Eski İstanbul'un yazıyla resmedilen panoraması
Mithat Cemal Kuntay'ın, roman türünde verdiği tek eserinin Üç İstanbul olduğunu biliyor muydunuz? Peki, bu eserin son dönem İstanbul'unu her yönüyle inceleyerek, satırlardan bir panorama çıkardığını? Sizler için İstanbul'u üç ayrı dönemde ele alan eserden ayrıntıları derledik.
Giriş Tarihi: 21.06.2019
17:21
Güncelleme Tarihi: 21.06.2019
17:38
Adnan, romanın başında veremli annesiyle fakir bir hayat süren, para kazanmak için gazeteye yazılar yazan, özel dersler veren ve yaşadığı dönemi romanlaştırmak isteyen genç bir yazardır. İlerleyen bölümlerde İttihat ve Terakki'nin birkaç isminden biri ve ülkenin kaderinde söz sahibi, zengin bir avukat olur. En sonunda ise ülkenin kaderinin belirlendiği Ankara'ya çağrılmayı ve eski itibarının iadesini bekleyen bedbaht bir avukat olarak ölür.
Yazarın romanda anlattığı zaman dilimi Türk tarihi bakımından birçok değişimi içinde barındıran bir dönemdir. Bir bakıma büyük değişimlerin yaşandığı bu dönemlerde kişiler açısından sosyal konumların da değişmesi tabii görülmelidir. Ancak bazı şahıslar bu değişimleri uçlarda yaşamaktadır. Bazı kahramanların on yıl içerisinde geçirdikleri değişim, yaşadıkları olaylar, edindikleri çevreler, statüler incelendiğinde ortaya çok farklı tabloların çıktığı görülmektedir. Roman başkişisi Adnan, Hidayet, Erkânı Harp Müşirinin damadı Bahriye Miralayı Hüsrev, Belkıs bu değişimi en şiddetli yaşayanlardır.
Mithat Cemal Kuntay'ın Üç İstanbul romanı İstanbul'u üç ayrı dönemde, daha çok siyasal değişime göre biçim alan sosyal hayat, seçkinler, aydınlar ve iktidar ile elit tabaka arasındaki ilişkileri merkezine alarak hikâye etmektedir. Bu üç dönem, Abdülhamit'in son yılları, 1908 ihtilaliyle iktidarı ele geçiren İttihat ve Terakki yönetimindeki yıllar ve Birinci Dünya Savaşı'nın son bulmasıyla başlayan Mütareke yıllarıdır.
Romanda, eserin başkahramanı Adnan'ın yaşam çizgisi izlenerek onun etrafında yer alan kişi(lik)ler, Adnan'ın diyalog içinde bulunduğu çevre ve insanlar toplumsal yaşam alanının bütünüyle ilgili bir kanıya varılmak amacıyla bol ayrıntıya yer verilerek hikâye edilir. Amaç, Adnan'ın kişisel yaşamını anlatmaktan çok bir topluma, iktidarın toplumu biçimlendirmesine, yozlaşan çevrelere, insan ilişkilerinin düzeyine ayna tutmaya çalışmaktır.
Roman toplumun çürüyen, bozulan, çözülen yanlarını öne çıkardığı için hikâye ettiği dönemlere ait tipler bundan ötürü "yalnız kişisel çıkar ardında koşan insanlar, ancak başkalarının kötü durumlara düşmeleriyle mutlu olanlar, birbirlerinin kuyularını kazanlar, birbirlerinin servetlerine göz dikenler" olur. Amaç çürüyen İstanbul'un üç ayrı dönemini, bu dönemin sosyolojik gerçekliğine dayanarak açıklamaktır.