Edebiyatımızdaki ünlü şiirler kimlere yazıldı?
Edebiyatımıza damga vuran şiirlerin kimler için yazıldığını merak ettiniz mi hiç? Çok sevilen "Beklenen", "Mona Rosa", "Mihriban", "Sessiz Gemi" ve daha pek çok şiir kimler için yazılmış olabilir? İşte edebiyatımızdaki en sevilen şiirlerin perde arkası...
Giriş Tarihi: 14.02.2020
09:56
Güncelleme Tarihi: 14.02.2022
14:05
Yıllar boyunca Karakoç'a sorulan o meşhur soru şuydu; kimdi bu Mihriban? Karakoç, bu soruya belki yüzlerce kez maruz kalmıştı fakat verilen cevapların ortak özelliği; cevapların yine aynı müphemliğe çıkmış olmasıydı.
Abdurrahim Karakoç, "Kimdir Mihriban?" sorusuna şu şekilde yanıt verir:
"Ha, kimdir bu Mihriban? Herkes bunu sorar… Mihriban diye bir kimse yoktur. Mihriban, sembol bir isimdir. Ha, muhatabım mı yoktu? Kesin vardı canım, olmasa bu şiir böyle çıkar mı? Olduğu için de böyle çıktı işte… Adı Mihriban değil, ama var… Geçenlerde biri, "Ya ağabey, biri senin Mihriban'ın hikâyesini anlatıyordu" dedi. "Yok, hepsi yalan söylüyor" dedim. Tabii, benden çıkmadığına göre, herkes farklı farklı anlatacaktır. Ben de kimseye anlatmadım, daha da anlatmam… Yaşayıp, yaşamadığını da bilmiyorum. Yani başımızdan geçmiş bir macera gibi bir şey, fakat vuslat olmamış, o kendi yoluna gitmiş, ben kendi yoluma… Ben onun ismini verirsem, ayıp olmaz mı bu?"
İşte usta şair Mihriban'ı bu şekilde tanıtır.
Fikriyat podcat uygulamasından Prof. Dr. İsmail Güleç'in sunumuyla Enderun Sohbetleri prpgramını dinlemek için tıklayın
Televizyonda verdiği bir röportajında ise kendisine Mihriban'ın kim olduğunu soran muhabire, "Dünyanın her tarafında ben de bilmiyorum artık kimdi olduğunu, o şifreyi açmayacağım, o şifre öyle kalacak çözülmeyecek..." diye nükteli bir cevap verdikten sonra, "Herkesin bir Mihriban'ı var..." diyerek ekler.
Sezai Karakoç - Muazzez Akkaya
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller. Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak. Kanadı kırık kuş merhamet ister. Ah senin yüzünden kana batacak. Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Ulur aya karşı kirli çakallar, Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa. Mona Rosa bugün bende bir hal var. Yağmur iri iri düşer toprağa, Ulur aya karşı kirli çakallar.
Açma pencereni perdeleri çek, Mona Rosa seni görmemeliyim. Bir bakışın ölmem için yetecek. Anla Mona Rosa ben bir deliyim. Açma pencereni perdeleri çek. …
Sezai Karakoç'un kaleme aldığı Monna Rosa şiiri yıllarca okuyucular arasında efsanevi bir hal aldı. Bunun nedeni, şiirin ilk harflerinin oluşturduğu "Muazzez Akkaya'm " ismiydi.
Onlarca yıl, Mona Rosa şiirindeki gizem edebiyat çevrelerinde çözülmeye çalışıldı. Fakat bu dizelerin yazılmasından 50 yıl sonra anlaşıldı ki kıta başlarındaki harflerin yan yana getirilmesinden "Muazzez Akkaya'm" ismi ortaya çıkıyordu.
Mona Roza, 'tek gül' anlamına gelir. Anlatılanlara göre, Sezai Karakoç, üniversite yıllarında bir okul arkadaşı Muazzez Hanım'a âşık oldu. Uzun müddet açılmasa da bir gün cesaretini topladı ve aşkını dile getirdi. Fakat müspet bir karşılık alamadı.
1952 yılının pazar günü sınıfça bir kır gezisi düzenlendi. Sezai Karakoç'un katıldığı bu gezide arkadaşları ıslarla Monna Rosa şiirini okumasını istedi. En nihayetinde dostlarını kırmayarak okudu.
Bir üst sınıftan arkadaşı olan Cevat Geray, Sezai Karakoç'tan bu şiiri istedi ve ondan habersizce Hisar dergisindeki arkadaşlarına götürdü. Şiirin dergide yayınlanmasıyla büyük ilgiyle karşılandı. O kadar takdir görmüştü ki Mülkiye dergisinde adına nazireler yayınlandı.
Yıllar boyunca okurlar arasında Muazzez Akkaya hakkında birçok efsane söylendi. Bunlardan birine göre okulların tatil olduğu dönemde Muazzez Hanım, Geyve'deki yazlıkta kalıyordu. Sezai Karakoç'ta tam karşısındaki yazlığın bahçesinde bahçıvan olarak çalışıyordu. Ve en nihayetinde ona şiir yazdı.
Mezuniyet töreni yapıldığı sırada Sezai Karakoç, yazdığı bu şiiri tam da Muazzez Akkaya'nın karşısında okudu. Alkış tufanı koparan ve üç kez art arda okunması istenen şiir Mona Rosa'ydı.
Sahneden ineceği sırada Muazzez Hanım yanına gelerek ona hala teklifinin geçerli olup olmadığını sordu. Sezai Karakoç "Senin aşkın artık benimkine yetişemez." diyerek hayır cevabını verdi. Ertesi gün Muazzez Hanım'ın intihar ettiği duyulur.
Fakat Muazzez Akkaya'nın bu şiirden sonra bulunduğu yeri terk edip intihar ettiği gibi bilgiler gerçek dışıydı. Zira Muazzez Akkaya, bir müddet Amerika'da yaşadı, hatta bir bankanın reklam filminde yer aldı.
Peki, Mona Roza şiiri ile ilgili bilinen gerçekler neler?
Sezai Karakoç'un 14 kıtalık "Mona Rosa" şiirinin kıta başlarındaki harflerin yan yana getirilmesiyle "Muazzez Akkaya'm" akrostişi ortaya çıkmaktadır. Sezai Karakoç hiç evlenmemiştir, bu da doğrudur. Sezai Karakoç da, Muazzez Akkaya da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde öğrenim görmüştür.
Efsanelerin aksine Muazzez Akkaya intihar etmemiş ve yıllar sonra verdiği bir röportajla da Mona Roza'nın gizeminin hafifçe çözülmesinde katkısı olmuştur.
New York'ta büyük kızı Ayşegül Giray ile birlikte yaşayan Muazzez (Akkaya) Giray, Mülkiye'yi bitirdikten sonra Hazine avukatlığı yapmış, Maliye Bakanlığı'na çalışırken aynı kurumdan Orhan Giray'la aşk evliliği yaparak evlenmiş ve 3 çocuğu olmuştu. Akkaya'nın 48 yıl süren bu evliliği Orhan Giray'ın vefatıyla neticelenmişti.
Muazzez (Akkaya) Giray, Sezai Karakoç'un ilgisini fark ettiğini söyleyip, aralarındaki herhangi duygusal ilişki durumu olmadığını şöyle anlatmıştı:
"Ben okuldan sonra mutlu bir evlilik geçirdim. O döneme ait fotoğrafların çoğunu imha ettim, keşke saklasaydım diyorum bazen. Kendisiyle hiç görüşmedim, 15 yıl önce bir arkadaşım görüşmüş, onun aracılığıyla haber aldım. Kendisine, bana olan sevdasına, aşkına hep saygı duydum. Okul yıllarında da bana olan ilgisini fark etmiştim; bu şiiri yazdığını da biliyordum ama ben aynı yakınlığı duymamıştım. Belki bir yerde karşılaşırsak bir merhaba derim. Allah hepimize uzun ömür versin."