CHP’nin ‘sürgünü’ Erdoğan’ın ‘vatandaşı’: Nazım Hikmet
"Mavi Gözü Dev" lakabıyla anılan Çağdaş Türk şiirinin önemli isimlerinden biri olan Nazım Hikmet , hayatının büyük bir bölümünü hapiste ya da sürgünde geçirdi. 1902'de Selanik'te doğana Nazım Hikmet için 1924'ten sonra bitmeyen sürgün yılları başladı; vatandaşlıktan çıkarıldı. CHP'nin sürgün ettiği Nazım Hikmet'e iade-i itibar ve tekrar Türk vatandaşlığı, 2009'da dönemin Başbakanı Erdoğan'ın talimatıyla, AK Parti hükümeti tarafından verildi. Dünyaca ünlü şair Nazım Hikmet Ran hakkındaki bilgileri sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 26.07.2019
11:14
Güncelleme Tarihi: 15.01.2023
11:24
Sovyetler Birliği'nde yaşadığı yıllarda hece ölçüsünden ayrılan Nazım Hikmet Ran, şiirlerinde serbest ölçüyü benimseyerek, Mayakovski ve fütürizm taraftarı genç Sovyet şairlerden etkilendi.
Cezaevine girdiği yıllarda yazıları yayınlanmayan şairin 1940'lı yıllarda, Yeni Edebiyat, Ses, Gün, Yürüyüş, Yığın, Baştan, Barış gibi dergilerde İbrahim Sabri, Mazhar Lütfi takma adlarıyla imzasız olarak bazı şiirleri okuyucuyla buluştu. 1949 yılında cezaevindeyken Ahmet Oğuz Saruhan takma adıyla "La Fontaine'den Masallar" isimli kitabını çıkartan Nazım Hikmet'in eserleri, 29 yıl boyunca Türkiye'de basılmamıştı.
FETİH, FÂTİH VE AYASOFYA İLE İLGİLİ TESBİTLERİ
İstanbul "Belde-i Tayyibe" ifadesinin ebced hesapla karşılığı olan 857 hicrî tarihinde fethedilmişti. Hikmet'in bu dönemde yazdığı şiirlerinde dinî-mistik mısralar çok fazlaydı. Allah, mâbed, câmî, dergâh, vecd, pir, veli, ilâhî, evliyâ, ahiret, şefâat, namaz, mucize, din gibi kelimelerle sık sık karşılaşmak mümkündür.
SEKİZYÜZ ELLİ YEDİ
İslâm'ın beklediği en şerefli gündür bu; Rum Konstantıniyye'si oldu Türk İstanbul'u! Cihâna karşı koyan bir ordunun sahibi, Türk'ün genç padişahı, bir gök yarılır gibi Girdi "Eğrikapı" dan kır atının üstünde; Fethetti İstanbul'u sekiz hafta üç günde! O ne mutlu, mübarek bir kuluymuş Allah'ın… "Belde-i Tayyibe" yi fetheden padişahın Hak yerine getirdi en büyük niyazını: Kıldı Ayasofya'da ikindi namazını. İşte o günden beri Türk'ün malı İstanbul, Başkasının olursa yıkılmalı İstanbul.
SİZ DE Mİ SATILDINIZ
Gel ey imanlı gençlik, gel ey beklenen gençlik Gel ki Anadolu'da senin bükülmez çelik İmânına, azmine ümit bağlayanlar var
Nâzım Hikmet'in şiir damarlarını besleyen ana kaynaklardan biri de tasavvuf kültürüydü. Arapça'ya, Farsça'ya ve Mevlevî kültürüne hakim olan bir dedenin torunu olan ve böyle bir ailede büyümesi bu durumda büyük etkendi. (Uludağ Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Sayı: 9, Cilt: 9, 2000, Tasavvufî Şiirin Gücü, Mustafa Kara)
Nazım Hikmet'in "Dağların Havası" (Osmanlıca), "Güneşi İçenlerin Türküsü", "835 Satır", "Sesini Kaybeden Şehir", "Benerci Kendini Niçin Öldürdü?", "Taranta Babu'ya Mektuplar" isimli eserleri yaşamı sırasında okuyucuyla buluşurken, "Kurtuluş Savaşı Destanı", "Rubailer", "Memleketimden İnsan Manzaraları", "Cezaevinden Memet Fuat'a Mektuplar", "Kemal Tahir'e Mapushaneden Mektuplar", "Kuvayi Milliye", "Sevdalı Bulut", "Nazım ile Piraye", "Hikâyeler", "Piraye'ye Mektuplar", "Henüz Vakit Varken Gülüm"ün de aralarında bulunduğu çok sayıda eseri ise vefatından sonra yayımlandı.
Akşam, Son Posta ve Tan gazetelerinde "Orhan Selim" takma adıyla fıkra yazarlığı ve başyazarlık yapan Ran'ın yine Orhan Selim imzalı "İt Ürür Kervan Yürür" adlı bir kitabı da bulunuyor.
Oyun yazarı olarak da tanınan Nazım Hikmet'in aralarında "Kafatası", "Bir Ölü Evi" ve "Unutulan Adam", "Ferhat İle Şirin"in de bulunduğu 22 tiyatro eseri, Türkiye'nin yanı sıra Rusya, Almanya, Macaristan, Polonya ve Çekoslovakya gibi ülkelerde sahneleniyor.