Arama

Edebiyatımızda Osmanlı sarayının nezih ve nahif gelenekleri

Divan edebiyatı bir kısmı bugün de yaşayan âdet ve geleneklerin yer aldığı zengin bir kültür birikimidir. Çünkü divan şairi, sanatını icra ederken çevresinde olup bitene seyirci kalmaz; güneşten zerreye kadar gördüğü ya da varlığına inandığı her şeyi şiirine konu eder. Bununla beraber Divan edebiyatı dediğimiz Klasik edebiyat, saray çevresinde geliştiği için saraya dair birçok geleneği yakından tanıma fırsatı verir. Edebiyatımızdaki Osmanlı sarayının nezih ve nahif geleneklerini sizler için derledik.

  • 6
  • 20
GÜLBANG
GÜLBANG

Oldum bu şeb seg-i der-i yâr ile hem-nişîn
Gerdûna irdi nevbet-i gül-bang-ı iftihâr
"Bu gece sevgilinin kapısının köpeği ile oturdum, (böylece) övünme gülbangının nevbeti gökyüzüne erişti."

Gülbang, yeniçerilerce tertip edilmiş birtakım dualara verilen addır ve alkış tarzında hep birden söylenir. Ulûfe dağıtıldıktan sonra çorba içilir, zerde yenir ve gülbang söylenirdi. Bektaşî ve Mevlevî tarikatlarında da gülbang vardır.

  • 7
  • 20
YAĞMA SOFRASI (HÂN-I YAĞMA)
YAĞMA SOFRASI HÂN-I YAĞMA

Bâd-ı seher evrâk-ı güli kıldı perîşân
Sûr oldı meger sofra-i yagmâya salâdur
"Allah'ın yağma sofrasında hissedar olursan zamanın cimrilerine minnet etme!"

Yağma sofrası, kültürümüzde İslâmiyet öncesinde başlayan ve İslâmî dönemlerde de hem düğün yemeklerinde hem de varlıklı kimselerin verdiği yemeklerde mevcudiyetini sürdüren günümüze de silik olarak kalmış bir gelenektir. Bu gelenekte yemeğe katılanların yemeği yedikten sonra yemekte kullanılan eşyayı da beraberlerinde götürmeleri söz konusudur.

Çok büyük ebatta hazırlanan sofralar ve bunların yağması, ayrıca aşırı yiyecek sunma, bakır, gümüş hatta altın kapların, tepsilerin, yemek takımındaki diğer eşyanın konuklarca alınıp götürülmesi, yağmanın özelliklerindendir. Edebiyatımızda sultan olarak düşünülen sevgilinin yağma sofrasında âşığın ciğer ve gönül parçaları vardır.

  • 8
  • 20
HARAÇ
HARAÇ

Agyârun alsa cân u dilin yâr tan mıdur
Kâfir memâlikinden alur şâhlar harâc

Haraç, Osmanlılarda gayrimüslimlerden alınan vergilerden biridir. Şair, Çin ülkesinin vergi ve haracından bahsederken bu vergiyi hatırlatır. Beyitte, sevgilinin rakibin canını ve gönlünü alması, padişahların kâfir ülkelerinden haraç alışıyla izah edilmiştir.

  • 9
  • 20
KÖS ÇALMA
KÖS ÇALMA

Seher kûyında kûs-ı sîne-i 'âşık dögülmekdür
O şâh-ı nev-zuhûrun dâ'im icrâ itdügi kânun

Eskiden nevbet zamanları ve cenge gidildiği vakit kös çalınırdı. Kös padişaha mahsus mehterhânede de çalınır ve at üzerinde götürülürdü.

Edebiyatımızda şair, savaş kösünün dövülmesini isterken padişahın yüce himmetine mazhar olduğunda şöhret kösünü feleğin beyaz filine bağlayacağını söyler. Gam padişahının payitahtının pehlivanı olan şair, her yerde şöhret kösünün çalındığını belirtir. Kös, "kûs-ı rahîl, kûs-ı irtihâl" terkipleriyle göç davulu anlamıyla "ölüm" yerine de kullanılır.

Beyitte seher vakti sevgilinin bulunduğu yerde âşıkların sine köslerinin dövülmesi, yeni padişah olan sevgilinin icra ettiği bir kanun olarak anlatılmıştır.

  • 10
  • 20
KIRMIZI HALI SERME
KIRMIZI HALI SERME

Hâneme gelmek olursa o şeh-i milket-i nâz
Rûyumun atlas-ı zerdin ideyin pây-endâz

Büyüklerin, saygın kişilerin geçeceği yola halı, özellikle kırmızı halı sermek bir gelenektir. Azmizâde Hâletî'nin divanındaki misallerden hareketle atlas gibi kıymetli kumaşların da bu maksatla kullanıldığı anlaşılır.

Edebiyatımızda gül yaprakları sabah rüzgârı tarafından goncanın ayağına serilen kırmızı halı olarak düşünülür. Şair, atlas benzeri sarı yüzünü, naz ülkesinin padişahı olan sevgilinin yoluna sermek ister.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN