Cemil Meriç, Necip Fazıl'ı nasıl anlattı?
Cemil Meriç, bir kitaba sığacak düşünce ve kişiliği tek cümleye sığdırabilen edebiyatçımızdır. Derin bilgi ve birikimiyle yazın dünyasının ruh tahlillerini ortaya koyar. O, Necip Fazıl'ı da bu bilgi birikimiyle edebiyat tarihine yazmıştır. Üstad'ı hiç kimse onun gibi anlatmaya cesaret gösteremez. Çünkü o, Üstad'ı tanır, tanımlar ve tahlil eder. Cemil Meriç, üstadı anlatırken eserleri ve kişiliğini bir bütün olarak ele alır ve asıl olması gereken noktayı işaret eder. Sizler için, Meriç'in Necip Fazıl hakkındaki derin düşüncelerini derledik.
Giriş Tarihi: 13.06.2019
16:29
Güncelleme Tarihi: 13.06.2019
17:39
Böylece Necip Fazıl'ın şair olarak hakkını teslim eder. Necip Fazıl'ın O ve Ben kitabını okurken, "Necip, sanatta tatlıdır. Bu kitap Babıâli 'den çok daha mühim, psikiyatri bakımından. Büyük bir çılgın Necip, Türkçe bilen, büyük bir çılgın." diye yazar. O ve Ben adlı eserini stadın psikolojisini, ruh yapısını, bilinçaltının derinliklerini ele veren bir kitap olarak görür. Ardından kitabın "psikiyatri" bakımından üzerinde durulmasını tavsiye eder.
Dikkat edilirse Cemil Meriç, O ve Ben 'in, Babıali kitabından daha önemli olduğunu söyler. Zira söz konusu kitabı okuyanların da görebileceği gibi üstat, Babıali 'de çevresindeki genç yazarlar hariç, hiçbir yazar ve şairi beğenmez, her birine bir kulp takar ve her eserinde olduğu gibi 'ben'ini öne çıkarır.
Necip Fazıl hakkında bu ifadeleri sarf eden Meriç, onun hece şiirindeki ustalığının özellikle altını çizer ama hakikati söylemekten de çekinmez: "Alafranga şairlerin içinde hecede bir Yahya Kemal yok. En orijinali Necip Fazıl. Onun da başlıca bahtsızlığı heceye saplanıp kalmasındadır. Hecenin kendine mahsus bir kuruluğu vardır. Aslında heceyi millî diye değil, Fransızlar kullanıyorlar diye aldılar."
Cemil Meriç, Necip Fazıl'ı "Batı tesirinde kalmış bir Doğulu" kendi ifadesiyle bir "muzdarip" olarak görür ve birçok yazısında onun Batılı kafasıyla Doğulu ruhunun/kalbinin çatışmasına vurgu yapar. Zira Batılı bir kafa ile Doğulu bir ruhun çatışmasının getirdiği yaman çelişkiyi en iyi anlayabilecek kişilerin başında Cemil Meriç gelir. Çünkü kendisi de Batı düşüncesiyle yoğrulmuş doğulu bir insandır. Paris hülyalarının şehri, Balzac ise idolüdür. Bu ikilemi ruhunun derinliklerinde en çok hisseden kişidir.
Örneğin muzdarip olarak öne sürdüğü Peyami Safa'yı anlatırken gerçekte kendini anlatır, "camiden içeri girmemiş adam" diye tanımladığı Tanpınar'ı tasvir ederken de kendini anlatmaktadır. Bu bağlamda arafta kalmış, muzdaripleri en iyi anlayan kişi kendisidir. Tanpınar'ın Paris hayranlığını anlatırken aslında kendi hayranlığını anlatır. "Bir trajedidir" diye tanımladığı Necip Fazıl'ın ruhunun derinliklerine inerken, gerçekte kendi bilinçaltını dışa vurur.