Bir garip mahkeme "Hamlet tartışmaları"
Tiyatro eserleri arasında önemli bir yeri olan "Hamlet" oyunu ülkemizde çevirilip oynanmasıyla büyük tartışmalara sebep olmuştu. Bunlardan en dikkat çekeni ise mahkemeye taşınan Peyami Safa ve Muhsin Ertuğrul arasında geçen Hamlet tartışmalarıydı. Tiyatro tarihimizde bir eser yüzünden çıkan ve sudaki dalgalar gibi giderek genişleyen bu denli büyük bir tartışma çok az görüldü. Ağır hakaret içeren bu tartışmalar, mahkemeye taşınmasıyla aylarca gazetelerin ilk sayfalarında yer aldı.
Giriş Tarihi: 02.01.2019
12:35
Güncelleme Tarihi: 02.01.2019
14:52
"SANAT HUDUTLARINA DESTURSUZ GİREN KİŞİ!"
Eseri sahneye koyan Muhsin Ertuğrul, Celâlettin Ezine'nin yazısına hiç gecikmeden karşılık verdi. Türkiyat Araştırmaları Dergisi'nde "Celâleddin Ezine! Hamlet'e Niye Geldin, Niye Çıktın?" adında sert bir makale yayımlar. Buradaki yazısında Celalettin Ezine'yi "yarım yamalak tiyatro bilgisiyle, bomboş sanat dağarcığıyla, tiyatro işlerine karışmakla, ucuz malûmat satmakla" suçlar. Ona göre Ezine, "gösteriş yapan ve şöhret ihtirasıyla kavrulan, bilgiçlik taslayan, sanat hudutlarına destursuz giren" bir kişidir. Ezine'nin 3. perdede oyunu terk edişini onun sanattan anlamamasına bağladı.
"BU HAFİFLİĞİ YAPMIŞ OLAN ADAMI TÜKÜRÜĞÜYLE BOĞALAR!"
"Celâleddin Ezine bir piyes nasıl seyredilir, tiyatroda nasıl oturulur, tiyatronun kendisine göre bir edep ve erkânı var mıdır yok mudur, onu bilmiyor. Temsil esnasında ve burnunun dibinde canını dişine takmış bir sanatkâr, çocuk doğuran bir ana ıstırabıyla bir şahsiyet yaratmaya kıvranırken bu zibidi, önündeki arkadaşıyla vır vır vır konuşacak kadar halka ve sanatkârlara saygısızlık etmiştir. Sorarım, dünyanın neresinde tiyatroda böyle konuşan insan vardır. Sırası geldikçe yalnız övünmek için Fransa'dan, Almanya'dan, Amerika'dan bahseden Celâleddin Ezine, acaba o diyarlarda böyle kendisi gibi tiyatroda ön sırada oturup da konuşan medenî bir kimseye rast gelmiş midir? Almanya'da bu hafifliği yapmış olan adamı tükürükle boğarlar. Hele piyes hakkında bir hüküm vermek, bir yazı yazmak kastıyla tiyatroya gelen bir adam her şeyden evvel eser nasıl seyredilir; onu bilmeli, onu öğrenmeli, öğrenmişse tatbik etmeli. Esasen herhangi bir mecliste bile biri konuşurken başkasıyla fısıldaşmak dürüst bir terbiyeye uygun düşmez, nerde kaldı ki tiyatroda."
HAMLET OYUNU MERAKLI BİR ZABITA DAVASINA MI DÖNÜŞTÜRÜLDÜ?
Peyami Safa'nın tartışmalara dâhil olması, oyun çevirisini beğenmediğine dair bir yazıyı Tasvir-i Efkâr gazetesinde yayımlamasıyla başladı. Safa yazısında, Shakespeare'in Hamlet'ini son perdede öldüğünü ama Muhsin Ertuğrul'un Hamlet'inin bu kadar bile dayanamadığını belirtti. Daha ilk perde açılıp da Danimarka Prensi, "kendisini temsil eden tahta yapılı aktörün hışır sesiyle " konuşmaya başlar başlamaz, piyesin bütün şahıslarıyla bir anda ve birdenbire ölür. Safa'ya göre buradaki oyunda ilk perdeden son perdeye kadar seyredilen Hamlet'ten ziyade, 'babasının katilini arayan bir kaçığın intikam sevdasını canlandıran meraklı bir zabıta' davasıydı. Aynı zamanda Peyami Safa, Celalettin Ezine'nin "Şehir Tiyatrosu, Hamlet yazarını öldürmüştür" tezini savunduğunu da kaydetti.
Bunun üzerine Muhsin Ertuğrul Safa'ya şöyle bir cevap yazdı: "1941 modern jurnalinin eleştirileri üzerine hemen rejisör kovulmalı, yerine heyet reisi olarak Peyami Safa, yardımcılığına da Celalettin Ezine geçirilmeli! Onların idaresindeki yönetimde Shakespeare gibi kötü yazarların "Hamlet" gibi berbat eserleri yerine "Cingöz Recai" oynanmalıdır." Bu sözler üzerine tartışma daha da alevlendi.
"ÖNÜNE GELENİ KURT SANAN SİNİRLİ ÇOBAN!"
Muhsin Ertuğrul'un her seferinde küfür gibi cevaplar verdiğini savunan Peyami Safa söyleneni, "Ertuğrul'un üslubu son derece seviyesizdir." yorumuyla karşıladı. Safa şöyle devam eder: "Artık yeter. Bu adam ve onun elinde bu müessese çoktan iflâs etmiştir. Türkiye'de tiyatro ile meşgul insan yalnız o değil, tiyatrodan anlayan insan hiç o değildir. Şehir Tiyatrosuna yolunu gösteren değnek, önüne gelen adamı kurt sanarak üstüne saldıran bu sinirli çobanın titrek ellerinden alınmalı, muaşeret ve kültür seviyesi kifayet derecesinde bulunan bir heyetin eline bırakılmalıdır."
Peyami Safa, yazılarında aslında hem rejisörün, hem de kurumun çoktan çöktüğünü, hatta iflas ettiğini vurgular.