Arama

Eski şiirin zirvesi: Fuzuli

İslami edebiyatın zaman içerisinde farklı dallardan beslenerek büyümesi ortaya pek çok güzel sanat alanında yetkin isimler çıkarmasına vesile oldu. Edebiyat tarihi içerisinde en çok tercih edilen tür olan şiir ise bundan en fazla payı alan tür oldu. Klasik şiirimizin zirvesi olarak kabul edilen Fuzuli, üç ayrı dilde "Divan" yazabilecek denli büyük bir isimdi. Şiirle kurduğu bağ vesilesiyle diğer şairlerden ayrılan Fuzuli, İslam edebiyatının adeta çatısı oldu.

Kanuni'nin Bağdat Seferi

Vav TV'de yayınlanan Divan programında Prof. Dr. Dursun Ali Tökel Kanuni Sultan Süleyman'ın Bağdat Seferi ile alakalı şu ifadelerde bulundu:

"Kanuni Sultan Süleyman 1534 yılında Bağdat'a sefer düzenler. Fuzûlî, Osmanlı İmparatorluğunun başkenti İstanbul'dan sefere katılan Hayâlî Bey ve Taşlıcalı Yahya gibi büyük şairlerle karşılaşır. Bu karşılaşmada Hayâlî Bey ve Taşlıcalı Yahya, Fuzûlî'ye Nizâmî'nin Farsça kaleme aldığı Leyla ile Mecnun'un Türkçesinin olmadığını söyler. Ardından ondan bu eserin Türkçesini yazmasını isterler. Bu rica üzerine Fuzûlî Leyla ile Mecnun mesnevisini yazar. Fuzûlî, Kanuni'yi övmek için yazdığı 71 beyitlik "Kaside Der Tavsif-i Bağdat ve Medh-i Sultan Süleyman" kasidesi Bağdat'ın biyografisi niteliğindedir. Bu kaside, okurlarına 1534'te sefere katılıp da Bağdat'a ulaşarak şehri keşfe çıkmış gibi hissettirir."

Fuzûlî ayrıca Bağdat'ın dini ve tarihi şahıslarını, coğrafi ve doğal güzelliklerini anlatıp İslam inancı bakımından şehrin öneminden bahseder. Dolayısıyla Fuzûlî'nin kasidelerinin ayrıca birer belgesel olduğu söylenebilir.

◾ Fuzûlî'nin Türkçe, Farsça ve Arapça olmak üzere üç farklı dilde divanı vardır. Arapça divanının hacmi diğer divanlarına nispeten daha azdır. Ahmet Hamdi Tanpınar'a göre Fuzûlî'nin divanlarındaki her bir bölüm hatta her bir kaside ayrı bir kitap niteliğindedir.

Aşk ve ıstırap şairi

Sözün ihyası

Dursun Ali Tökel, Fuzuli'nin sanat yaşayışı ile ilgili,

"Fuzûlî bu 466 yılı ömrüne katıp bugüne kadar yaşamış olsaydı şiir anlayışının nasıl şekilleneceği merak konusu olurdu. Bu merak, Fuzûlî'nin insanı derinden kavradığını gösteren düşünce ve sözleriyle giderilebilir. Çünkü onun sözleri her çağda hayat bulup muhataplarına hayat verebilir güçtedir. Öyle ki Fuzûlî "Ver söze ihya ki tuttukça seni hâb-ı ecel/ Ede her sâ'at seni ol yuhudan bîdar söz" beytiyle canlılık kazandırılan sözün kıyamet uykusuna yatan bedenlerin ruhlarını diri tutacağını ifade eder. Böylece Fuzûlî sözlerini ihya ederek kıyamete kadar yaşayacaktır. Fuzûlî'nin şiirdeki bu anlayışının benzerlerini sözü ihya eden Mevlana, taşları ihya ederek onları zamansız kılan Mimar Sinan ve notaları ihya eden Dede Efendi'de görmek mümkündür. Dolayısıyla onları ölümsüz kılan kullandıkları malzemeleri ihya etmeleridir. Bu durumda Fuzûlî'nin âb-ı hayâtı yani ölümsüzlük iksiri ilimle terbiye edilen sözdür." cümlelerini kurar.

Fuzûlî, divanlarında kasidelerin giriş kısmında o zamanki çağın siyasi ve toplumsal olaylarından bahseder. Örneğin Fuzûlî Divanı'ndan Kanuni Sultan Süleyman Bağdat'a sefer düzenlediğini, Bağdat'ı fethettikten sonra Ayas Mehmet Paşa'yı oraya vali olarak atadığını ve bu valinin yönetiminde bölgede asayiş sağlayıp Kerbelâ'ya su getirip köprüler yaptırdığını öğrenebiliriz.

Bir şaheser: Fuzuli Divanı

Kad enâre'l-'ışku li'l-'uşşaki minhâce'l-hüdâ

Sâlik-i râh-ı hakikat ışkı eyler iktidâ

*Bu beyit Fuzûlî'nin divanının ilk gazelinin ilk beytidir. O dönemde şairler arasında âdet olduğu için gazelin ilk beyti Arapça söylenmiştir.

◾ Filozoflar bilginin kaynağına nasıl ulaşılacağı konusunda fikir ayrılığına düşmüş, bilginin kaynağına ulaşmak için akıl, bilim, deney, tecrübe ve sezgi gibi yollara başvurmuştur. Fuzûlî'ye göre aşk olmadan insan ne hakikat yolunu bulabilir ne de hakikate giden yolu yürüyebilir. Aşk hidayeti aydınlatır, hakikati arayan yolcu da kılavuzun aşk olduğu bu yolda yürümeye başlar.

◾ Fuzûlî'nin "Aşk derdinden olur âşık mizâcı müstakîm / Âşıkın derdine dermân etseler bîmâr olur" anlaşılacağı üzere insanın bireysel yolculuğundaki en doğru arkadaştır. Zira bu arkadaş olmadan insan yürüyemez.

◾ Osmanlı'nın hamisi olduğu Türk - İslam medeniyetinde Batı'da olduğu gibi felsefe ile sanat ayrı mecralarda gelişmedi. Bu bakımda Fuzûlî bir şair olarak Türk - İslam düşünce kanalının temsilcisi olduğundan bir filozoftur.

Matlau'l-i'tikâd adlı kitabında başta kelam ilmi olmak üzere bilginin kaynağı, gelişmesi ve oluşumundan bahsetmektedir. Evrenin oluşumundan yola çıkarak Allah'ın varlığını kanıtlamaya çalışıyor. Dolayısıyla Matlau'l-i'tikâd'ı okuyan Müslüman Türk filozofunu, Leyla ile Mecnun'u okuyan bir büyük mutasavvıfı okumuş oluyor.

◾ Fuzûlî gazellerinde olgun insan olmanın yolunu anlattığı için onun gazelleri kişisel gelişim teknikleri gibi okunabilir. Yunus Emre'nin Risâletü'n-Nushiyye'si de bir kişisel gelişim kitabı gibidir.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN