Cahit Zarifoğlu'nun hayatına dair bilmeniz gereken 20 ilginç bilgi
Edebiyatımızın zarif şairi Cahit Zarifoğlu tüm hayatını inandığı şeyler uğrunda savaşarak geçirdi. Edebi yeteneğinin dışında inanç özü ile yoğrulmuş fikir dünyasıyla da edebiyatımızda dikkat odağı olmuş isimlerden biri olan Zarifoğlu, 32 yıl önce bugün aramızdan ayrıldı. Sizler için edebiyatımızın artist şairi hakkında bilmeniz gerekenleri Cahit Zarifoğlu'dan alıntılarla derledik.
Giriş Tarihi: 07.07.2019
09:46
Güncelleme Tarihi: 07.07.2019
16:07
Bize ağır gelen kendimizdir. Yolda, okulda, işte başkaları ile birlikte taşıdığımız kendimiz.
Kısa bir süre tercümanlık da yapan Zarifoğlu, 1969-1970'te ise "Hâkimiyet" gazetesinde teknik sekreterlik yaptı ve yoğun çalışması nedeniyle üniversiteyi 10 yılda tamamlayabildi. Bir süre kâğıt ve otomobil firmalarında da çalışan Zarifoğlu, 1972-1973'te, İstanbul'daki bir kolejde Almanca öğretmenliği yaptı. Kısa süreliğine iki kez Almanya'ya giderek dil eğitimi alan şair, Almanya seyahatlerinde otostop yaparak Avrupa'yı dolaştı.
Yedek subay olarak 1973'te İstanbul Tuzla'da başlayan askerlik görevini Kars Sarıkamış'ta sürdürüp 1975'te Kıbrıs'ta tamamlayan Cahit Zarifoğlu, askerliğin ardından aynı yıl Makine Kimya Endüstrisinde memuriyete başladı.
Burası dünya!
Ne çok kıymetlendirdik...
Oysa bir tarla idi;
Ekip biçip gidecektik.
Paris'te bulunan Cemal Süreya'ya bir mektup yazar ve mektubunda "İstanbul'a döndüğünüzde sizinle ev tutup birlikte oturabilir miyiz?" diye sorar. Paris'te bunaltılı bir ruh haliyle yaşayan Cemal Süreya tanımadığı bu genç adamın mektubunun ölçüsüz olduğunu düşünerek cevap vermez.
Ancak Zarifoğlu öldükten sonra kaleme aldığı günlüğünde onunla ve yolladığı mektupla ilgili şunları söylemektedir:
"Cahit Zarifoğlu ölmüş. Bugünün adı bu olacakmış. ... İyi şairdi. İlk şiirleri de iyiydi. (Sezai) Karakoç çevresinden. Daha yüz yüze gelmeden, 1962'de bana, Paris'e bir mektup yollamıştı. Adresimi Sezai (Karakoç)'tan almış. Saklamamışım o mektubu.
Zarifoğlu, o sıra, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde öğrenci. Yurtlardan sıkılmış herhal, İstanbul'a dönüşümde, birlikte ev tutup oturmayı öneriyordu mektubunda. Bende bir tuhafım o günler. Bir ölçüsüzlük görmüştüm bu öneride. O ara otuz yaşı dönmüşüm. İyi sayılan bir aylığım var. Ne yani, bu çocuk öğrenci hayat koşuluna mı indirmek istiyor beni?
Dönüşte yeniden tanıştık. Zaman zaman vapurda, yolda, Sezo'nun (Sezai Karakoç) evinde bürosunda rastlaştıkça konuşurduk, (ama her şeyden)…"
Ruhumuzun Batı'dan aldığı lekelerden ancak Allah bizi arındırabilir.