George Orwell’ı neden okumalıyız?
Şüphesiz her okurun bir yazarı çok sevmek için son derece haklı ve bir o kadar da özgün gerekçeleri vardır. Fikriyat bu bilinçle yola çıkarak, okurlarının edebiyatın öne çıkan yazarlarını neden sevdiklerine ilişkin bir tartışma başlattı. Öyleyse soruyoruz: Çağının tanığı olmanın kabullenmekten değil, yüzleşmekten geçtiğini her eylemiyle bir kez daha kanıtlayan George Orwell'ı niçin okuyorsunuz?
Giriş Tarihi: 05.04.2019
17:19
Güncelleme Tarihi: 07.04.2019
09:26
''Perişan olabilirdi, üşüyebilirdi hatta aç kalabilirdi ama okuyabildiği, düşünebildiği ve meteorları gözlemleyebildiği sürece, dediği gibi, kendi beyninin içinde özgürdü.''
"Bu ülkede bulunmamızın, hırsızlıktan başka bir nedeni olduğunu söyleyebilir misiniz? Bu öylesine kolay ki. İngiltere'nin memuru, Burmalı'nın kollarını tutar, tüccar da adamın ceplerini boşaltır. Britanya İmparatorluğu, İngilizlerin, daha doğrusu Yahudi ve İskoç çetelerinin ticaret tekelleri kurmalarını sağlayan bir aracıdan başka bir şey değildir."
Bu sözler, George Orwell'in Burma'daki İngiliz sömürgeciliğine bakış açısını yansıtıyor. Kendisi de Burma'da görev yapmış olan Orwell, en başarılı yapıtı olarak tanımlanan Burma Günleri'nde, İngilizlerin bu sömürgedeki yaşamını ve yaptıklarını, yerli işbirlikçileri ve fırsatçıları, yerli halka insanca yaklaşarak İmparatorluğun tutumuna karşı çıkanları, aşk, nefret, tutku çemberinde destansı bir anlatımla ele alıyor.
Burma Günleri, ilk kez 1934 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde yayınlandı. Kitap ve yazarı hakkında herhangi bir dava açılmayınca, ertesi yıl İngiltere'de de basıldı. Ama sömürgecilik dönemi sona erinceye kadar kitabın Hindistan ve Burma'da satılması yasaklandı ve okuyanlar hakkında yasal işlemler yapıldı. Burma Günleri, İngiltere'nin, üzerinde güneş batmayan bir imparatorluk olduğu dönemdeki politik ve sosyal yaklaşımını göz önüne sererken, romandaki karakterlerin işlenmesindeki ayrıntılı ustalıkla da Orwell'in başarısını pekiştirdi.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız…
''Otelde çalışmak bana uykunun gerçek değerini öğreten şey olmuştur. Tıpkı yiyeceğin gerçek değerini açlıktan öğrenmiş olmam gibi.''
Dali'den Karakurbağasına Bazı Düşünceler
Yirminci yüzyıl edebiyatının en büyük yazarlarından George Orwell, kurgu eserlerinin yanı sıra keskin kalemi ve ilkeli duruşuyla, eş dost gözetmeden yazdığı edebi ve siyasi eleştirileriyle, yazın dünyasında kendine benzersiz bir yer edinmiş, herkesin düşünsel dürüstlüğüne saygı duyduğu bir isim olmuştur. Dali'den Karakurbağasına Bazı Düşünceler başlığı altında bir araya getirdiğimiz bu yazılarda da Orwell, kalemini kâh bir neşter kâh bir tüy gibi kullanarak; ilkbaharın güzelliklerinden intikam duygusuna, Dali'nin yaşamı ve eserlerinin nasıl olması gerektiğine, İspanya İç Savaşı'ndan suç ve dedektiflik romanlarına, Marakeş ve sakinleri üzerine insani gözlemlerden bilim ve siyasetle olan ilişkisine, şömine başında aile saadetinden Arthur Koestler'in eserlerinin edebi eleştirisine kadar birbirinden çok farklı konuları büyük bir ustalıkla, ivmesinden ve entelektüel keskinliğinden hiçbir şey kaybetmeden işliyor. Hangi konuyu ele alırsa alsın, derinlikten taviz vermeden, tadına doyulmaz bir yazınsal şölen sunuyor. Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız…
''İnsan gerçek aşkı bir kere tattıktan sonra diğer her şey bir mutluluk hayalinden ibaret kalmaz mı?''