Arama

Bir başka açıdan: Ara Güler'in hikayeciliği

Ara Güler uzun ömrüne birçok önemli kareyi sığdırmış, sanatın farklı yönlerine eğilmiş, her çevreden dostu olan biriydi. Adeta halkın ve İstanbul'un gözüydü. "Master of Leica" unvanını alan ve dünyadaki en iyi yedi fotoğrafçıdan biri olan Güler, 17 Ekim 2018'de tam 90 yaşındayken hayata veda etti. Bizler de Ara Güler'in kıymetli hatırasına başka bir perspektiften bakarak pek bilinmeyen hikayeci yönünü sizler için gün yüzüne çıkardık.

"Sen! Demek. Bekledin…"
"Hep umutluydun."
"Bunca yıl, bunca yıl umutla yaşadın demek!"
"İster umut de, ister başka bir şey. Ben yalnızca güvendim."
"Demek güvendin... Demek rüyalara güvendin!'

(Ara Güler, Babil'den Sonra Yaşayacağız, Karganın Dönüşü)

🔹

▪ Hikayelerinde yoğun olarak deniz temasına yer veren Güler'in yaptığı betimlemeler fotoğraf gibidir.

▪ O satırları okuduğunuzda sanki fotoğraflara bakarsınız. Ayrıca insana ve ilişkilere dair yaptığı çıkarımlar da ne denli güçlü bir gözlemci olduğunun kanıtı gibidir.

Duayen Fotoğrafçı Ara Güler 90 yaşında

"Kadın. "Mutluluk boşluktadır"' dedi. Düşün. Tıpkı burası gibi. Mutlu dakikalar ve şu boş kulübe. Her şeyden uzak bir boşluk."

(Ara Güler, Babil'den Sonra Yaşayacağız, Karganın Dönüşü)

🔹

Akıcı ve sade bir Türkçe ile yazdığı hikayelerinde sıkça iç monoloğa rastlarız. Balıkçılar, çocuklar, esnaf... Onun kişileri halktır ve gerçektir.

"Karga gitti…" dedi. "Kargayı kovdum. Gen dönmeyecek. Dönüşü ikimizin de ölümü olsun. Geldim ve seni yanımda götüreceğim."

(Ara Güler, Babil'den Sonra Yaşayacağız, Karganın Dönüşü)

🔹

Gündelik sıkıntılar, batıl inançlar, sayıklamalar, güçlü diyaloglar hikayelerinin renkleridir. Özellikle geceyi ve sabahları tasvir eden ve sis, deniz gibi ögeleri dekor olarak kullanan Güler, genelde hikayelerini böyle mekanlarda başlatır.

Ara Güler'in kadrajından unutulmaz İstanbul fotoğrafları

"Karanlık sokaklardan geçip uzun, geniş bir köprüyü aştılar. Bulutlar daha yoğunlaşmış, çevre daha da karanlığa gömülmüştü şimdi. Hiç tanımadıkları yabancı sokaklara gelmişlerdi. Ama ne gariptir ki içlerinde hiç korku kalmamıştı. Bu labirent kentin sokaklarında kaybolmaktan korkmuyorlardı. Yorulmadan, üşenmeden sokaklar boyu yürüdüler, köşeler döndüler. Her günkü mekânlarından uzaklaşmak çok hoştu. Her gün aynı şeyleri seyretmekten, aynı şeyleri duyumsamaktan usanmışlardı. Karşı konulmaz biçimde değişik yerler görmek istiyorlardı. Nereye gittiklerini bilmeden yeni şeyler aramak görmek için yola çıkmışlardı."

(Ara Güler, Babil'den Sonra Yaşayacağız, Tepeden İnen Adam)

🔹

▪ İnsanın arayışlarını, kaçışlarını, ruhi bunalımların fiziki bir düzleme aktarılışını bir kamera gibi harekete ve detaya önem vererek aktaran Ara Güler'in hikayeleri hem durum hem olay içerir. Ne sizi yalnız durumlarla boğar ne de yalnızca hareketle yorar. Güler bu şekilde metinde kurulması gereken dengeyi sağlar.

"Kıyının köşesine bir çift sandal çekilmişti. Deniz sandalların yakınına en sonunda köpükten bir şerit çizmeyi başarmıştı. Dalgalar yine kayalara çarpıyor, Kıyıdaki çakıl taşlarında beyaz köpükler bırakarak geri dönüyorlardı. Hava yine sisliydi, kentten hiç ses duyulmuyordu. Sabah rüzgârı kükremeye başladığında sisin içinden kara bir gölge çıkıp rıhtıma doğru ilerledi. Tepeden aşağı inerek yine kalın sisin içinde kayboldu."

(Ara Güler, Babil'den Sonra Yaşayacağız, Tepeden İnen Adam)

🔹

▪ Yukarıda bahsettiğimiz deniz, balıkçılar, sandallar, kıyılar, sahiller içeren bu satırlarda adı verilmemiş bir İstanbul tablosu hakimdir. Adı geçmez ama kendinizi hep İstanbul'da hissedersiniz.

Fotoğrafa adanmış bir ömür

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN