Elinin hamuruna daktilonun mürekkebi karışmış ilk kadın gazeteciler
Günümüzde bile 'kadın' hassas bir konudur. Evlerin inci tanesi kadınlar zamanımız modern anlayışından çok daha evvel, Osmanlı döneminde, gündemde yerini almıştı. İlk defa Osmanlı kültür tarihi içinde, kadının toplumsal yaşamdaki yeri sorgulanmış, geleneksel düzenden miras kalan erkek otoritesinden kadının kurtarılması gündeme gelmiş ve kadınlara yeni bir kimlik kazandırma arzusu sistematik bir şekilde yürütülmeye çalışılmıştı. Bu anlamda kadın yazarların, kadın hakları noktasındaki yapılanmaları ve kadın dergilerinin bu oluşuma katkıları elbette yadsınamazdı.
Giriş Tarihi: 22.10.2018
18:08
Güncelleme Tarihi: 22.10.2018
18:49
KADINLAR KAÇINCI SINIFA KADAR OKUYABİLİYORDU?
Tanzimat devrinden önce kadınlar, sadece bugünkü ilköğretim derecesinde olan sıbyan mekteplerinde düzensiz bir eğitim görüyorlardı. Ancak yüksek tabakaya mensup aileler, kendi imkânları ölçüsünde kız çocuklarına özel dersler aldırarak; onlara belli bir eğitim imkânı sağlama çabasında olmuşlardı.
Tanzimat'la birlikte açılan "Darulmuallimat" ın Türk kadınının eğitim hayatına başlamasındaki yeri inkâr edilemez. Kadın öğretmenler yetiştirmek için açılan Darulmuallimat'la birlikte düzenli bir eğitim yaşamına girmeye başlayan Türk kadını için artık yeni ve her türlü gelişmeye açık sosyal ve siyasal bir dönem başlar.
Kadının toplumdaki yerinin, yeni bir sürece girmeye başladığı ve kadının kamusal alanda görünmeye başladığı Tanzimat döneminde, basın ve yayın önemi inkâr edilemez bir güce sahipti. Devrin yazarları, eserlerinde kadın meselesine sıklıkla eğilerek Türk kadınına yeni statüler kazandırma eğiliminde olmuşlardı.
FARKLI GÖRÜŞLER AYNI AMAÇ
Batıcılar, kadının sosyal yaşamda tam anlamıyla Batılı bir kadın modeli olarak yer almalarını isterlerken; İslamcılar, gelenekten ve dinden uzaklaşmadan yeni bir kadın modeli oluşturma gayreti içine girerler. Türkçüler ise kadında milli duyguları uyandırma ve vatan konusunda onları bilinçlendirerek onları da milli uyanışa dâhil etme amacı taşırlar. Bu ideolojilerin temelde aynı ama detaylarda farklı olan kadının toplum içindeki yeriyle ilgili tartışmaları, hiç şüphesiz kadın hareketlerinin lehine bir seyir göstermişti.
Kimlik arayışında olan Türk kadını, en büyük desteğini yine haklarını elinden aldığına inanan Türk erkeklerinden görmüştü. Ancak bir farkla ki bu hareketi destekleyen gelenekçi kesim, kadının sosyal hayata ve kamusal alana atıldığı zaman ahlak duygusundan uzaklaştırılmaması gerektiği noktasında fikir birliği içinde bulunmuşlardı. Doğu kültüründe kadınlığın en önemli meziyeti olarak görülen ahlak duygusunun, Avrupalı kadınlarda göz ardı edildiği noktasında devrin en önemli kadın hakları savunucularından olan Ahmet Mithat Efendi de çeşitli görüşler ileri sürerek kadınların özgürlük anlayışının ahlaksızlığa meydan vermemesi gerektiğini sıklıkla dile getirme gereği duydu. Bu anlamda, onun kadınların özgürlüğü ile ilgili düşünceleri geleneksel ve muhafazakâr bir sınır içindeydi.
AHMET MİTHAT EFENDİ VE KADIN
Özellikle Tanzimat yazarları içinde Ahmet Mithat Efendi, eserlerinde kadın haklarının bir savunucusu ve temsilcisi durumundadır. Ahmet Mithat Efendi, kadın olgusuna yaklaşırken Batı'daki kadın anlayışıyla Osmanlı geleneğindeki kadın anlayışı arasındaki farklılıklar üzerinde durur. Klasik edebiyat dönemi şiirlerinde kadın, ulaşılamayan bir sevgili tipi olarak idealize edilmiş ve kadının sosyal ve toplumsal yönü üzerinde durulmadığı gibi bu konuda herhangi bir çalışma da yapılmamıştı.
Ahmet Mithat Efendi, bu eksikliği ortadan kaldırmak ve kadınları kamusal alana dâhil etmek amacıyla, romanlarında ve makalelerinde kadın ve kadının toplumdaki yeri noktasına vurgu yaparken yeni bir medeniyetin eşiğinde olan Osmanlı Türk kadınını bilinçlendirme arzusunda olmuştu. Kadına yaklaşımında, Batılıların Türk kadınına bakışını eleştirirken de geleneksel çizgiden ve Osmanlı'nın toplumsal belleğinden uzaklaşmamaya özen göstermişti.
Batılıların Osmanlı kadınının hukuku olmadığını düşünmesine şiddetle karşı çıkan Ahmet Mithat, batılıların bu yanlış görüşlerini kitabında cevaplandırmayı lüzumsuz buldu. Çünkü manevi kızı Fatma Aliye Hanım'ın Muhadere-i İslam isimli eserinde İslam kadının, Avrupa kadınından çok fazla hukuku olduğu ispat edildiği gibi kendisi de Stokholm Müsteşrikler Kongresindeki tebliğinde aynı batılıların bu batıl iddialarına reddiyede bulunmuştu.
AHMET CEVDET PAŞA’NIN KIZI
Kadın haklarını savunan ve kadınların eğitimi konusu üzerinde yoğunlaşan ilk Osmanlı kadın yazarı, Fatma Aliye Hanım'dı. Fatma Aliye Hanım, aristokrat bir aileye mensup ve saray çevresinde yetişmiş, belli bir kültür birikimine sahip entelektüel biriydi. Babası Osmanlı sarayının tarihçisi ve hukukçusu Ahmet Cevdet Paşa'dır.
Muhafazakâr bir yenilikçi kimliğiyle devre damgasını vuran Ahmet Cevdet Paşa, devri gibi kurucu, yapıcı ve uzlaştırıcıdır. Devri gibi Avrupa'ya hayran ve medeniyetçidir. Terakkiye inanır. Buna karşılık, bu terakkinin milliyetin esası gibi aldığı din ve şeriat kadroları içinde temin olunmasını ister. Örf ve âdete, ihmali caiz olmayan bir realite gibi bakar ve muhafazasında son derece ısrar eder. Böyle bir babanın kızı olarak Fatma Aliye Hanım da hem Batı medeniyetinden faydalanmak gerektiğine inanır, hem de toplumsal normlardan ve kültürel gelenekten uzaklaşılmaması yönünde bir tutum sergiler.
Fatma Aliye Hanım'ın evlilik ve kadınlarla ilgili makaleleri devrin süreli yayınları olan; Hanımlara Mahsus Gazete, İnkılab, Mehasin, Malumat, Servet-i Fünûn, Tercüman-ı Hakikat gibi gazete ve dergilerde yayınlanır. Bu süreli yayınların en önemli özellikleri; adeta kadınları eğitme ve her anlamda bilgilendirme amacı taşıyan bir eğitim kurumu niteliğinde olmalarıydı. Özellikle Fatma Aliye Hanım'ın bir dönem başyazarlık da yaptığı Hanımlara Mahsus Gazete, kadınlarla ilgili her türlü konuyla yakından ilgilenmekte ve adeta kadınlara bir nevi yol göstericilik görevini üstlenmekteydi.
Fatma Aliye Hanım'ın bu çıkışı, ardından gelen pek çok kadına örnek teşkil etmiş ve Tanzimat dönemi her alanda olduğu gibi kadınların sosyal hayatlarında da köklü değişikliklere gebe bir süreç olmuştu. Daha geniş bir kitlenin desteğini alan kadınlar, bu dönemle birlikte basın hayatında popüler bir yer kazandılar. Bu dönemde yayınlanan kadın mecmuaları, kadın hareketinin ciddiyetini ve hassasiyetini yansıtıcı nitelikteydi.