Edebiyatımızdaki ünlü şiirler kimlere yazıldı?
Edebiyatımıza damga vuran şiirlerin kimler için yazıldığını merak ettiniz mi hiç? Çok sevilen "Beklenen", "Mona Rosa", "Mihriban", "Sessiz Gemi" ve daha pek çok şiir kimler için yazılmış olabilir? İşte edebiyatımızdaki en sevilen şiirlerin perde arkası...
Giriş Tarihi: 14.02.2020
09:56
Güncelleme Tarihi: 14.02.2022
14:05
Özdemir Asaf – Lavinia – Mevhibe Bayat
Mevhibe Hanım, Güzel Sanatlar Akademisi'nde okurken güzelliği ile çevresini etkileyen biridir. O dönem sinema yıldızlarından Rita Hayworth'a benzerliğinden onun filmine atfen Gilda diye çağrılırmış. Uzaktan akrabası olan Oktay Akbal (ki o da kendisine hayrandır, hikayelerindeki Hisya'dır) sayesinde şairler dünyasını tanır. Özdemir Asaf aşık olmuştur Mevhibe Hanım'a ama karşılıksız bir aşktır bu.
Özdemir Asaf, lavinia kelimesini hangi anlamda kullandı bilmiyoruz ama lavinianın birkaç anlamı var: Bir çiçek cinsi (ölüm çiçeği), Shakespeare'in Titus Andronicus adlı eserinde Roma İmparatoru Başkomutanı Titus'un güzeller güzeli kızıdır. Tamaro'nun iki oğlu tarafından tecavüze uğrar. Babası Titus tarafından öldürülür.
"Sana gitme demeyeceğim. Üşüyorsun ceketimi al. Günün en güzel saatleri bunlar. Yanımda kal.
Sana gitme demeyeceğim. Gene de sen bilirsin. Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim, İncinirsin.
Sana gitme demeyeceğim, Ama gitme, Lavinia. Adını gizleyeceğim Sen de bilme, Lavinia."
Cahit Külebi- Hikaye şiiri- Süheyla Hanım
Cahit Külebi, 1944'te Tarih öğretmeni Süheyla Hanım ile evlenir. Antalya'ya tayinleri çıkan karı kocanın sade ve mütevazi bir yaşamları vardır. Oldukça titiz bir kişiliğe sahip olan Külebi, bir gün temizlik yapmak için masasını dağıtan eşine " Masamı elleme" diye bağırmasının ardından eşler arasında bir tartışma peyda olur. Tartışmanın ardından Süheyla Hanım küser, kapıyı çarpıp yatmaya gider. Cahit Külebi, bu olaylar neticesinde eşini kırdığı için çok üzülür ve o gece "hikaye" şiirini yazar.
Senin dudakların pembe Ellerin beyaz, Al tut ellerimi bebek Tut biraz!
Benim doğduğum köylerde Ceviz ağaçları yoktu, Ben bu yüzden serinliğe hasretim Okşa biraz!
Benim doğduğum köylerde Buğday tarlaları yoktu, Dağıt saçlarını bebek Savur biraz!
Atilla İlhan- Maria Missakian
Attila İlhan bu şiiri, Paris seyahati sırasında tanıştığı ve oldukça etkilendiği Maria Missakian'a yazmıştır. İlhan Türkiye'ye dönmek zorunda kalmış ama Maria'yı bir türlü ülkesine getirtememiştir. Mektuplarla devam eden aşkları aradan geçen seneler içinde kopmuş ve yıllar sonra şair, Maria'nın evli, mutsuz ve alkolik bir kadın olduğunu öğrenip yıkılmıştır.
Maria Missakian Yüksekkaldırımda bir akşam Maria Missakian'ı düşündüm Eğer kendimi bıraksam Yağmur olabilirdim yağardım
Kasım'da bir çınar olurdum Yaprak yaprak dökülürdüm Kalbimi sıkı tutmasam
Döküp saçıp boşaltsam İçimde yükselen şiiri Kaldırımlara döküp harcasam Gözleri balıkçıl gözleri Dudaklarında tutup rüzgarı Maria Missakian adında biri Gelse göğsüne kapansam
Yahya Kemal- Sessiz Gemi- Celile Hanım
Yahya Kemal'in ünlü şair Nazım Hikmet'in annesi, ressam Celile Hanım ile olan aşkları dillere destandır. Yahya Kemal'in Nazım Hikmet'e ders verirken tanıştığı Celile Hanım ile olan ilişkisi mutlu sonla noktalanmamış, bu aşktan geriye şairin ölüme yazıldığı zannedilen ama aslında Celile Hanım'ın Heybeliada'dan İstanbul'a doğru yol alışında yaşadığı kederi anlattığı meşhur şiiri kalmıştır.
Sessiz Gemi
Artık demir almak günü gelmişşe zamandan Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu! Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler Bilinmez ki giden sevgililer dönmeyecekler
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden
Nazım Hikmet- Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni-Piraye
Nazım Hikmet çok sevdiği Piraye'ye pek çok şiir yazmıştır. Bu şiir ise içlerinden en ünlü olanıdır:
Ne güzel şey hatırlamak seni ölüm ve zafer haberleri içinden, hapiste ve yaşım kırkı geçmiş iken...
Ne güzel şey hatırlamak seni; bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin ve saçlarında vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının... İçimde ikinci bir insan gibidir seni sevmek saadeti.