“Bir huzursuzluğun romanı: Huzur”
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın başyapıtlarından biri olan Huzur romanı, yazarın en çok üzerinde durduğu ve çalıştığı romanıydı. Türk toplumunda modernleşme meselesi hakkında oldukça önemli bir yere sahip olan eser, aynı zamanda İkinci Dünya Savaşı'nın o buhranlı döneminde zorlukla yaşanılan bir aşk hikayesini de konu edindi. Fakat Tanpınar'ın eseri elbette bu temalar ekseninde sınırlı değildi. Neredeyse bütün bir medeniyetimizin izini sürebileceğimiz, Tanpınar'ın edebiyatımıza miras olarak bıraktığı Huzur romanına doğru keyifli bir yolculuğa çıkmaya ne dersiniz? Huzur romanı hakkında en çarpıcı 10 soruyu ve cevabını siz Fikriyat okurları için hazırladık.
Giriş Tarihi: 24.01.2020
16:07
Güncelleme Tarihi: 23.06.2021
09:29
Nuran ve Mümtaz'ın aşkına düşen gölge: Suat
Üçüncü bölüm Nuran ve Mümtaz'ın aşklarına gölge gibi giren Suat'ın etrafında gelişir. Mümtaz'la Nuran evlenme hazırlıkları içinde iken aralarına çok önceden beri Nuran'a âşık olan, kocasından ayrılması üzerine yeniden ümitlenen Suad'ın rahatsız edici mektup ve davranışları girer. Hiçbir ahlâk anlayışı olmayan, üstelik evli ve veremli olan Suad bir çeşit intikam duygusuyla kendini asarak intihar eder. Bu talihsiz olay Mümtaz'la Nuran'ın birbirinden uzaklaşmalarına sebep olur. Zira artık ikilinin aşkına bir intiharın gölgesi düşer. Nuran ise bu vicdan azabıyla Mümtaz'dan uzaklaşmaya ve ondan ayrılmaya karar verir.
Ve radyolar İkinci Dünya Savaşı'nı duyurur
Son bölüm ise birinci bölümün bittiği ilk günün akşam saatlerinden itibaren devam eder. Suat'ın intiharıyla Mümtaz ruhsal sıkıntılar yaşamış, Nuran İzmir'e gitmiş, İhsan'ın hastalığı ağırlaşır kısacası herkes bir yana savrulur. Mümtaz İhsan'a aldığı ilaçla eve dönerken, Suad'ın halüsinasyonu ile karşılar ve yere düşer. Tam kendine gelip kalktığı bir zamanda İkinci Dünya Savaşı'nın başlamış olduğunu radyodan dinler. Huzur'da bireysel ve toplumsal çöküntü aynı zamanda tezahür eder.
Huzur yalnızca bir aşk romanı mıdır?
Huzur, bir aşk romanı olmanın yanında felsefî, metafizik ve psikolojik problemlerin derinlemesine yaşandığı bir eserdir.
Mümtaz'ın şahsında verilen Türk aydını, Huzur romanında, bir aşk macerasının yanında, kültür ve medeniyet mevzularına ait ilgi çekici yaklaşımlar ve kendi fikir ve ruh dünyasında da bir şekilde yaşadığı en temel "insanî" meselelerle karşılaşmıştır.
"İstanbul’u en güzel anlatan romanlardan biri.”
Bunun yanında musiki, Osmanlı medeniyetinin izleri, İstanbul'un her köşesi ve bilhassa Boğaziçi, doğu ve batı gibi pek çok sorun ele alınmıştır. Romanda Nuran ile Mümtaz'ın İstanbul gezintileri sırasında İstanbul'un tarihi siluetine ve kaybolan mazisine doğru bir yolculuğa çıkmak da mümkündür. İhsan, Mümtaz ve Suad'ın yaptığı sohbetler ise ülkenin yaşadığı kırılmaları Türk aydını kimliği üzerinden vermesi noktasında oldukça önem arz eder.
Orhan Okay, İslam Ansiklopedisi'ndeki Huzur maddesinde, "Huzur aşk, tabiat ve sanat temaları üzerinde kurulmuş, Türk edebiyatında İstanbul'u en güzel anlatan romanlardan biridir." cümlesini kurmuştur.
Huzur romanındaki “yenilik” nedir?
Huzur , 1940'lı yılların Türk romanları arasında orijinal denilebilecek bir teknikle yazılmıştır. Üçüncü şahıs, yani anlatıcı-yazar ağzından yazılmış bir roman olmakla beraber Huzur 'da bir "ben" romanı gibi tamamen Mümtaz'ın bakış açısı hâkimdir.
Gerek kurgusu gerekse içeriği bakımından büyük yenilikler getiren yapıt, kronolojik zaman çizgisinden uzak olması ve barındırdığı bilinç akışı tekniği yönünden de dikkat çekmiştir. Biliçakışı tekniği ile Mümtazın iç dünyasının bütün zenginliklerini ve çelişkilerini seyredebiliriz.