Cemal Süreya’nın Papirüs’teki yazılarından edebiyatımıza dair düşünceleri
İkinci Yeniciler arasında yer alan Cemal Süreya, günümüzde özellikle şair kimliği ile ön planda olan edebiyatçılarımızdan. Nitelikli şiirler yazma hususunda usta bir şair olan Süreya'nın sanat ve edebiyat hakkındaki görüşleri de oldukça kıymetli. Papirüs'ten Başyazılar, Süreya'nın Papirüs dergisinde yazdıklarından derlenerek oluşturulan bir eser. Bu kitaptan hareketle, Süreya'nın edebiyat ve dil hakkındaki görüşlerini derledik.
Giriş Tarihi: 06.12.2019
16:05
Güncelleme Tarihi: 06.12.2021
11:01
Cemal Süreya, bu yazısında edebiyatta yeni bir aydın tipi doğduğunu açıklar. Süreya'ya göre bu yeni aydın tipi, "Edebiyatın genel ve ortak sorunları üstüne oldukça yüklü fikirleri olduğu halde Türk edebiyatı karşısında yabancı kalmaktadır." Bu yeni tip, Orhan Kemal'i Camus'den sonra okur, ilk kaynağı her zaman Batı'dır. Süreya, bir edebiyatı kavramanın aynı zamanda o edebiyatın iç konjonktürünü de kavramakla ilişkili olacağını düşünür.
Mitolojiye dair düşünceleri
"Mitoloji Havarileri " isimli yazısında bazı Türk yazar ve şairlerin Yunan mitolojisine yönelmesini konu edinir. Bunun temelini Tanzimat'tan itibaren ele alan Süreya, bu sanatçıların Anadolu insanının başlangıcını Eski Yunan'a götürmelerinden ötürü Yunan mitolojisine neredeyse kendi mitolojimiz gözüyle baktıklarını söyler. Bu konuya Cemal Süreya oldukça özgün bir bakış açısı geliştirir. Sanatın doğasından hareketle bir yorumlama yapar. Süreya'ya göre sanatın bazı noktaları evrenselken bazı noktaları belli bir sosyolojik müştereklikten doğar. Yani toplumun kendi iç dinamiklerinden meydana gelir. Ünlü şair, mitolojinin de sosyolojik bir müştereklikten doğduğuna inanır. Temel kaynak olma hususunda mitoloji alışverişini kabul etmez, "Sanatta teknik alışverişiyle öz alışverişini birbirine karıştırmayalım" cümlesini kurar.
Cemal Süreya'nın Sevda Sözleri'nden duygu yüklü 30 alıntı
Cemal Süreya'nın bu yazısından dönem koşullarıyla ilgili önemli bilgiler ediniyoruz. Süreya, Türk şairinin, hikayecisinin, romancısının, denemecisinin kitabını bastıracak bir yayınevi bulamadığından yakınır.
"Gerçi şimdi içinde bulunduğumuz durumda daha çok tek tek kitaplar konuşuluyor. Yayınevleri yok, kitaplar ve var genellikle. Ama bu durum durulacaktır. Yayınevlerinin adları önem kazanacaktır . Okur tek tek kitaplara değil, yayınevinin bütününe, adına, otoritesine yönelecektir." Cemal Süreya'nın ortaya koyduğu ön görüşün günümüzde gerçekleştiğine dair yorumda bulunabiliriz.
Güdümlü Sanat Eleştirisi
Cemal Süreya, bazı yazarların yalnızca belli bir siyasi ve toplumsal ideoloji doğrultusunda güdümlü sanat yapma isteğini eleştirir.
"Bir sanat eserinde sanat ve kültür değerleri vardır. Bunlar çok defa iç içedirler, yapışıktırlar birbirlerine. Bir esere yalnız kültür değeriyle bakılabildiği gibi sanat değerleri yönünden de bakılabilir. Ancak yalnız birini görüp öbürünü hiçlemek doğru değildir."
Cemal Süreya, bu yazısında Nurullah Ataç'tan bahseder. Nurullah Ataç'ın Türkçe'ye en sağlam söz dizimini getirdiğin i düşünür. Ayrıca dönemin koşullarında Garip hareketine arka çıkarak yenilikçi şiirin en büyük destekçisi olduğundan da bahseder. "Orhan Veli biraz da Ataç'ın zaferi olmuştur."
Aynı zamanda Ataç'ın eleştirmenliği hakkında şu cümleleri kurar:
"Ataç bir fikir adamı değil, bir mizaç adamıydı. Düşünce gelir, onda mizacın öksesine tutuluverirdi. Eleştirmen ya da deneme yazarı olarak bir tarih bilinci yoktu. Gerçeği gelişigüzel bir yerinden yoklar, bununla neşelenir ve yetinirdi."
Romanın beslendiği kaynak olarak şiir
Şair, az gelişmiş ülkelerde şiir türünün daha ön planda tutulduğunu iddia eder. Batı'da denemeye kaynaklık eden türün daha ziyade efsane ve eski şövalye hikâyeleri, mektuplar, anılar olduğunu düşünen Cemal Süreya, az gelişmiş ülkelerde kendisine yer edinmeye çalışan roman türünün en büyük kaynağını ise şiir olarak görür.
Cemal Süreya, her sanat eserinin ister istemez siyasal bir anlamı ve belli bir sınıfın, hayat görüşünün koşullarıyla yüklü olduğuna inanır. Şaire göre bu anlamda Nazım Hikmet'in şiiri de siyasal bir şiirdir. Cemal Süreya nezdinde, "Nazım Hikmet şiirini hayatıyla tama doğrulamış bir şairdir."
Fakat Süreya, aynı zamanda düşüncenin şiirsel akışı engellememesi ve şairi de ezmemesi gerektiğini savunur.
"Tevfik Fikret'le Mehmet Akif kendi dünya görüşlerinin şiirsel karşılığını bulma yolunda çalışmış ve onu ayrıntıya indirebilmiş iki şairimizdir. Bu bakımdan ikisini de başarılı örnek olarak alabiliriz."
Öztürkçe eğilimleriyle ortaya çıkan “sessiz” ve “tarihsiz” kelimeler
Cemal Süreya, "Konuşma Dili ve Şiir" yazısında şiirin Orhan Veli kuşağıyla konuşma diline yaklaştırıldığını, fakat 1950 kuşağının yeni bir şiir dili değerlerini aramaya koyulduğunu anlatır. Bu dönemde şiir başlı başına bir dil işi olarak ele alındığından konu daha fazla önem kazanmış.
"Şiir ayrı bir dildir ama kuş dili de değildir. Bunu göremediler. Eliot bir güzel haklılandı."
Şair aynı zamanda konuşma dilini şiir dilinin ilk mayası olarak görmüş. Süreya, Öztürkçe eğilimlerine de şiir noktasından eleştiri getirir:
"Öztürkçe eğiliminin içinde, kavramların üstüne birer kelime kabuğu, şiirsel birer kabuk oluşmamıştır daha. Kendi kavram niteliklerinden ibaret, sessiz, tarihsiz kelimelerdir yeni kelimeler."
Cemal Süreya'dan her bir sayfasında duygu saklı 10 kitap