Cemil Meriç ünlü edebiyatçıları nasıl eleştirdi?
Cemil Meriç için kitaplar, uygarlığa yol gösteren ışıklardır. Balzac'ı edebiyatta ilk isim olarak kabul eder. Türk ve dünya edebiyatındaki birçok yazarı takip etmiş, ilgi duydukları hakkında yazılar yazmıştır. O, gerektiğinde ele aldığı edebiyatçıları acımasızca da eleştirmiştir. İşte, Cemil Meriç'in kaleminde yer alan o isimler…
Giriş Tarihi: 29.05.2019
14:49
Güncelleme Tarihi: 13.06.2021
12:41
Nazım Hikmet (15 Ocak 1902 – 3 Haziran 1963)
Cemil Meriç'in Nedim'den, Âkif'ten Haşim'den sonra tanıdığı Nazım Hikmet'i; 1936'da "Ben çocuktum, o devdi." diyerek takdir edişini kızı Ümit Meriç Yazan şöyle nakletmiştir:
"Cemil Meriç, Nâzım'ı ilk defa Nişantaşı'ndaki İpek Film Stüdyosu'nda görür [Sene, 1936'dır.]. Şair kendisine, heyecanlarını bırakmasını ve hayata iyi hazırlanmasını tavsiye eder. Bu tavsiye genç Cemil'i şaşırtır, ama onu bütün ömrü boyunca da unutmaz."
Cemil Meriç'e göre; "Ezilenler haykırıyordu mısralarda, zincirleri kıran bir sesti bu. Zindan duvarlarını deviren bir ses" ti. Ona göre; "… yurdumuzda, fikir adamının imhası için sürgün avları tertiplenen, standart düşünceye mumlar yakılan, buhurlar serpilen sevgili yurdumuzda, aydınla kitle arasında hiçbir transatlantiğin aşamayacağı ummanlar var "dır. Bu hal içerisinde sanatı ve inandığı davasını birleştirerek, yeni bir ses olarak ortaya çıkan Nazım Hikmet'in cemiyet tarafından tasfiye edildiğini yazmıştır.
Nâzım Hikmet; "… tanıtıcısı olduğu yeniyi, yeni bir sesle haykıracak, nesirle nazmı karıştırarak, Kitab-ı Mukaddes'in dalgalı ve secili üslubunu hatırlatan bir dil yaratacaktı. Başka bir deyişle hem şiirde, hem düşüncede müceddit. Fikret'in Osmanlıcası, Osmanlıcanın kemali, Yahya Kemal, kuğunun son şarkısı. Nâzım'ın Türkçesi, dilin varabileceği bütün sınırları zorlayan ve daha sonraki nesillere yol gösteren bir Türkçe.
Ne var ki şairi geniş hazırlıklı, soğukkanlı bir düşünce adamı sanmak da yanlış. Sıhhatli bir çocuktu Nâzım. Aşırılıkları, ihtiyatsızlıkları ile çocuk. Ve yalnızdı. Bence Türk şiiri Nâzım'la biter, Avrupaî düşünce Nâzım'la başlar. Paytak, acemi, el yordamıyla ilerleyen bir düşünce. Biraz Heine, biraz Nietzsche, biraz Mayakovski; biraz divan, biraz halk, biraz Fikret, biraz Akif. Ama yine de kendisi."
Cemil Meriç, Nâzım Hikmet'in Türkçeyi çok iyi bildiğini, aruza aşina olduğunu belirtir. Kullandığı nazımda da aruzdan yararlandığını bu sayede orkestralaşan bir vezin kullandığını yazar. "Şiirin kapısını düşünceye açan, heyecanı ile dili ile yerli, kullandığı malzeme ile beşer" olan kökleri tarihin karanlıklarına ve insan ruhunun derinliklerine dayanan bir dünya görüşünü bütün ruhuyla benimseyen; "Nâzım fısıldayan adam değildi. Kalabalıkların uğultusunu duymuş adeta tarihin sesini, tarihin nabız atışlarını dinlemiş adamdı."
Cemil Meriç'e göre; bir davanın kanatlarında yükselen Nâzım'ı Avrupa'da meşhur eden şairliği değil, kavgasıdır. Mücadeleci bir yapısı olan Nazım Hikmet'in eski dostu Peyami Safa ile polemiği de vardır. Cemil Meriç bu durumdan hareketle ikisini kıyasla şu cümleleri yazmıştır: "Peyami Safa - Nazım kavgası da bu trajikomedinin son perdelerinden biri. Nazım, Peyami'ye kıyasla mutlu azınlığın temsilcisidir. Az çok ciddi bir tahsil görmüş, kanlı canlı, yakışıklı bir paşazade. Şımarık, küstah ve bahtiyar. Peyami doğuştan hasta doğuştan yoksul. Nazım, parlak bir kaç manzume yazarak, çevresinin büyük ilgisini fethetmiştir."