Cenap Şahabettin şiirleri
Türk edebiyatında sembolizm akımının öncüsü olarak kabul edilen şair ve yazar Cenap Şahabettin, şiirleri ile adeta resim çizer ve şiiri "sözcüklerle yapılmış bir resim" olarak tanımlar. Şiirleriyle dönemin sanat dünyasında çokça tartışılan şair, bireysel olarak yazın dünyasında yer alır. Nesir alanında eserler verdiği gibi tiyatroyla da uğraşır. Şiiri resim ve musiki ile süslemeyi deneyerek ahenge önem verdiği için hece ölçüsü yerine aruz veznini kullanan Cenap Şahabettin'in şiirlerinden seçmeler derledik.
Giriş Tarihi: 02.03.2022
14:53
Güncelleme Tarihi: 21.03.2022
10:54
"Ben o derviş-i reh-neverdim ki Yaşarım mest-i inziva, asabî... Her zaman Tanrı'dan dilerdim ki Olayım serseri akar su gibi.
Hem-demim nağme, rehberim hülya. Ne evim var, ne ailem, ne adım... Bulmayınca beşerde bûy-ı vefa Gördüğüm her ufukta ıtr aradım..."
Ali Emîrî Efendi Divanından Alıntılar
📌 CENAP ŞAHABETTİN HAYATI
Tophane'deki Feyziye Mektebi'nde ilk öğrenimi tamamlayan Şahabettin, Eyüp Askeri Rüşdiyesi'ne başlasa da Gülhane Askeri Rüşdiyesi'ni bitirdi. Tahsilini Askeri Tıbbiye'de sürdüren şair, 1899'da hekim yüzbaşı olarak mezun oldu.
"Hâl-i bî-reng-i ihtizârında Sonbahârın bu solgun elvâhı Ra'şedâr etti kalb-i eşbâhı Kuru yaprakların kenârında!
Ey tuyûrun sehâb-ı seyyâhı, Bâd-ı zârın cenâh-ı zârında Sen uçarken, bütün civârında Soluyor kâinâtın ervahı."
Sezai Karakoç şirinde ölüm
📌 CENAP ŞAHABETTİN BİYOGRAFİSİ
Cenap Şahabettin, 14-15 yaşlarındayken divan gazellerini taklit ederek şiire başladı. İlk şiirlerini okuldayken yazan usta şair, 1885'te Muallim Naci'nin yönettiği "Saadet" gazetesinde yayımlandı.
"Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş, Eşini gaib eyliyen bir kuş Gibi kar Geçen eyyâm-ı nev-baharı arar…
Ey kulûbün sürûd-i şeydâsı, Ey kebûterlerin neşideleri, O baharın bu işte ferdâsı Kapladı bir derin sükûta yeri Karlar Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar."
Kaside-i Bürde'den alıntılar
📌 CENAP ŞAHABETTİN
Dönemin önemli edebiyat dergisi "Servet-i Fünun"da şiirleri yayımlanmaya başlayan Şahabettin, zamanla Tevfik Fikret ve Halit Ziya Uşaklıgil ile Servet-i Fünun edebiyatının üç önemli isminden biri oldu ve şiirleriyle dönemin sanat dünyasında çokça tartışıldı.
"Bir neşîde nasıl eylerse zuhur, Bir karanlık nazar-ı hülyadan Öyle doğdu bu güzel belde-i nur Sîne-i târ-ı şeb-i yeldâdan...
Sıyrılıp sütre-i zulmetten yer Râm olur râz-ı hayat eb'âda; Güneşin bir nazarı halleyler Geceyi bir sarışın şaşaada."
10 Padişah'tan 10 Şiir
Şahabettin, bir süre sonra "Servet-i Fünun" şairlerinden ayrılarak bireysel şiiri tercih etti ve şiirde heceyi müzikle uyumlu kullanmayı savundu.
Tıbbiyeden iyi bir dereceyle mezun olduğu için 1890 başlarında cilt hastalıkları alanında eğitim almak üzere devlet bursuyla Paris'e gönderilen Şahabettin, 4 yıl sonra yurda dönerek Mersin, Rodos ve Cidde'de karantina hekimliği ve sıhhiye müfettişliği görevlerinde bulundu.
"Bir şübhe-i hissiyye ile dalgalanır dil; Bir heykel-i gül-rûh dikilir kalb üzerinde; İnsan bütün ahzan u meserrâta muadil Bir tatlı dönüş hisseder âvâre serinde;
Her cevf-i hayatî, sevilen şeyden ibaret Bir lem'a-ı nev, şaşaasıyla eder ihfa; Bir berk arkasından ederek ömrü temâşâ Bir müddet için göz kamaşır... İşte muhabbet!"
Yahya Kemal'in şiirlerinde İstanbul
📌 Hekimlikten 1914'te emekliye ayrılarak Darülfünun'da Türk edebiyat tarihi, Batı edebiyatı ve Fransızca dersleri okutan şair, Birinci Dünya Savaşı yıllarında ise 4. Ordu Komutanı Cemal Paşa'nın davetiyle Suriye'ye gitti. Şahabettin'in bu gezileri, 1918'de "Suriye Mektupları" adıyla okura ulaştı.