Az bilinen Naat-ı Şerifler
Müslümanlar on dört asırdır en güzel örnek olan Resulullah'ı (SAV) övmek için birbirleriyle yarıştılar. Bunun tezahürü olan en güzel formalardan birisi de şiir oldu. İslam edebiyatında naat olarak bilinen tür, Allah Resulü'nü (SAV) övmek için yazılan şiirlerin kapsayıcı ismi oldu. Asırlar boyunca büyük bir emek ve ihtimamla sürdürülen naat geleneği günümüze dek ulaştı. Her Müslüman şairin naat yazmayı kendisi için bir hedef belirlemesi bunda çok etkili olmuştu. Sizler için az bilinen naatları bir araya getirdik.
Giriş Tarihi: 14.08.2024
10:06
Güncelleme Tarihi: 15.08.2024
11:37
Faruk Nafiz Çamlıbel - Sina'ya İnen Nur Güçtür hatırlamak sana ram olduğum demi, Ey her bakışta bir daha ilhamı râm eden! Bir yerde, bezm-i canda mı, dîvân-ı Cem'de mi Bir yerde görmüşüm seni dünyâmı görmeden. Târihi sende başladı âlemde ömrümün, 'Kaydetti her geçen güne aşkın bir irtifa; Her derde panzehir gelen ulvî tebessümün Bir bir çiçekle kaynamış efsunlu bir şifâ. Gönlüm ayak sesinde, gözüm merdivendedir; Bir kavmi yok resule tecellî zamanısın; En lâyemût eserlerin ilhamı sendedir, En muhteşem kasidelerin kahramanısın! Ferman sürer seninle bu âlemde hüsn ü ân, Sensiz kalan gönül, kalan ömrünce yas taşır; Destan değil, hikâye değil, senden ayrılan, ömrün bütün bedîalarmdan uzaklaşır!
Bekir Sıtkı Erdoğan – Naat
Aman bilmez, zaman bilmez, o sâat yâ Resûlallâh! Ne iş-güç hayrımız kâfi, ne tâat yâ Resûlallâh...
Huzûrun sırrı gayrettir buyurdun; yan gelip yattık, Huzûr ister mi tembel, olsa râhat yâ Resûlallâh...
Bu cevher-gâha kitlendik, şükür yok, âh anahtar yok, Biraz aysak hazîneymiş kanâat yâ Resûlallâh...
Dünüm uçmuş, günüm geçmiş; yarın bomboş elim, avcum, Bu fırsattan nasıl ettik ferâgat yâ Resûlallâh?
İzin İslâm'a ibrettir, tezin Kur'ân'a dâvettir, Özün insâna en üstün liyâkat yâ Resûlallâh...
Bizim sensiz nasıl yetsin ki mahcûb âhımız arşa? Yarın Sen kurtarırsın ver berâat yâ Resûlallâh!
Nihâî kuşkusuz kurbân olur yüz bulsa Mevlâ'dan, Yüzüm yok, tek ümîdim var; şefâat yâ Resûlallâh...
Ömer Nasuhi Bilmen - Enîn etmekteyim
Vücûdun senin timsâl-i hikmet yâ Resûlallâh Kudûmün kâinata verdi nüzhet yâ Resûlallâh
Mukaddessin bütün esrâra vâkıfsın ki zâhirdir Senin her bir sözünden bin hakîkat yâ Resûlallâh
Cihâna verdiğin feyzi düşündükçe sıkılmaz mı Seni inkâr eden ehl-i cehâlet yâ Resûlallâh
Senin nûr-i zuhûrunla ne ulvî mazhariyet ki Ufuklardan açıldı gitti zulmet yâ Resûlallâh
Tecellî-yâb olunca tal'atın evc-i risâletten Münevver etti ekvânı hidâyet yâ Resûlallâh
Meşâm-ı âşıkânı her seher etmektedir ta'tîr Nesîm ettikçe dergâhını ziyâret yâ Resûlallâh
Zülâl-i vuslatınla âlemi ihyâ ederken sen Dil-i pür-vecdimi yaksın mı firkat yâ Resûlallâh
Muattar ravzanı pür-feyzine ben iştiyakımdan Enîn etmekteyim artık inâyet yâ Resûlallâh
Günahkârım peşîmân bir kulum gâyet perîşânım Niyâz etmekteyim senden şefâat yâ Resûlallâh
Hasan Basri Çantay - Sevdim Seni Hep
Sevdim seni hep canlara cânân diye sevdim Bir ben değ–il, âlem sana kurbân diye sevdim
Ecrâm u felek levh u kalem mest-i nigâhın Dîdârına âşık ulu Yezdân diye sevdim
Mahşerde nebîler bile senden medet ister Gül yüzlü melekler sana hayrân diye sevdim
Aşkınla buhurdân gibi tütmede bu kalbim ensiz bana cennet bile hicrân diye sevdim
Tâ arşa çıkar her gece âşıkların âhı Âsilere lütfun yüce fermân diye sevdim
Doğ kalbime bir lâhzacık ey nûr-ı dilârâ Sevdânı gönül derdine dermân diye sevdim
Bülbül de senin bağrı yanık âşık-ı zârın Feryâdı bütün âteş-i sûzân diye sevdim
Hûriler ezelden beri şeydâ-yı cemâlin Yanmıştı sana Yûsuf-ı Ken'ân diye sevdim
Evlâd u 'ıyâlden geçerek Ravza'na geldim Evsâfını medhetmede Kur'ân diye sevdim
Kıtmîr'inim ey Şâh-ı Resûl kovma kapından Âlemlere rahmet dedi Rahmân diye sevdim
Şeydâ kuluna eyle nazar merhametinle Bir lâhza nazar en büyük ihsân diye sevdim
Muallim Naci – Naat-ı Şerif
Arz-ı ta'zîm eylemez mi âlem-i imkân sana Arz-ı a'zîm etti Allah-ı azimü'ş-şân sana
Nûr-ı imândır nücûmundan dem-â-dem berk uran Âsmân etmiş hezârân kalb ile imân sana
Fazl-ı bî-pâyânının bürhân-ı bî-pâyânı var Var mı ulviyyât içinde olmayan bürhân sana
Hüsn-i Kur'ân'ı görür insan olur hayran sana Dest-i kudretle yazılmış hilyedir Kur'ân sana
Dil esirin olduğu günden beri azadedir Mâsivâya bağlanır mı bağlanan vicdan sana