Eski şiirin zirvesi: Fuzuli
İslami edebiyatın zaman içerisinde farklı dallardan beslenerek büyümesi ortaya pek çok güzel sanat alanında yetkin isimler çıkarmasına vesile oldu. Edebiyat tarihi içerisinde en çok tercih edilen tür olan şiir ise bundan en fazla payı alan tür oldu. Klasik şiirimizin zirvesi olarak kabul edilen Fuzuli, üç ayrı dilde "Divan" yazabilecek denli büyük bir isimdi. Şiirle kurduğu bağ vesilesiyle diğer şairlerden ayrılan Fuzuli, İslam edebiyatının adeta çatısı oldu.
Giriş Tarihi: 07.11.2022
10:29
Güncelleme Tarihi: 05.11.2023
09:01
Kad enâre'l-'ışku li'l-'uşşaki minhâce'l-hüdâ
Sâlik-i râh-ı hakikat ışkı eyler iktidâ
*Bu beyit Fuzûlî'nin divanının ilk gazelinin ilk beytidir. O dönemde şairler arasında âdet olduğu için gazelin ilk beyti Arapça söylenmiştir.
◾ Filozoflar bilginin kaynağına nasıl ulaşılacağı konusunda fikir ayrılığına düşmüş, bilginin kaynağına ulaşmak için akıl, bilim, deney, tecrübe ve sezgi gibi yollara başvurmuştur. Fuzûlî'ye göre aşk olmadan insan ne hakikat yolunu bulabilir ne de hakikate giden yolu yürüyebilir. Aşk hidayeti aydınlatır, hakikati arayan yolcu da kılavuzun aşk olduğu bu yolda yürümeye başlar.
◾ Fuzûlî'nin "Aşk derdinden olur âşık mizâcı müstakîm / Âşıkın derdine dermân etseler bîmâr olur" anlaşılacağı üzere insanın bireysel yolculuğundaki en doğru arkadaştır. Zira bu arkadaş olmadan insan yürüyemez.
◾ Osmanlı'nın hamisi olduğu Türk - İslam medeniyetinde Batı'da olduğu gibi felsefe ile sanat ayrı mecralarda gelişmedi. Bu bakımda Fuzûlî bir şair olarak Türk - İslam düşünce kanalının temsilcisi olduğundan bir filozof tur.
◾ Matlau'l-i'tikâd adlı kitabında başta kelam ilmi olmak üzere bilginin kaynağı, gelişmesi ve oluşumundan bahsetmektedir. Evrenin oluşumundan yola çıkarak Allah'ın varlığını kanıtlamaya çalışıyor. Dolayısıyla Matlau'l-i'tikâd 'ı okuyan Müslüman Türk filozofunu, Leyla ile Mecnun 'u okuyan bir büyük mutasavvıfı okumuş oluyor.
◾ Fuzûlî gazellerinde olgun insan olmanın yolunu anlattığı için onun gazelleri kişisel gelişim teknikleri gibi okunabilir. Yunus Emre'nin Risâletü'n-Nushiyye 'si de bir kişisel gelişim kitabı gibidir.
Nice bir nefs temennasiyle
Yemeki-i içmek ola dil-hâhın
Eyleyip zühd ü vera'dan nefret
Tâ'at-i Hak'dan ola ikrâhın
Ma'bedin matbah ola şâm ü seher
Müsterâh ola ziyâret-gâhın
Bunun için mi olupsan mahlûk
Bu mudur emri sana Allah'ın
◾ Fuzûlî bu mukattaatında çok yemek yemenin felaketi üzerinde durur. İnsanoğlunu yemek ve içmekle meşgul olup Allah'ın (CC) emirlerini göz ardı edip ibadetlerini yapmamaları hususunda eleştirir.
Mukattaat ne demek?
Tamamlanmamış şiir parçaları anlamına gelir. Gazel ve kasidelerden alınmış mukattaat adı verilen bu çeşitli beyitlere divanda ayrı bir yer verilir.
Fuzuli'nin Leyla ile Mecnun'undan 25 alıntı
◾ Fuzûlî'nin infak etmek konusundaki hassasiyeti Yunan mitolojisindeki bir âdetle de açıklanabilir. Bu âdete göre Antik Yunan'da ölüler dilinin altında bir altınla gömülürlermiş. Sebebi ölen kişilerin bir ırmağın kenarında dirilip cennet olarak tasavvur edilen yere gitmek için ırmağı geçiren kayıkçıya emeğinin karşılığında bu altının verilmesidir. Kısacası insan cenneti arzu ediyorsa malından infak etmelidir. İnsan elindekinden infak etmedikçe elindekinden daha fazlasına erişemez.
◾ Fuzûlî beyitlerinde cimriliği de işleyerek insanların cömertlik yapmadıkları takdirde hiç çiçek açmayıp meyve vermeyen bir ağaç misali olacaklarını dile getirir.
◾ Kuşlara yuva olmayıp, insanlara meyve sunmayan ağaçların kesilerek yakılacağından bahseder. Ne de olsa asıl fakir paradan başka hiçbir şeyi olmayan insandır. Ayrıca ellerindeki mallardan nifak etmeyenler kendileri ihtiyaç sahibi bir hâle geldiklerinde bir yardım göremeyeceklerdir.
Fuzuli'nin Şikayetname'si
◾ Peygamberler kâmildir, asla şiire ihtiyaçları yoktur; onlar vahiy beklerler. Biz insanlar ise bu olgunluktan noksan kaldığımızdan şiir bizim için bir süs hâline gelmiştir.
🔹 Bu durum Yâsîn Sûresi'nin 69. ayetinde şöyle geçmektedir:
"Biz ona (peygambere) şiir öğretmedik, zaten ona yakışmazdı da. Ona vahyedilen ancak bir öğüt ve apaçık bir Kur'an'dır."