Arama

Cengiz Dağcı'nın kalemini besleyen kaynaklar

Kırım'ın gür sesi Cengiz Dağcı, yazdığı eserleriyle tüm dünyaya, Kırım Türklerinin maruz kaldığı kötü muameleleri ve acı hatıraları haykırmıştı. Hafızalardan ve kalplerden asla silinmeyecek romanlarıyla yaşadığı döneme damga vurmuştu. Kırımlı yazar, yaşadığı duyguları "Yurdunu kaybeden adam için hürriyetin bile bir manası kalmadığını şimdi anlıyorum" sözleriyle anlatmıştı.

HAYAL GÜCÜ DEĞİL ŞAHİT OLDUĞU ACILAR

💠 45 yıl süren yazım serüvenine birbirinden kıymetli eserler sığdıran Dağcı'yı yazmaya teşvik eden hiç şüphesiz vatanından ayrı kalmanın verdiği hüzündür.

💠 Bu hüznün içinde Kırım Sürgünü, anne-babasız-akrabasız kalmış Kırım Türkleri ve yurttaşsız kalmış vatan toprağını barındırıyordu. Türk dünyasının sesi olan Dağcı'nın kalemini besleyen hayal gücü değil hiç şüphesiz şahit olduğu acılardır.

Onlar da İnsandı romanından alıntılar

ÇOCUKLUĞUNUN GEÇTİĞİ KÖY: KIZILTAŞ

💠 Kırım'ın sesi Cengiz Dağcı, Sürgün yıllarını şu sözleriyle anlatır:

"Kızıltaş'tan çıkardıkları köylüleri GPU askerlerinin açık kamyonlarla Yalta'ya taşıdıklarını, içerisinde oturduğum evin penceresinden kendi gözlerimle görüyordum. Akrabalarımız da vardı aralarında. Yalta otoyolunun kenarında yumruklarıyla kendilerini döven analar, ağlaşan kızlar ve çocuklar kalıyorlardı Kızıltaş'tan uzaklaşan kamyonların ardında. Nereye götürüyorlardı kocalarını? Niçin götürüyorlardı babalarını? Kimse bilmiyordu, niçinini, nedenini. En küçük bir açıklama yapılmıyordu yetkililerce, Kızıltaş'ın yüzyıllardır değişmeyen hayatı değişiyordu günden güne."

💠 Usta kalemin, vatanını ve yurttaşlarını anlatmadığı tek bir eseri dahi olmadı. Kendi çocukluğunu, gençliğini ve şahit olduğu her olayı kağıtlara döktü, adeta yazılarıyla dertleşti.

KALEMİNİ BESLEYEN "TOPRAK"

💠 Dağcı, hafızasına kopyaladığı Kırım'a dair her anısını, kağıtlarda bir albüm gibi sakladı. Mesela "Badem Dağına Asılı Bebekler" romanında Kızıltaş köyündeki evini tasvir etmişti.

💠 Yazara göre toprak, üzerinde yaşayan canlılardan oluşan bir metafor değil aksine toprak canlıdır ve doğanın anasıdır. Bu husus Türk töresinin bir kaidesidir. Toprak, kutsaldır. Cengiz Dağcı ise toprağın kıymetini güçlü kalemi ve hikayeciliğiyle insanlara duyurmuştur.

Vatanını kalbinde taşıyan yazar

VATAN DEMEK TOPRAK DEMEK

💠 Bir anne nasıl ki evladından ayrı kalmaya razı gelmez ise Kırım Türkleri de yaşadıkları topraktan ayrı kalmayı kabullenemezler. Usta kalem, eserlerindeki her kahramana "vatan ve millet" duygularını adeta aşılamıştır.

💠 Kahramanlar farklı görüşlere sahip olsalar da toprağı ata mirası ve atalarının mezarını barındıran bir kucak ve daha da öte bir ana gibi görürler. Sonunda bu duygular, tüm farklılıklara rağmen toprak ve vatan sevgisinde birleşir.

VATANSIZ HÜRRİYET, HÜRRİYET DEĞİLDİR!

💠 Vatanına olan özlemi onun yüreğini acıyla kamçılıyor, Kırım'daki anılarını hatırladıkça da kağıtlara döküyordu. O Topraklar Bizimdi, Korkunç Yıllar, Onlar da İnsandı, Üşüyen Sokaklar, Ölüm ve Korku Günleri, Rüyalarda Ana Ve Küçük Alimcan, Genç Temuçin, Dönüş, Hatıralar ve Yurdunu Kaybeden Adam.... Romanlarının ismi dahi yaşadığı acıları anlatmaya yetiyordu...

💠 Yurdunu Kaybeden Adam eserindeki "Yurdunu kaybeden adam için hürriyetin bile bir manası kalmadığını şimdi anlıyorum" cümlesi bir Türk için vatansız hürriyetin, hürriyet olmadığını anlatıyor.

Tarihin izinde: Kırım yapıları

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN