Cengiz Dağcı'nın kalemini besleyen kaynaklar
Kırım'ın gür sesi Cengiz Dağcı, yazdığı eserleriyle tüm dünyaya, Kırım Türklerinin maruz kaldığı kötü muameleleri ve acı hatıraları haykırmıştı. Hafızalardan ve kalplerden asla silinmeyecek romanlarıyla yaşadığı döneme damga vurmuştu. Kırımlı yazar, yaşadığı duyguları "Yurdunu kaybeden adam için hürriyetin bile bir manası kalmadığını şimdi anlıyorum" sözleriyle anlatmıştı.
Giriş Tarihi: 22.03.2023
14:09
Güncelleme Tarihi: 22.09.2023
10:18
KOLHOZLAŞTIRMA İLE BERABER KİMLİKSİZLEŞTİRME
💠 Sovyetler Birliği uzun bir dönem Türk milletinin ve topluluklarının üstüne çöken bir kara buluttur. Kimliksizleştirme ve sömürü aracı olarak ortaya sürdüğü kolhoz ve kolhozlaştırma terimleri , Çarlık döneminin yarım kalmış Ruslaştırma politikasının devamıdır.
💠 Kolhoz, kolektif emeğe dayalı ortak tarımsal üretimin amacı için gönüllü olarak bir araya gelen köylülerden oluşan tarımsal üretim kooperatif biçimi olarak tanımlanır. Kısacası kolektif çiftliktir. Tarım ve çiftçilik ile geçimini sağlayan insanların bundan herhangi bir gelir sağlamadan karşılığını sadece hükümetten beklemesidir. Rus hükümeti, Türkleri mankurtlaştırmayı bu doğrultuda kendine amaç edinmiştir.
Ruslar Türk dünyasını nasıl ayrıştırdı?
YILDIRMA POLİTİKASI: KOLHOZLAŞTIRMA
💠 Kolhoz insanların yeme, içme ve barınma gibi temel ihtiyaçlarına kolay müdahele edilmesi demektir. Tüm bu koşullarda devlete bağlı olmak ve devlet adamlarının da halkın arasına karışarak olası ayaklanmaları bastırmasıyla beraber gizli imhalar anlamına gelmektedir.
💠 Kırım Türkleri de Kazak, Kırgız ve birçok Türk toplulukları gibi bu politikaya maruz kalmıştır. Cengiz Dağcı eserlerinde Rus hükümetinin kolhozlaştırma ve bu doğrultuda insanları yıldırma siyasetinin uygulandığını kaleme almıştır. Dağcı, O Topraklar Bizimdi romanında kolhoz ile ilgili şu kısma yer vermiştir:
"Reis Bilal aşağı yukarı haklıydı. S.I.K. ve S.N.K.S.S.S.R.'nin kararıyla 7 Ağustos 1932 tarihinde kabul ettiği kararı gereğince bütün kolhoz ve kooperatiflerin mal ve mülkleri (Tarlalarda ekinler, hayvanlar, kooperatif malları, ambarlar, depolar, mağazalar v.s.) hükümetin mal ve mülkü sayılırdı. Devletin bu mal ve mülkünü ziyana uğratan ve ziyana uğramasına sebep olanlar ölüm cezasına çarptırılırlardı. Hafifletici sebepler varsa, on yıldan eksik olmamak şartıyla suçlu hapsedilir ya da toplama kamplarına sürülürdü. Bu kimselere karşı af hakkı kullanılamazdı. Kolhozu bırakıp kaçmak ya da kolhozun mal ve mülkünü korumak isteyen kişiler kulak ve burjuvacı unsurları hesaba katılır amansızca yok edilirdi."
HAYAL GÜCÜ DEĞİL ŞAHİT OLDUĞU ACILAR
💠 45 yıl süren yazım serüvenine birbirinden kıymetli eserler sığdıran Dağcı'yı yazmaya teşvik eden hiç şüphesiz vatanından ayrı kalmanın verdiği hüzündür.
💠 Bu hüznün içinde Kırım Sürgünü, anne-babasız-akrabasız kalmış Kırım Türkleri ve yurttaşsız kalmış vatan toprağını barındırıyordu. Türk dünyasının sesi olan Dağcı'nın kalemini besleyen hayal gücü değil hiç şüphesiz şahit olduğu acılardır.
Onlar da İnsandı romanından alıntılar
ÇOCUKLUĞUNUN GEÇTİĞİ KÖY: KIZILTAŞ
💠 Kırım'ın sesi Cengiz Dağcı, Sürgün yıllarını şu sözleriyle anlatır:
"Kızıltaş'tan çıkardıkları köylüleri GPU askerlerinin açık kamyonlarla Yalta'ya taşıdıklarını, içerisinde oturduğum evin penceresinden kendi gözlerimle görüyordum. Akrabalarımız da vardı aralarında. Yalta otoyolunun kenarında yumruklarıyla kendilerini döven analar, ağlaşan kızlar ve çocuklar kalıyorlardı Kızıltaş'tan uzaklaşan kamyonların ardında. Nereye götürüyorlardı kocalarını? Niçin götürüyorlardı babalarını? Kimse bilmiyordu, niçinini, nedenini. En küçük bir açıklama yapılmıyordu yetkililerce, Kızıltaş'ın yüzyıllardır değişmeyen hayatı değişiyordu günden güne."
💠 Usta kalemin, vatanını ve yurttaşlarını anlatmadığı tek bir eseri dahi olmadı. Kendi çocukluğunu, gençliğini ve şahit olduğu her olayı kağıtlara döktü, adeta yazılarıyla dertleşti.
KALEMİNİ BESLEYEN "TOPRAK"
💠 Dağcı, hafızasına kopyaladığı Kırım'a dair her anısını, kağıtlarda bir albüm gibi sakladı. Mesela "Badem Dağına Asılı Bebekler" romanında Kızıltaş köyündeki evini tasvir etmişti.
💠 Yazara göre toprak , üzerinde yaşayan canlılardan oluşan bir metafor değil aksine toprak canlıdır ve doğanın anasıdır. Bu husus Türk töresinin bir kaidesidir. Toprak, kutsaldır . Cengiz Dağcı ise toprağın kıymetini güçlü kalemi ve hikayeciliğiyle insanlara duyurmuştur.
Vatanını kalbinde taşıyan yazar