Hayreddin Karaman'ın Bir Varmış Bir Yokmuş kitabından 15 alıntı (1. cilt)
Verdiği fetvalarla Türkiye'nin güvendiği büyük fıkıh hocalarından olan Hayreddin Karaman, hatıraları ile ilim yolcularına, öğrencilere yol göstermeye devam ediyor. Pek kolay olmayan hatırat yazma meselesini ustalıkla icra eden Karaman kitabında, hatırat yazacak olanlara sesleniyor: "Ellerine geçen bütün malzemeyi, vesikaları ve bilgileri özenle biriktirip saklamalarını tavsiye ederim. Benim daha önce böyle bir niyetim olmadığı içim saklamam gerekenlerin çoğunu zayi etmiş olduğum ortaya çıktı." Sizler için Hayreddin Karaman'ın "Bir Varmış Bir Yokmuş Hayatım Ve Hatıralar" kitabının 1. cildinden alıntılar derleyerek 20. yüzyıl Türkiye'sini bir ilim adamının gözünden görmenizi istedik.
Giriş Tarihi: 29.10.2021
16:11
Güncelleme Tarihi: 30.10.2021
16:17
"O gün ebemin okuduğu, fısıltı seviyesindeki ses ile okuduğu Kur'an sanki bir anda arkama sarılıp beni ebeme doğru çekti, yanına gittim, nohut renkli bir kâğıda basılmış eskice bir Mushaf tan okuyordu, dayanılmaz bir cazibe hissettim ve ''Ebe ben Kur'an okumak istiyorum'' dedim. Ebem önce şüpheli gözlerle bana baktı, tekrar ettim, ciddi olduğumu anladı, gözleri sevinç yaşlarıyla dolu olarak beni kucakladı…"
📌Hayreddin Karaman, Fikriyat'ta yer alan Farklı İslâm anlayışları/tanımlamaları isimli yazısında şöyle diyor:
"İslâm dünyasında ortaya çıkan farklı İslâm anlayışları bu çağa mahsus değildir. Önemli farklılıklar, asırlar boyu Müslüman fert ve gruplar arasında mevcût olmuş, âlimler bu farklı anlayışları İslâm'a ve sahîh (orta, sünnî) İslâm'a nisbetleri/uyumları bakımından incelemiş ve değerlendirmişlerdir. İslâmî öğretim kavramı (eğitim kısmen ayrı bir konudur) hem öğretilenin sahîh İslâm olmasını, hem de öğretme usûlünün İslâm'a ve İslâmî geleneğe -rûh ve amaç bakımlarından- uygun bulunmasını ihtivâ etmektedir. Meseleye bu açılardan bakıldığında dün olduğu gibi bugün de "İslâm'ı doğru öğrenmek ve anlamak", başka bir deyişle "Allah'ın râzı olduğu dînin (İslâm'ın) bilgisine ulaşmak, bunun kaynaklarını ve usûlünü belirlemek gibi bir mesele"mizin bulunduğunu kabûl etmek gerekir."
Yazının tamamını buradan okuyabilirsiniz
"İlim bir noktadır, onu bilgisizler çoğaltmış" diye bir hikmet söylenir. Şu halde "nokta" deyip geçmemek lazım. Ömür noktasını, dünya hayat kitabının uygun yerine koymayı başarırsak "iyi ki, dünyaya gelmişiz" diyeceğimiz bir gün gelecektir."
📌Hayreddin Karaman, Fikriyat'ta yer alan Kafa karıştıranlar isimli yazısında şöyle diyor:
"Takip edebildiğim kadarıyla, yeni bir şey söylediklerini ileri sürerek medyada boy gösterenlerin söylediklerini -genellikle- böyle değerlendiriyorum: Ya söyledikleri yeni değil, daha önce başkaları tarafından söylenmiş, kimsenin gizlediği filân yok, kitaplarda yazılı. Sadece iyi niyetli âlimlerin, öteden beri muhatabın durumuna göre fetvâ vermeleri âdet olduğu, hikmete uygun bulunduğu için her konu her yerde ve herkese anlatılmamış. Evet bunların söyledikleri ve yazdıkları genellikle ya yeni değildir yahut da güzel değildir; yani doğru, dînin amacına ve kurallara uygun, dindarlara veya insanlara yararlı değildir. Kafa karıştırmak, güvensizlik oluşturmak, dinî hayatı gevşetmek gibi olumsuz etkileri vardır."
Yazının tamamını buradan okuyabilirsiniz
"Cuma namazında ise Şeker Fabrikasının işçileri geldiği için cami dolup taşıyordu. İşçileri temsilen bana birkaç kişi geldi, öğle tatilinin az olduğunu, hem Cuma, hem de yemeği yetiştirmekte güçlük çektiklerini, buna bir çare bulunup bulunamayacağını sordular. Ben de onlara ''Cuma'nın farzı iki rekâttır, onu kılınca gidin' 'dedim. ''Dua etmeden gidersek içimize sinmiyor'' dediler."
📌Hayreddin Karaman, Fikriyat'ta yer alan İslamcılık, filozof, entelektüel isimli yazısında şöyle diyor:
"İnsanlık var olduğundan beri düşünen, duyan (duygusu olan), güzeli arayan, tabiatı gereği cemiyet, düzen ve medeniyet kuran insanoğlunun çeşitli problemleri, bunalımları, rahatsızlık veren mechulleri… olmuş, bilim, felsefe ve din de bu alanlarda derdine çare olarak ortaya çıkmıştır."
Yazının tamamını buradan okuyabilirsiniz
"Cumhuriyet döneminde medreseler ile tekkeler, Osmanlı'da başlayan ıslahat çizgisinde yürütülebilirdi; böyle yapılsaydı Türkiye, İslam medeniyetinin yirminci asırdaki temsilini dünyaya göstermiş, başkalarına da örnek olmuş olmuş olacaktı."
📌Hayreddin Karaman, Fikriyat'ta yer alan Vahye uy ve aklını kullan isimli yazısında şöyle diyor:
"İslam, aklı yeterli derecede gelişmiş insanı muhatap alıyor; bu manada aklı olmayanın dini (dini yükümlülüğü) de olmuyor. Aklı bir makinaya benzetsek bilgi onun hem malzemesi hem de üretimi oluyor. Aklın yetkili oluğu alanlarda malzeme bilgi genellikle beşeridir, aklın yetki ve yetisini aşan alanlarda ise malzeme ilâhîdir. Akıl işte bu malzemeyi kullanarak "doğru, iyi, güzel" olanı bilmek, bulmak durumundadır."
Yazının tamamını buradan okuyabilirsiniz
"Okuduklarımız, duyduklarımız, gördüklerimiz, kendimize örnek bildiklerimizin hayatı bizde şöyle bir kanaat uyandırmıştı; iyi bir mümini güzel bir Müslüman olabilmek için okumak yetmezdi, kâmil bir eğiticiden eğitim görmek gerekirdi."
Hamele-i Arş ne demek? Öğrenmek için tıklayın