdoğru Kabe'ye dön!
Onun Ümmetinden ol!

Gel dünya, mundar kafes!
Gel, gırtlakta son nefes!
Gel, Arşı arayan ses!
O'nun Ümmetinden ol!

Solmaz, solmaz; bu bir renk...
Ölmez, ölmez; bir ahenk...
İnsanlık; hevenk hevenk,
O'nun Ümmetinden ol!

  • 20
  • 21

Cahit Zarifoğlu – Efendim

I

Boynuma bir ip at
Kölen diye yollarda gezdir beni

II

Gözlerini süzüyorsun
Bir balık gibi akıyorsun kaldırımlarda

Bir daha yüreğini kaparsan bana
'Bu yaprağı paramparça yaparım'

Çiçekleri sarı yapraklar ve bir ocak ayı
Ağız ağıza sin ve cim harfleri

Ateş kararıyor, bu içimin alevleri
Acı çekiyorum elimden alınmışsın gibi

Bir mektup hakiyemiz olacak
Baştan başa notalar bülbül ağızları

Dik kafalı bir baş görüyorlar
Başını eğmiş dalların yaprağında

Zayıf bir çocuk yüzü, gülümsüyor
Dikkatle bak, korku dolu bakışları

O boğulurken gülücükler
Saçılıyor

Ölüm bir kuş kaldırıyor mezarlıktan
Ak kanatları, hayat yok oluyor

Çıkıp geliyorsun
Kor gibisin, bir kar gibisin

Soruyorsun: Zarifoğlu bana dargın mısın
Yoksa uyardılar mı seni sevdamızdan

'Yaşamak' bir perde gibi kalkıyor aramızdan
Zamansız mekansız bir tünel başındayız şimdi

O mavi gözleri görmüş olmalıyım
Bir ikindi vakti kaskatı ellerimin altında

Uçuşlu saçlar bukleler
Üstünde uyuyan eller

Sevgim uzanıyor
Soluk soluğa uyandırıyor menekşeleri

Görüyorum kıpırdanışlarını
Uykunda gül açan yanaklarını

Haydi uyan
Haydi canlan "hazan yaprağı"

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN