Ekrem Hakkı Ayverdi'nin "Osmanlı Mimarisi" eserinden alıntılar
Tarihin arka sayfalarında kalmış harikulade eserlerin ardındaki derin ilmi ortaya çıkaran aydın Ekrem Hakkı Ayverdi, "Osmanlı Mimarisi" eseri ile imparatorluğun ana imar kaidelerini gözler önüne serer. Ayrıca içerisinde pek çok Osmanlı yapısına dair bilgiler barındıran bu nadide eserle başka yerde bulamayacağımız önemli detayları bizlere aktarır.
Giriş Tarihi: 12.05.2022
17:21
"Osmanlı üslûbu ise, birden, bütün İslâm memleketlerinde olanlardan bambaşka, daha mütecânis ve yekpâre bir tarz ile işe başlamış ve Bursa'nın Orhan ve Hüdâvendigâr Câmîlerini yapmışdır. Bu tarz kolay bir inşâât usûlü teşkîl eylese de; sâhayı büyültmek ve büyük câmîler yapmak için elverişli değildir."
Ekrem Hakkı Ayverdi
Mekke ve Medine'nin 140 yıllık tasvirleri
"Medîne-i Münevvere'deki ilk Mescid-i Nebî'den zamânımıza hiçbir şey kalmamışdır. Fakat basit bir cidar perdesiyle, hurma ağacından direklere oturan, belki de kısmî, bir çatıdan ibâret olduğu, minberin üç basamağı bulunduğu bilinmekdedir. Her ne kadar ilk binâ Hazret-i Ömer ve Osman tarafından büyütülüp, sâhasının aynı olmasına itinâ edilerek, direklerin kârgir ayağa tahvil edildiği mâlûm ise de, şimdiki şekil ve eb'âdına yakın olarak tamâmen yeniden inşâsı Hicret'in 86-91 seneleri arasında Emevîler'den El-Velîd zamânına rastlar. Mescid-i Nebî, Hâzret-i Peygamber'in kullandığı mahallerin yerinde bırakılması, Ravzâ-i Resâletpenâh'a girişlere riâyet edilmesi bakımından, husûsiyet arzeder."
Ekrem Hakkı Ayverdi
Mekke ve Medine'nin 140 yıllık tasvirleri
"İlk kiliselerde, putperest mâbedlerini taklîden, güneşe yânî Şarka doğru olduğundan cenub ve şimal yüzleri uzun tarafı teşkîl ederdi. Müslümanlar bu kiliseleri câmie tahvîl edince, Sûriye'nin tam cenûba düşen kıblesine uydurmak için, mihrâbı o tarafdaki uzun kola yapmak mecbûriyetinde kaldılar ve tabîî saflar geniş oldu. Buna bakarak, ilk safın daha makbûl olduğu gibi bir kanâat, daha ilk zamanlarda, yerleşdi; halbuki böyle bir şey yokdur. Allah için bütün saflar birdir; geniş saf bir emrivâkîden doğmuşdur. Ammâ bu zan asırlar boyu da sürüb gitmekdedir."
Ekrem Hakkı Ayverdi
İbn Haldun düşüncesinde coğrafya ve şehir
"Câmîlerin kiliselerden esaslı başkalığı,
a) Bir müddet sonra mihrab mihverinin son birkaç gözünün kubbeli olması,
b) Birçok câmîlerde bölme (nef) sayısının bazilikalarda mûtâd olan 3 yerine, 5, 10, hattâ daha fazla m iktarlara yükselmesi,
c) Harim kısmı bazilikaya benzese de binânın havasını âdetâ değişdiren bir haremin, avlunun ilâvesi, bu sûretle hıristiyanlıkda cemâati kapalı yerde, papasın buyuruğu altında zaptetmek âdeti yerine, müslümanların Allah'ın huzûruna; tabiatın ortasına çıkarılması,
d) Dört köşe çan kulelerine her ne kadar şeklen benzese de, ilk minârelere bile, insan çıkıp ezan okumasını te'mîn için muntazam merdivenler yapılmasıdır. "
Ekrem Hakkı Ayverdi
Avrupa'nın 'Gotik' eserlerine ilham veren İslam mimarisi
"İslâmın ilk eserleri buna benzer olduğu için, o yolda devâm lâzımdır gibi, gayretkeş bir düşünce akla gelebilir. Dış görünüşleri hiç de güzel olmayan, ifâdeden mahrum, bu câmîlerin, eğer içleri hadden efzûn süse boğulmamış olsa idi ve eğer, Asr-ı Saâdet'in sâfiyeti, Mescid-i Nebî'nin sâdeliği devâm etse idi, bu mütâlâada bir hakikat payı olabilirdi. Fakat ezelî takdir hükmünü icrâ etmiş, cemiyetin ölçüleri değişip Müslümanlar ihtişam ve âlâyişe düşmüşler, tezyînât ile bu hislerini tatmin etdiklerinden, câmi harîmine başka bir câzibe ve ferahlık katacak bir şekil aramak da ellerinden gelemediği için o direk yığınıyla dolu plânı tatbikde devâm etmişlerdir. Zayıf bünyeler süse bir tahlisiye simidi gibi sarılırlar."
Ekrem Hakkı Ayverdi
Bir medeniyetin kökü olarak Türk evi