Hafızalara kazınan şiirler nasıl yazıldı?
Şiir, bütün bir çağın sesidir. Yazılma nedenleri ve orada ne anlatmak istendiği ise şairin açıklamasıyla anlaşılır. Aksi takdirde okuyucu ya da eleştirmenlerin düşünceleri yorumdan öteye geçemez. Bundan dolayı da "bir şiirin okuyucusu kadar anlamı vardır" denilir. Peki, hafızalara kazınan şiirler neden yazıldı? Gelin, beraber şiirlerin coğrafyasında keşfe çıkalım.
Giriş Tarihi: 26.11.2021
19:58
Güncelleme Tarihi: 03.11.2022
17:18
"Aradan yıllar geçti işte o günden beri Ne zaman yolda bir han rastlasam irkilirim, Çünkü sizde gizlenen dertleri ben bilirim. Ey köyleri hududa bağlayan yaşlı yollar, Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar! Ey garip çizgilerle dolu han duvarları, Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları!"
📌Şiirimizde çığır açan Faruk Nafiz Çamlıbel eserlerinde, doğal güzellikleri ve misafirperver insanlarıyla kaleme alınmamış bir destan gibi olan Anadolu'yu işledi.
📌 Anadolu yaşayışı, onun "Han Duvarları" şiiriyle can buldu. Faruk Nafiz, bu şiirini öğretmenliği sürdürmek için Kayseri'den Ankara'ya giderken gördüklerinden esinlenerek kaleme aldı. Daha önce yazdığı aşk şiirleriyle şöhret yapan usta kalem, artık "Han Duvarları" şairi olarak anılmaya başladı.
📌 "Han Duvarları" yalnızca Faruk Nafiz'in sanatında değil aynı zamanda Türk şiirinde de yeni bir çığır açtı. Çünkü bu dizelerde ilk defa Anadolu coğrafyası ve insanı, romantizmin aşırılıklarından uzak tüm gerçekliğiyle anlatıldı. Artık "Han Duvarları" ile edebiyat dünyasında yeni bir cereyan başladı: Memleket edebiyatı.
📌 Bu şiir için, "Odama kapanarak dört günde yazdım, Türk Yurdu'nda çıktı. Birisi görecek diye adeta utanıyordum. Ama kısa sürede çok meşhur oldu" diyen şair, eşi Azize Hanım'ın ifadesine göre "Çalışırken odasına kapanır ve çok gergin olurdu."
"Mona Rosa. Siyah güller, ak güller. Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak. Kanadı kırık kuş merhamet ister. Ah senin yüzünden kana batacak. Mona Rosa. Siyah güller, ak güller."
📌 Sezai Karakoç'un kaleme aldığı Monna Rosa şiiri, yıllarca okuyucular arasında efsanevi bir hal aldı. Bunun nedeni, şiirin ilk harflerinin oluşturduğu "Muazzez Akkaya'm " ismiydi.
📌 Onlarca yıl, Monna Rosa şiirindeki gizem edebiyat çevrelerinde çözülmeye çalışıldı. Fakat bu dizelerin yazılmasından 50 yıl sonra anlaşıldı ki kıta başlarındaki harflerin yan yana getirilmesinden "Muazzez Akkaya'm" ismi ortaya çıkıyordu.
📌Monna Rosa, 'tek gül' anlamına gelir. Rivayetlerden birine göre, Sezai Karakoç, üniversite yıllarında okul arkadaşı Muazzez Hanım'a âşık oldu. Uzun müddet açılamasa da bir gün cesaretini topladı ve aşkını dile getirdi. Fakat müspet bir karşılık alamadı.
"Ulur aya karşı kirli çakallar, Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa. Mona Rosa bugün bende bir hal var. Yağmur iri iri düşer toprağa, Ulur aya karşı kirli çakallar."
📌 1952 yılının pazar günü sınıfça bir kır gezisi düzenlendi. Sezai Karakoç'un katıldığı bu gezide arkadaşları ıslarla Monna Rosa şiirini okumasını istedi. En nihayetinde dostlarını kırmayarak okudu. Bir üst sınıftan arkadaşı olan Cevat Geray, Sezai Karakoç'tan bu şiiri istedi ve ondan habersizce Hisar dergisindeki arkadaşlarına götürdü. Şiirin dergide yayınlanmasıyla büyük ilgiyle karşılandı. O kadar takdir görmüştü ki Mülkiye dergisinde adına nazireler yayınlandı.
📌 Yıllar boyunca okurlar arasında Muazzez Akkaya hakkında birçok efsane söylendi. Bunlardan birine göre okulların tatil olduğu dönemde Muazzez Hanım, Geyve'deki yazlıkta kalıyordu. Sezai Karakoç'ta tam karşısındaki yazlığın bahçesinde bahçıvan olarak çalışıyordu. Ve en nihayetinde ona şiir yazdı.
📌 Mezuniyet töreni yapıldığı sırada Sezai Karakoç, yazdığı bu şiiri tam da Muazzez Akkaya'nın karşısında okudu. Alkış tufanı koparan ve üç kez art arda okunması istenen şiir Monna Rosa'ydı.
📌 Sahneden ineceği sırada Muazzez Hanım yanına gelerek ona hala teklifinin geçerli olup olmadığını sordu. Sezai Karakoç "Senin aşkın artık benimkine yetişemez." diyerek hayır cevabını verdi. Ertesi gün Muazzez Hanım'ın intihar ettiği duyuldu.
Fakat Muazzez Akkaya'nın bu şiirden sonra bulunduğu yeri terk edip intihar ettiği gibi bilgiler gerçek dışıydı. Zira Muazzez Akkaya, bir müddet Amerika'da yaşadı, hatta bir bankanın reklam filminde yer aldı.
"Açma pencereni perdeleri çek, Mona Rosa seni görmemeliyim. Bir bakışın ölmem için yetecek. Anla Mona Rosa ben bir deliyim. Açma pencereni perdeleri çek."
Peki, Monna Rosa şiiri ile ilgili bilinen gerçekler neler?
📌Sezai Karakoç'un 14 kıtalık "Monna Rosa" şiirinin kıta başlarındaki harflerin yan yana getirilmesiyle "Muazzez Akkaya'm" akrostişi ortaya çıkmaktadır. Karakoç hiç evlenmemiştir, bu da doğrudur. Usta kalem de Muazzez Akkaya da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde öğrenim görmüştür.
📌 Efsanelerin aksine Muazzez Akkaya intihar etmemiş ve yıllar sonra verdiği bir röportajla da Monna Roza'nın gizeminin hafifçe çözülmesinde katkısı olmuştur. New York'ta büyük kızı Ayşegül Giray ile birlikte yaşayan Muazzez (Akkaya) Giray, Mülkiye'yi bitirdikten sonra Hazine avukatlığı yapmış, Maliye Bakanlığı'na çalışırken aynı kurumdan Orhan Giray'la aşk evliliği yaparak evlenmiş ve 3 çocuğu olmuştu. Akkaya'nın 48 yıl süren bu evliliği Orhan Giray'ın vefatıyla neticelenmişti.
📌Muazzez (Akkaya) Giray, Sezai Karakoç'un ilgisini fark ettiğini söyleyip, aralarındaki herhangi duygusal ilişki durumu olmadığını şöyle anlatmıştı:
"Ben okuldan sonra mutlu bir evlilik geçirdim. O döneme ait fotoğrafların çoğunu imha ettim, keşke saklasaydım diyorum bazen. Kendisiyle hiç görüşmedim, 15 yıl önce bir arkadaşım görüşmüş, onun aracılığıyla haber aldım. Kendisine, bana olan sevdasına, aşkına hep saygı duydum. Okul yıllarında da bana olan ilgisini fark etmiştim; bu şiiri yazdığını da biliyordum ama ben aynı yakınlığı duymamıştım. Belki bir yerde karşılaşırsak bir merhaba derim. Allah hepimize uzun ömür versin."
Zaman çabuk çabuk geçiyor Monna; Saat on ikidir, söndü lambalar. Uyu da turnalar gelsin rüyana, Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar; Zaman çabuk çabuk geçiyor Monna.
📌 Şehir efsanesinin tam aksine Muazzez Akkaya, esin kaynağı olduğu Monna Rosa şiirinden hiç haberdar olmamıştı.
📌Yıllar sonra Muazzez Akkaya'yı konuşturan isimler de aile dostu Geyveli şair Fahri Ersavaş ve Eşme köyünden yazar Şeref Elma olmuştu. Muazzez Akkaya (Giray) gerçekleştirdikleri söyleşide, Monna Rosa ketumiyetini hala sürdüren Sezai Karakoç'un şiirindeki kadın olarak tüm söyledikleri büyük ilgi uyandırmıştı. Mesela iddia edildiği gibi konferans salonunda bir şiir okuduğunu hatırladığını aktarırken, salondan kaçtığı iddiasını reddetmekteydi.
📌 Sezai Karakoç, vakarı, onuruna düşkünlüğü, içe kapanıklığı, aşırı kırılganlığı ile tanınırdı. Bundan dolayı uzun yıllar bu şiir hakkında konuşmadı. En sonunda arkadaşlarının sorusu üzerine son kez konuştu:
"Şiirin akrostiş olduğu çözüldü. Sonra da herkes bir rivayet uydurdu. Şiiri mülkiye de okumuşum da birisi intihar etmiş. Ne şiiri mülkiye de okudum. Ne de birisi intihar etti. Şairinin reddettiği şiir diyorlar. Hepsi uydurma. Birisi benim yüzümden intihar etse ben yaşayabilir miyim? İşte böyle, bir daha bu şiirle ilgili hiçbir şey söylemeyeceğim, ilk ve son…"
Monna Rosa şiirinin arkasındaki gizem