Dünyanın en çok okunan üçüncü ozanı: Halil Cibran
Halil Cibran, ressam, şair ve filozof olarak dünyada geniş yankı uyandıran bir isim. Çağının dâhisi olarak kabul edilen Cibran'ın dizeleri ve düşünceleri pek çok insanı etkiledi; şiirleri yirmiden fazla dile çevrildi. Halil Cibran, geçtiğimiz yüzyılın dünyasında Shakespeare ve Lao Tzu ile beraber en çok okunan üçüncü ozan olarak anıldı. Ardında sekizi İngilizce, sekizi Arapça olarak kaleme aldığı eserleri bırakan Halil Cibran'ın yaşamını derledik.
Giriş Tarihi: 07.01.2020
09:13
Güncelleme Tarihi: 06.01.2021
08:59
ŞİİR VE RESİM DENEMELERİ BU DÖNEMDE GERÇEKLEŞTİ
Fen bilimlerinde, ayrıca din, mitoloji gibi sosyal bilimlerde kendini yetiştirmeye çalıştı. Ressam ve heykeltıraş Yûsuf el-Huveyk ile dostluk kurması, yazdığı bazı şiirlerini yayımlaması ve resim çizme denemeleri de bu dönemde oldu.
Thomas Bulfinch, Archibald Lampman ve Clara E. Clement'in mitolojiye dair İngilizce eserleriyle İnciller'in Arapça tercümelerini bu sırada inceledi.
BEYRUT’TA KALDIĞI YILLARDA KALEME ALDIĞI ESERLER
Çiçek satıcısı bir çocuğun yoksul annesinin acıklı hayat hikâyesi olan "Mertâ el-Bâniyye" adlı hikâyesinin hâtırası, Kırık Kanatlar romanının kahramanı Halâ ed-Dâhir ile olan aşkı onun Beyrut'ta kaldığı yıllara rastlar.
Cibrân 14 yaşındaki kardeşi Sultane'nin ölüm haberi üzerine 1902 Nisanında Boston'a gitti. 12 Mart 1903'te üvey kardeşi Peter'i ve aynı yılın 28 Haziran'ında annesini kaybetti. Üçünün de ölüm sebebi tüberkülozdu.
İLK ARAPÇA ESERİ ‘EL-MUSİKA’YDI
Kardeşi Mariana ile yalnız kalan Cibrân, el-Muhâcir gazetesinde yazılar yazarak ve bazı resimlerini satarak geçimini sürdürmeye çalıştı. 1904 Mayıs'ında ilk resim sergisini açtı. Hayatının geri kalan kısmında hep yanında yer alan, maddî ve manevi destekçisi, yakın dostu, danışmanı, ayrıca eserlerinin redaktörü ve kendisine ait bir kız okulunun yöneticisi olan Mary Elizabeth Haskell ile de bu dönemde tanıştı.
1905'te ilk Arapça eseri el-Mûsîḳâ 'yı, 1906'da ilk hikâye kitabı ʿArâʾisü'l-mürûc 'u yayımladı. Mary Haskell'in desteğiyle resim sanatını geliştirmek için 1908 Temmuz'unda Paris'e giderek Académie Julian'a kaydoldu. Burada kaldığı üç yıl boyunca resim sanatkârı Pierre Marcel Beronneau, ressam ve heykeltıraş Auguste Rodin ile yakın ilişki içinde oldu, çizdiği resimler sergilendi.
HAYATININ GERİ KALANINI NEW YORK’TA GEÇİRDİ
"Mertâ el-Bâniyye" adlı hikâyesini Mişel el-Baytâr Fransızca'ya çevirdi. Bu arada mehcer edebiyatının önemli isimlerinden Emîn er-Reyhânî ile Avrupa seyahatine çıktı, İngiltere'deki sanat galerilerini inceledi.
1910 Ekiminde Boston'a kardeşi Mariana'nın yanına döndü, kardeşinin ve Haskell'in itirazlarına rağmen Reyhânî'nin teklifi üzerine 1911 Nisan'ında New York'a gitti ve hayatının geri kalan kısmını burada geçirdi.
NIETZSCHE VE FELSEFESİ İLE BU DÖNEMDE TANIŞTI
Alman filozofu Nietzsche ve özellikle Böyle Buyurdu Zerdüşt adlı kitabıyla tanışması bu döneme rastlar. Bu sırada 1912'de, Arap âleminde şöhret kazanmasına sebep olan el-Ecniḥatü'l-mütekessire adlı romanını yayımladı, Mey Ziyâde ile bu roman sayesinde tanıştı, 1904-1914 yılları arasında yazdığı yazılarını kapsayan Demʿa ve ibtisâme 'yi neşretti.
Yakın dostu olacak Mîhâîl Nuayme ile 1916'da tanıştı. Bu arada New York'ta açtığı resim sergileri Amerika'daki ününü arttırdı. Aynı şehirde metafizik konularına yoğun ilgi duydu, Sigmund Freud, Carl Jung gibi önemli isimlerin eserlerinden etkilendi, Hintli şair Rabindranath Tagor ile tanıştı ve ondan da faydalandı.