Elinin hamuruna daktilonun mürekkebi karışmış ilk kadın gazeteciler
Günümüzde bile 'kadın' hassas bir konudur. Evlerin inci tanesi kadınlar zamanımız modern anlayışından çok daha evvel, Osmanlı döneminde, gündemde yerini almıştı. İlk defa Osmanlı kültür tarihi içinde, kadının toplumsal yaşamdaki yeri sorgulanmış, geleneksel düzenden miras kalan erkek otoritesinden kadının kurtarılması gündeme gelmiş ve kadınlara yeni bir kimlik kazandırma arzusu sistematik bir şekilde yürütülmeye çalışılmıştı. Bu anlamda kadın yazarların, kadın hakları noktasındaki yapılanmaları ve kadın dergilerinin bu oluşuma katkıları elbette yadsınamazdı.
Giriş Tarihi: 22.10.2018
18:08
Güncelleme Tarihi: 22.10.2018
18:49
NİGÂR HANIM (NİGÂR BİNTİ OSMAN)
Fatma Aliye Hanım'ın açtığı bu yolda, kendinden önce gelen kadın şairlerden fikirleri ve makaleleri ile farklılıklar gösteren ve Tanzimat döneminde kadınların yayın hayatında yer almasına örnek bir diğer şahsiyet de Nigâr Hanım'dı. Harp Okulu Müdürü Macar Osman Paşa'nın kızı olan Nigâr Hanım, kendinden önceki kadın şairlerden farklı olarak yenilikçi, kadın haklarını savunan toplumcu ve idealist bir şair kimliği ile görünürlük kazanır.
İlk eseri "Efsus" 1887'de yayımlanır. Türkçe, Arapça ve Farsça bilen Nigâr Hanım, kadının toplumsal yaşam içinde bir statü kazanmasını istediğini belirten makaleler yazarak; bu yöndeki beklentilerini ve devrin şartlarına uygun olarak yapılması gerekenleri ve yapılabilecek olanları anlatır. Nigâr Hanım'a göre eğitimli bir kadın, sadece kendi ailesinin değil aynı zamanda bütün toplumun kurtarıcısı olabilecek kadar etkili bir gücü elinde tutabilir.
OSMANLI TÜRK KADINININ İÇİNDEKİ CESARET
Nigâr Hanım, kendinden önceki kadın şairlerden farklı olarak sadece şiirleriyle değil aynı zamanda fikirleriyle de kültür hayatına damgasını vurarak cesur bir yaklaşımla kadınlara yol göstermişti. Onun devrin süreli yayınlarında çıkan yazıları, Tanzimat dönemindeki Osmanlı Türk kadınının sosyal yaşamda var olma mücadelelerine hız kazandırdı. O, hiçbir zaman yazılarında kadınları ayaklandırmayı ve Osmanlı aile yapısını temelinden değiştirmeyi düşünmemişti. Kadınları sosyal yaşama hazırlarken onlara sadece kadınlık bilincini değil aynı zamanda "vatan sevgisi" ni de aşılamayı amaç edidi. Bu nedenle Nigâr Hanım, sadece aristokrat ailelerde yetişmiş feminist kadınların değil, bütün kadınların sesi oldu.
Devrin önemli kadın dergilerinden olan Hanımlara Mahsus Gazete'de de makaleleri yayınlanan Nigâr Hanım, bu gazetede çıkan "Nisvan-ı İslamda Terakki" adlı makalesinde13, Osmanlı kadınlarının basın hayatındaki başarılarından bahsederek bu durumu destekleyici ve övücü bir tutum sergiler. Yine bu dergide yayınlanan makalelerinde yardımlaşmanın önemini vurgulayarak yardımlaşma cemiyetlerini takdir ve teşvik edici yazılar yazar. Nigâr Hanım, Batılı tarzda eğitim almış ve kendini her alanda yetiştirmiş olması dolayısıyla yeniliğe ve değişime açık bir düşünce yapısıyla her fırsatta kızların okutulmasının toplumsal yapılanma içindeki önemine değinir.
SİYASETÇİ GAZETECİ EMİNE SEMİYE HANIM
Emine Semiye Hanım; Fatma Aliye Hanım'ın kız kardeşi ve Ahmet Cevdet Paşa'nın kızıdır. Tanzimat'tan sonra ortaya çıkan kadın hareketi içinde Fatma Aliye Hanım'dan daha uç bir tavır takınmıştı. Sadece sosyal hayata katılmakla yetinmemiş ve etkin bir biçimde siyasi oluşumların da içinde yer almıştı. Emine Semiye Hanım, Nigâr Hanım'la yakın bir dostluk kurmuş; aynı edebi ve sosyal ortamlarda bulunmuşlardı. Kadının sadece "eş ve anne" kimliği ile toplumsal yaşamda yer almasına karşı çıkan Emine Semiye Hanım, pek çok gazetede yazarlık yapmasının dışında, siyasi olayların içinde etkin bir şekilde yer alarak kadın hareketlerini edebi ve yayın boyutundan siyasal alana taşımış ve mücadelesini sadece yayın yoluyla değil aynı zamanda siyasi platformda da sürdürmüştü.
Başlangıçta, Hanımlara Mahsus Gazete'de yazılarını hayranlıkla okuduğu hanım yazarlar arasına katılma gücünü kendinde göremediği fakat diğer yandan kendini geliştirme arzusuna da engel olamadığı için, Emine Vahide müstearının ardına gizlenerek "Bir Müetehassisenin Tefekküratı" nı, ardından da "Terbiye-i Etfale Ait Üç Hikâye" yi yayımlamaya cüret gösterdi. Bu eserlerden dolayı o kadar çok tebrik ve teşvike nail olur ki bu sayede Hanımlara Mahsus Gazete'nin çocuk terbiyesi hakkında yazılar yazan "muharrire-i mahsusa"s ı ünvanını kazanır. Makalelerinde halkı aydınlatmak ve yapılan işlerde faydayı esas tutmak gayesi içinde olan Emine Semiye Hanım, Hanımlara Mahsus Gazete'de yayınladığı makalelerinde kadınları eğitici ve ders anlatma tarzındaki yazıları ile adeta bir öğretmen kimliği ile okurun karşısına çıkar. Ona göre, toplumsal gelişmenin sağlanabilmesi için kadınların bütün ilim alanlarında yetişmeleri gerekir. Böyle bir uygulama sayesinde kadınların yaşam içinde daha emin adımlarla yürüyeceklerini ve mütereddit kimliklerinden kurtulabileceklerini belirtir. Ona göre Avrupalılaşmaktan maksat, eğitim ve bilim alanında onlarla aynı seviyeye gelebilmek olmalıdır.
EDEBİYAT TOPLANTILARININ EV SAHİBESİ ŞÜKÛFE NİHAL
Bu dönemde kadınların basın ve edebiyat dünyasındaki bir diğer önemli ismi Şükûfe Nihal'di. Şükûfe Nihal, Türk kadınının yeni bir kimlik oluşturma çabası içinde bulunduğu bir dönemde, kadın derneklerinde etkin olarak çalışmış ve kadın dergilerinde kadın haklarını ve eşitliği savunan makaleler yazmıştı. Nezihe Muhiddin tarafından yayın hayatına kazandırılan Kadın Yolu Dergisi 'nde yazdığı yazılarında kadınları sosyal hayata teşvik edici bir yol izleyerek kitlesel kadın hareketlerinde aktif bir rol oynadı. Şükûfe Nihal, kadınların toplumsal yaşamdan yalıtık bir biçimde aile hayatıyla sınırlandırılmış konumlarından sıyrılarak bilinçlenmeleri için sadece basın yoluyla değil aynı zamanda dernekler aracılığı ile de mücadele etti.
Tıpkı Nigâr Hanım gibi evinde "edebi toplantılar" düzenleyen Şükûfe Nihal de aktif bir şekilde devrin sosyal yaşamında yer alarak basın aracılığıyla kendini ifade ederek varlığını hissettirmeye çalışan Türk kadının sesi ve vicdanı oldu. İnas Darülfünunu'ndan mezun olan Şükûfe Nihal, idealist çizgisinden taviz vermeden kadınların toplumsal yapı içindeki gelişim süreçlerinde aktif bir birey olarak yer alır.
ABDÜLHAMİD’İN ŞEFKAT NİŞANESİNİ ALAN BAŞYAZAR
Bir dönem Hanımlara Mahsus Gazete'de başyazarlık yapan Makbule Leman Hanım, yazılarında evlilik ve kadınların eğitimi, çocuk bakımı, annelik, gibi konular üzerinde dururken geleneğe ve dine dayalı bir yaşam tarzından da uzaklaşmamak gerektiği fikrini savunur.
II.Abdülhamit dönemimde, makalelerinden dolayı "şefkat nişanı" ile ödüllendirilen Makbule Leman, aynı zamanda devrinde, kadınların eğitilmesi noktasında fikri alanda mücadele vermiş yenilikçi ve gelenekten kopmamış bir Osmanlı aydınıdır. Makaleleri, Hanımlara Mahsus Gazete, Hazine-i Evrak, Hazine-i Fünûn gibi süreli yayınlarda çıktı.
Özellikle Tercüman-ı Hakikat'te yazılan yazıların onun tarafından değil de müstear bir isim kullanan bir erkek yazar tarafından yazılmış olacağı fikri devrin gazete okurları tarafından sıkça düşünülmüştür. Bu anlamda bu kadar güçlü kaleme sahip bir kadının olabileceği düşüncesi erkek okurlar tarafından hayretle karşılandı. Dindar ve muhafazakâr bir kadın olan Makbule Leman Hanım, daha çok dinî ilimlere eğilimli bir kişilik özelliğine sahipti.