Divan edebiyatının son büyük şairi Şeyh Galib kimdir? Şeyh Galib'in şiirleri ve eserleri...
Şeyh Galib, divan edebiyatının beş büyük temsilcisinden biri olarak kabul edilir. Henüz 26 yaşındayken şiirimizi zirveye taşıdığı eseri Hüsn ü Aşk'ı yazar. Zengin kelime hazinesine sahip olan Galip, baştan başa mecazlarla örülmüş şiirleriyle aradan asırlar geçse de anıt gibi değerini korur. Peki, Divan edebiyatının son büyük şairi Şeyh Galib kimdir? Şeyh Galib'in hayatı, şiirleri ve eserleri...
Giriş Tarihi: 03.01.2022
17:49
Güncelleme Tarihi: 03.01.2022
18:15
Şeyh Galib’in etkilendiği şairler
Hüsn'ün sözü ülfet ü mahabbet Aşk'ın işi hayret içre hayret (Hüsn'ün sözü yakınlık ve sevgiden yana, ama Aşk'ın durumu hayret içinde hayret.)
◼ Şeyh Galib'in etkilendiği şairler, yazdığı nazirelerden tespit edilir. Buna göre Fuzuli, Nedim, Baki, Nef'i, Nabi hatta Nevayi, Fehim, Fasih, Ahmed Dede, La'li, Sabit, Nahifi, Münif, Nevres-i Kadim gibi Osmanlı şairlerinden etkilenmiştir.
◼ "Pesendim gülistan-ı şi'r-i Nâbîdir yine Galib" mısrasıyla Nabi'yi beğendiğini söylese de sonraki yıllarda kaleme aldığı Hüsn ü Aşk mesnevisinde usta şairi eleştirir. Bu, onun zaman içerisinde edebi anlayışının değiştiğini gösterir.
◼ Şeyh Galib'i etkileyen diğer şairler, bizzat tanıştığı kişilerdir. Neşet , Farsça hocası Vakanüvis Pertev, Reisülküttap Raşit gibi.
Tasavvufi alt yapısı ve sembolizmi ile Hüsn ü Aşk
Çok genç yaşta adını duyurdu
Surette cenab-ı Aşk hamuş Girdab gibi muhit eder nuş (Görünüşte yüce Aşk suskundu ama girdap gibi okyanusları içmekteydi.)
◼ Çevresini derinden etkileyen kişiliğinin yanında, henüz genç yaşta etkili bir şair ve geniş kültürlü aydın olarak tanınmaya başladı.
"Hoş geldin eya berid-i canan Bahşe-t bana bir müvid-i canan Can ola feda-yı ıyd-i canan Bisüd ola mı ümid-i canan Yarin bize bir selamı yok mu" dizelerine de imza atan şair Galib, 28 yaşındayken Konya'da Mevlana'nın dergahına katıldı. 1784 Konya'ya gidip Mevlânâ Dergâhı'nda çile çıkardı.
◼ Çile süreci boyunca herhangi bir şey yazmadığından şiir yazma kabiliyetini kaybettiğine dair dedikodular çıktı. Dede olduktan sonra tasavvufi eserlere yöneldi.
Çün nazm ile maksadın eserdir Aşk'ı dahi söylemek hünerdir (Mademki şiir yazmakla bir eser bırakmak istersin, Aşk'ı da anlatman hünerdir.)
◼ Düşünce hayatının gelişmesinde özellikle Mevlana'nın Mesnevi eserinin büyük etkisi vardı. Henüz 24 yaşındayken "Divan" eserini yazdı.
◼ Divan edebiyatında özellikle Mevlevilik koluna bağlı olan Galib, tasavvufun mazmun, çağrışım ve fikir hazinesinden faydalanırken, tevhid inancını, ilahi aşk, insan yüceliği ve hoşgörülülük ilkelerini benimsedi.
Şeyh Galib'in Hüsn ü Aşk'ından en güzel 20 alıntı
Sultan III. Selim ile dostluğu
Yar ile olur vusul-ı dildâr Zanneyleme yarı yâre ağyar (Sevgiliyle kavuşmak, yoldaşla mümkün olur. Dostunu sevgiliye yad sanma.)
◼ Ünü gittikçe yayılan Şeyh Galib, şair ve musikişinas olan Sultan III. Selim'in dikkatini çekti. Hükümdar tarafından saraya davet edildi.
◼ Sultan, Mevlana Türbesi için İstanbul'dan gönderilecek örtü üzerine yazılacak şiiri Galib'den istedi. Bu, uzun yıllar sürecek olan dostluğun başlangıcını oluşturdu.
◼ III. Selim şaire o kadar önem veriyordu ki, Şeyh Galib'in Divanı'nın yalnızca cilt ve tezhibi için 300 altından fazla para bağışladı. Devrin en önemli hattatlarından Cevri'nin yazdığı Mesnevi'yi de Galib'e hediye etti. Bu dönemin en pahalı kitabıydı.
Hüsn ü Aşk’ı altı ayda kaleme aldı
Gerçi gam-i dil beyan olunmaz Ateş gibidir nihan olunmaz (Gerçi gönül derdi tarif edilmez; ama ateş gibidir, gizlemek mümkün değildir.)
◼ Şeyh Galib, 2 bin 101 beyitten oluşan ve aruzun "Mef'ulü-mefa'ilün-fa'ülün" kalıbını kullandığı başyapıtı "Hüsn ü Aşk"ı , 26 yaşındayken, 6 ayda kaleme aldı.
◼ Hüsn ü Aşk, Divan edebiyatının son mesnevisiydi.
Hüsn ü Aşk'ın konusu Alegorik bir anlatıma sahip olan mesnevide Muhabettoğulları kabilesinin aynı gün doğan iki evladı Hüsn ve Aşk, Mekteb-i Edeb'de tanışır. Hüsn'ün uğruna türlü türlü merhaleleri aşmak için yola koyulan Aşk, Kalp Ülkesi'ne, Gam Harabeleri'ne gider. Ateş Denizi'nden geçer; cadılar, gulyabanilerle boğuşur.
◼ Bu eser, aradan asırlar geçmesine rağmen bir anıt gibi değerini korur.
İstanbul'un ilk Mevlevihanesi "Galipdede Tekkesi"