Bir hikaye iki şair: Fuzuli ve Sezai Karakoç’un Leyla ile Mecnun’u
Leyla ve Mecnun kıssası, Arap edebiyatının bir mahsulüdür. Onu kaleme alan şairlerce yeni kazanımlar elde eden bu hikâye, gittikçe daha derin manalara bürünmüştür. İran edebiyatından Genceli Nizami ile tertipli bir metin haline gelen kıssa, 16. yüzyılın yetkin isimlerinden biri olan Fuzuli'nin kalemiyle geleneğin en seçkin metinlerinden biri olmuştur. Fuzuli'den yüzyıllar sonra ise Sezai Karakoç, geleneğe yaslanan sanat anlayışının yanında modern anlamda bir Leyla ile Mecnun hikayesi yazmıştır. Peki, farklı çağlara ait her iki metnin birleşen ve ayrışan noktaları nelerdir?
Giriş Tarihi: 15.04.2020
17:14
Güncelleme Tarihi: 11.01.2022
11:19
"Ey neş'et-i hüsni aşka te'sîr kılan Aşkiyle binâ-yı kevni ta'mîr kılan Leylî ser-i zülfini girih-gîr kılan Mecnûn-ı hazîn boynına zencîr kılan"
Fuzuli
"Leyla leylaktan yaratılmış Üstünden rüzgar geçse Leylakın rengi değişmez ki Leyla gecelerin demirinden Kılıçlarınız ona işlemez ki Her gün doğan güneş onun izinde sanki Bin yıl doğsa yine ona yetişemez ki Atlarınızın kulağında onun sesi Onun aydınlığında varolan perilerin sesi Hep Leylaya doğru giderler ama Leylaya bir türlü varamazlar ki"
Sezai Karakoç
Fuzuli'nin Şikayetname'si
"Böyle bir eseri Türk diliyle ancak sen yazarsın"
Şairlerin her daim övdükleri ve aşılmaz olarak baktıkları Nizami'nin Leyla ile Mecnun eseri, Hayali ve Yahya Bey'in dediği gibi Fuzuli'nin mesnevisi ile daha üst seviyeye çıkarılmıştır. "Böyle bir eseri Türk diliyle ancak sen yazarsın" diyen Hayali ve Yahya Bey'in haklı çıkması ise ilgi çekici bir dipnottur.
"Ben anınım ol benim ezelden Sakla bu alakayı halelden Ey çarh bu akd olanda muhkem Belki yoğ idin arada sen hem Mecnûn'a koyupdur ad Leylî Eyler seni ad ile teselli"
Fuzuli
"Leyla dağların işareti kerameti Çöller ovalar dağların tepelerine ulaşamaz ki Leyla nerede sanki Her gece çadırımızın tam ortasında belki Siz onu sonsuz ufuklarda aramakla bulamazsınız ki..."
Sezai Karakoç
Fuzuli'nin ustalığıyla bir kaleme binlerce benzetme: Kalem Kasidesi
Fuzuli'nin Leyla ile Mecnun'u pek çok araştırmacı için "beşeri" ve "evrensel" kabul edilmiştir. Didaktik özellik ve misyon taşımamakla birlikte, estetik kaygıyı sonuna kadar barındıran eser, Leyla ile Mecnun arasındaki mecazi aşkı, ilahi eksene oturtmuştur.
İslami geleneğin en gür sesi; Sezai Karakoç
Leyla ile Mecnun'un girişindeki ikinci kıtada şair, mecaz yolu dediği edebiyat ile hakikatleri ve sırları açıklamak istediğini belirtmiştir:
"Dutsam taleb-i hakîkate râh-ı mecâz Efsâne behânesiyle arz etsem râz Leylî sebebiyle vasfun etsem âğâz Mecnûn dili ile etsem izhâr-ı niyâz"
Fuzuli
"Sıcak yaz göklerinde Önde uzanan ovada Birden bir ışık sağdan Bir ışık soldan çıkar Ve bunlar Şimşek hızıyla birbirlerine ulaşırlar Bunu halk adak için uğur sayar Derler, Leyla ile Mecnun buluştular Bu göz açıp kapama anında"
Sezai Karakoç
Leyla, "Allah'ın sıfatlarını", Mecnun ise "Allah'ı arayan ve O'n ulaşma yolunda meşakkatlere katlanan insanı" temsil etmektedir. Fuzuli, eserin ön sözü olarak adlandırılan "Dibace"de Leyla'yı "hakikat sırrının"; Mecnun'u ise "insan ruhunun" bir sembolü olarak kullandığını belirtmiştir.
Sezai Karakoç kimdir? Sezai Karakoç'un hayatı…