“Bir huzursuzluğun romanı: Huzur”
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın başyapıtlarından biri olan Huzur romanı, yazarın en çok üzerinde durduğu ve çalıştığı romanıydı. Türk toplumunda modernleşme meselesi hakkında oldukça önemli bir yere sahip olan eser, aynı zamanda İkinci Dünya Savaşı'nın o buhranlı döneminde zorlukla yaşanılan bir aşk hikayesini de konu edindi. Fakat Tanpınar'ın eseri elbette bu temalar ekseninde sınırlı değildi. Neredeyse bütün bir medeniyetimizin izini sürebileceğimiz, Tanpınar'ın edebiyatımıza miras olarak bıraktığı Huzur romanına doğru keyifli bir yolculuğa çıkmaya ne dersiniz? Huzur romanı hakkında en çarpıcı 10 soruyu ve cevabını siz Fikriyat okurları için hazırladık.
Giriş Tarihi: 24.01.2020
16:07
Güncelleme Tarihi: 23.06.2021
09:29
Huzur yalnızca bir aşk romanı mıdır?
Huzur, bir aşk romanı olmanın yanında felsefî, metafizik ve psikolojik problemlerin derinlemesine yaşandığı bir eserdir.
Mümtaz'ın şahsında verilen Türk aydını, Huzur romanında, bir aşk macerasının yanında, kültür ve medeniyet mevzularına ait ilgi çekici yaklaşımlar ve kendi fikir ve ruh dünyasında da bir şekilde yaşadığı en temel "insanî" meselelerle karşılaşmıştır.
"İstanbul’u en güzel anlatan romanlardan biri.”
Bunun yanında musiki, Osmanlı medeniyetinin izleri, İstanbul'un her köşesi ve bilhassa Boğaziçi, doğu ve batı gibi pek çok sorun ele alınmıştır. Romanda Nuran ile Mümtaz'ın İstanbul gezintileri sırasında İstanbul'un tarihi siluetine ve kaybolan mazisine doğru bir yolculuğa çıkmak da mümkündür. İhsan, Mümtaz ve Suad'ın yaptığı sohbetler ise ülkenin yaşadığı kırılmaları Türk aydını kimliği üzerinden vermesi noktasında oldukça önem arz eder.
Orhan Okay, İslam Ansiklopedisi'ndeki Huzur maddesinde, "Huzur aşk, tabiat ve sanat temaları üzerinde kurulmuş, Türk edebiyatında İstanbul'u en güzel anlatan romanlardan biridir." cümlesini kurmuştur.
Huzur romanındaki “yenilik” nedir?
Huzur , 1940'lı yılların Türk romanları arasında orijinal denilebilecek bir teknikle yazılmıştır. Üçüncü şahıs, yani anlatıcı-yazar ağzından yazılmış bir roman olmakla beraber Huzur 'da bir "ben" romanı gibi tamamen Mümtaz'ın bakış açısı hâkimdir.
Gerek kurgusu gerekse içeriği bakımından büyük yenilikler getiren yapıt, kronolojik zaman çizgisinden uzak olması ve barındırdığı bilinç akışı tekniği yönünden de dikkat çekmiştir. Biliçakışı tekniği ile Mümtazın iç dünyasının bütün zenginliklerini ve çelişkilerini seyredebiliriz.
Yirmi dört saati anlatan roman
Huzur 'da asıl çerçeveyi teşkil eden olay yirmi dört saat içine sığdırılmıştır. Oldukça hacimli olan eserin böyle kısa bir süre içine sıkıştırılması yine dönemindeki Türk romanı için bir yeniliktir.
Kronolojiyi öteleyerek zaman algısını tamamen yerle bir eden roman, Tanpınar'ın Bergson felsefesinden etkilenerek oluşturduğu zaman anlayışına da göz kırpar.
Huzur otobiyografik bir eser mi?
Huzurun otobiyografik bir eser olduğu sıkça iddia edilmiştir. Bir romanın otobiyografik özellikler göstermesi, kahramanda yazarın yaşamından ve fikirlerinden izler taşıması şeklinde tezahür eder. Mümtaz'ın Tanpınar'ın ta kendisi olduğuna dair çıkarımlar yapılmıştır.
Fakat bu noktada Berna Moran'ın düşünceleri ilgi çekicidir. Moran Türk Romanına Eleştire Bir Bakış isimli eserinde, Mümtaz otobiyografik özellikler taşır fakat bu Tanpınar tekeline indirgenecek bir durum değildir. Nitekim mesele şahıslarla değil anlatım tekniği ile ilgilidir. Roman birinci kişi yani