Edebiyatımızın kendine has bahçesi 'divan şiiri'ndeki 17 mefhum
Eski toplumumuzun düşünüş, yaşayış ve sanat sevgisini günümüze taşıyarak klasikleşen edebiyatımız, kültür hafızamızda önemli bir yer edindi. Öyle ki asırlar öncesinde yazılmasına rağmen günümüzde de her kesimden insanın ilgisini çeken ve "kendine mahsus" olan divan edebiyatını Abdülhak Şinasi Hisar, "edebiyatımızın bir has bahçesi" şeklinde tanımlar. Sizler için divan edebiyatında sıklıkla kullanılan 17 önemli mefhumu derledik.
Giriş Tarihi: 21.11.2019
09:16
Güncelleme Tarihi: 13.05.2022
10:02
🔶Divan şairleri, tefsir, hadis, fıkıh gibi ilimleri ilham alarak eserlerinde kullandı. Divan edebiyatının kaynakları arasında dinî ve felsefî bilgiler, Kur'an ve hadis, kıssalar ve mucizeler, tarih, ilim, günlük hayatta olan olaylar yer alır.
Şeyhülislâm Yahyâ Dîvânı'na ulaşmak için tıklayın.
🔶Aden : Güney Arabistan'da Kızıldeniz'e bitişik bir sahil şehridir. Burada eskiden beri ince çıkarılır da bugün de hala İnci üretilir edebiyatta ise inci ile birlikte anılır.
Dedim sadef midir şol ağız yahud dişlerin Dürri midir ya dürr-i Aden dedi ikisi de Şeyhi
Osmanlıca öğrenirken karşılaşacağınız az bilinen kelimeler
🔶Edebiyat tarihçisi Mehmet Kaplan, halkla beraber yaşayan Yunus Emre, Dede Korkut, Karacaoğlan ve diğer halk şairler ile divan edebiyatının usta şairleri Baki, Fuzuli, Nedim, Şeyh Galip gibi nicelerinin "yeniden ve şahsen" keşfedilmesiyle günümüz insanının en büyük sıkıntısı olan "sığlık"tan kurtulabileceğini söyler.
Şeyh Gâlib Dîvânı'na ulaşmak için tıklayın.
🔶Ayine: Bir süs malzemesi olan ayna edebiyatta bu yönüyle kullanılır. Aynanın karşısında kendini göstermesi edebiyatta çeşitli sanatlara yol açtı. Eğer ayna aydınlık parlak lekesiz ise gösterir. Bu yönüyle sevgilinin yüzüne benzetilir.
🔶Osmanlı'da, top aynalar dükkan kapılarına asılarak içeride oturan kişinin sokaktan kimlerin gelip geçtiğini görmesini sağladı. Kişinin ölüp ölmediği de kişinin ağzına ayna konularak anlaşılırdı.
Tuti-i mucize guyem ne söylesem laf değil Çerh ile söyleşemem ayinesi saf değil
Nefi
🔶Belirli mazmunlar çerçevesinde yazılan divan edebiyatı, zamanla klasikleşti. İskender Pala "Divan şiiri kaybolmaya yüz tutan gizli bir bahçe gibidir ve insanı, hiç solmayan çiçeklerinin rengi ayrı, kokusu ayrı, şekli ayrı büyüler." olarak tanımlar.
Hamdullah Hamdi Dîvânı'na ulaşmak için tıklayın.
🔶Bargah: İzinle gidilecek yer, çadır . Selçuklular döneminde saray yerine kullanılan bir tabirdi. Divan edebiyatında sevgilinin yurdu aşık için daima bar geh idi.
Şeh-i aşkam kapımda dud-ı ahım Kabe'de guya Kurulmuş mir-i haccın bargahdır benim kıblem
Aşki
🔶Fuzûlî'nin Farsça Divan'ının ön sözünde edebiyata dair görüşlerini şöyle açıklar: " Öyle zamanlar olmuştur ki, gece sabahlara kadar uyanıklık zehrini tatmış ve bağrım kanaya kanaya bir mazmunu bulup yazmışım, sabah olunca diğer şairlerle tevârüde düştüğümü görüp yazdıklarımı çizmişimdir. Öyle zamanlar olmuştur ki, gündüz akşama kadar düşünüp düşünce deryasına dalarak şiir elması ile kimse tarafından söylenmemiş bir inci delmişim; bunu görenler, 'Bu mazmun anlaşılmıyor, bu lafız erbâbı arasında kullanılmaz ve hoş görülmez' der demez o mazmun gözümden düşmüş, hatta kalemi elime alıp onu kâğıda geçirmek bile istememişimdir. "
Ahmedî Dîvânı'na ulaşmak için tıklayın.
🔶Ahu: Ceylan . Güzel gözlü, güzel kokulu olduğu için sevgiliye benzetilen ceylan, edebiyatımızda birçok tesbih sanatına neden oldu. Ahunun en yaygın ve önemli kullanımı misk kokması iledir. Sevgilinin saçı misk kokar. Divan edebiyatında ahunun misk hasıl etmesinin sebebi bu kokuyu kıskanmasıdır. Bu tenasüp sanatına göre bunun sonucunda ahu içine kan oturmakta ve bu kanın sonucunda misk olmaktadır.
Bir Ahu esir-i damı olmuş Kan yaşı kara gözüne dolmuş
Fuzuli
🔶Carub: Süpürge . Divan edebiyatında saç çokluğu, karışıklığı ile bazen süpürgeye benzetilir. Aynı zamanda kirpiklerin deste deste oluşu da süpürgeyi andırır. Bir mübalağa unsuru olarak ele alınan carub aynı zamanda aşık sevgilinin eşiğinde süpürge olmaya razıdır.
Toprak yüzümü nice sürem şol harime kim Carubdur eşiğine Müjgan-ı hur-ı in
Ahmed Paşa