Gelenekten modern şiire Attila İlhan
15 Haziran 1925'te doğan Attila İlhan, modern şiirimizin köşe taşlarından biridir. O, çeşitli şiir anlayışlarının hakim olduğu dönemde, kendi sesiyle var olabilmeyi başarabilen şairlerdendi. "Babam şairdi, divan tarzında şiirler yazardı. Ben de elbet, hem onun şiir tutumunu yadsıyorum hem de kendimi ona kabul ettirmeye çalışıyorum." diyen Attila İlhan, sanatsal hayatının ilk dönemlerinde klasik şiire karşı mesafeli duruşunu sonrasında kaside ve gazel formunda yazdığı şiirlerle tamamen değiştirdi. Peki, Klasik edebiyata karşı mevcut eleştirilerin devam ettiği dönemlerde ünlü şairin divan şiirine bakışı nasıldı? Bu tesirle yazdığı şiir kitapları ve şiirler nelerdi?
Giriş Tarihi: 15.06.2020
09:29
Güncelleme Tarihi: 15.06.2020
11:19
BELA ÇİÇEĞİ KİTABIYLA GELENEKSEL KÜLTÜRE DOĞRU BİR GEÇİŞ YAPTI
Ben Sana Mecburum kitabında değişim sinyalleri veren şair, Bela Çiçeği kitabında geleneksel kültüre doğru bir geçiş yapar. 1960'lı yıllardan sonra toplumcu gerçekçilik adına İkinci Yeni'ye karşı çıkan şair, Yasak Sevişmek 'te yer alan şiirlerinde doğrudan doğruya divan şiiri estetiğine yönelir. Bu eser, şekil olarak da divan şiirinin etkisini hissettirdiği bir eserdir. Şairin Doğu ve Batı kültürünü sentez ettiği kitapta, Malraux ile beraber Bâkî ve Şeyh Gâlib'in birer beytine de yer verilir.
NEDİM, BAKİ, ŞEYH GALİB'İN ŞİİRLERİNİ TEYBE OKUYUP SAATLERCE DİNLEDİ
Attila İlhan, 1960'lı yıllarda İzmir'de iken divan şiirini geniş çaplı bir okumaya tabi tutmuş böylece bu eserin de okumalar neticesinde çıkmış olduğu düşünülür. Nitekim şair, bu kitapta odasına çekilip Nedim'in, Bâkî'nin, Şeyh Gâlib'in, Nâilî'nin şiirlerini teybe okuyup daha sonra saatlerce dinlemiş; aruzun ihtişamlı sesini yakalamaya çalışmış ve bu çalışma döneminin arkasından Şehnaz Faslı' ndaki şiirler gelmiştir.
Şairin divan şiirinin özellikle bir âhenk unsuru olarak ses ve mazmun zenginliğinden yararlanıp kaleme aldığı şiirlerde gazel, şarkı, kaside ve müstezad gibi nazım şekillerinden ve onların kafiye düzeninden faydalandığı dikkati çeker. Şairin kasideleri içinde en dikkat çekenlerden biri de 'Osmanlı Kasidesi'dir. Bu şiir 'Deniz Kasidesi', 'Kar Kasidesi', 'Ağırceza Kasidesi' isimli şiirlerinin aksine divan şiirindeki kaside ile uyuşan tıpkı divan şiirinin kasidelerinde olduğu gibi beyit ve kafiyeye sadık kalarak yazmıştır:
"O saydam duvardır ki böler var olanlarla artık olmayanları
bulutlu bir sessizlikte yaşlarını sonsuza tamamlayanları
evrende çoğul yıldızlarıyla samanyolları sayılır düşünceler
dönerler dururlar dönerler dururlar ne başları bellidir ne sonları
nurdan bir ağaç sayılır Mevlana ney pırıltılarıyla aralıksız
anlaşılmaz bir yerinden aydınlatır gönül kandili sönmüş olanları
bir dağ sayılır kaynar koca mimar Sinan camdan kubbelerinde güneş parçalanır"
Şairin 'Bahriye Kahvesi'nden Ayrılış' şiiri ise gazel formunda yazılmıştır. Bu şiirde aynı zamanda klasik şiirimizin bir unsuru olan son beyitte mahlas koyma geleneği sürdürülmüştür.
"Gerçi su şakırtısıdır bir uzak şadırvandan gelir kahveler zindan gibi simsiyah çaylar nerdeyse kan gelir
ufaldıkça ufalır aynalarda kötümser lambaların alevi duman duman ihtiyarlar çıkar yatsı namazından gelir
korku o kaypak yılandır ki atlar insanın koynuna düşman fısıltıları en dost bildiğin ağızlardan gelir
...
ocak sönmüş semaver paslı dağılmış hasköy bahriye kahvesi ona can vermeye bir gün elbet Attila İlhan gelir"
Tutuklunun Günlüğü isimli şiir kitabında ise şairin 'Zincirleme Rubailer' başlığını taşıyan on sekiz şiiri yer almaktadır. Rubai şeklinde yazılan bu şiirlerde Nazım Hikmet etkisi de görülür.
1. "Düşünceli sevda çiçekleri hangi uzak ölülerin dudaklarıyla uzattıkları buğulu camlar gibi serin ölümlü insanın ölümsüzlüğü derinliğinde yatan Hayyâm'dan Nâzım Hikmet'e yazılmış bütün rubailerin
2. bitirmek elbette zor bir şarkıyı başlamaktan gönüllerde akşam olur mum biter sulanır kan simsiyah yokluk bulutları çöktü mü salkım salkım gelecek kuşaklara yansımasıyla avunur insan"
Attila İlhan şiirinin divan şiiriyle olan benzerliği çoğunlukla şekil çerçevesindedir. Şair, geleneğin düşünce yapısını ve özünü şiirlerine taşımaz. Divan ve halk şiiri etkisi taşıyan şiirlerinde ulusal bir birleşim gerçekleştirmek amacındadır. Nitekim şair, millet olarak gelişmemizin kişiliğimizi ve tarihsel köklerimizi inkâr etmeden sağlanabileceği düşüncesindedir.