Herkesin hayatında en az bir kere okuması gereken kitaplar
Bazı kitaplar var ki, zamanının en iyi yazarları tarafından kaleme alınmış, evrensel konulara, karakterlere, hayatlara, duygulara ve bakış açılarına sahiptirler. Bu kitapları okumak, zihninizi olağanüstü yeni dünyalar açar, bakış açınızı değiştirir. İşte herkesin hayatında en az bir kere okuması gereken kitaplar...
Giriş Tarihi: 11.10.2019
13:07
Güncelleme Tarihi: 13.12.2020
16:48
Reis Bey - Necip Fazıl Kısakürek
1948'den 1960 yılına kadar geçen sürede tiyatro eseri kaleme almayan Necip Fazıl, 1960 ihtilaliyle girdiği hapiste, üç piyes yazmıştır: Ahşap Konak, Kumandan ve Reis Bey.
Piyesin ana karakteri Reis Bey, bir ağır ceza reisidir. Ömrü otel odalarında geçmiş, yapyalnız ve tuhaf bir adam. Taş kalpli bir kanun tatbikçisi… Onun nazarında merhamet, idamlık bir suçtur ve cemiyette bir ferdi korumak için bin kişiye idam gömleği giydirmekten kaçınmamalıdır.
Günün birinde, annesini öldürdüğü iddiasıyla huzuruna çıkarılan bir gencin idamına karar verir. Artık olaylar çok farklı gelişecek ve Reis Bey'in buz gibi iç dünyası müthiş bir sarsıntıyla yerle bir olacaktır.
Satın almak ve kitabı incelemek için tıklayınız.
Hugo, Sefiller adlı dev romanının önsözünü şöyle bitirir: "Yeryüzünde yoksulluk ve bilgisizliğin egemenliği sürdükçe, böylesi kitaplar gereksiz sayılmayabilir." Hugo, yurdunun çıkarları adına kavgalardan hiç çekinmedi. Bu yüzden de tam yirmi yıl sürgünde kaldı. Sefiller de bu yılların eşşiz ürünüdür.
Sefiller, kürek mahkumu Jan Valjean ve polis müfettişi Javert arasında sürüp giden bir kovalamacanın hikâyesi üzerine kuruludur. Jan Valjean, yoksul bir köylüdür, ailesini doyurmak amacıyla çaldığı yalnızca bir somun ekmekten dolayı kürek cezasına çarptırılmış, defalarca kaçma teşebbüsünde bulunduğundan cezası katlanmış ve on dokuz seneye cıkmıştır. Fransız edebiyatının en önemli romanlarından biri olan Sefiller, romantik akımın etkilerini taşıyan bir eserdir.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız…
İlk kez 1915'te "Die Weissen Blaetter" adlı aylık dergide yayımlanan Dönüşüm, Kafka'nın en uzun ve en tanınmış öyküsüdür. Yayımlanmasının üzerinden neredeyse bir asır geçmesine rağmen hâlâ tüm dünyada en çok okunan kitaplar arasındadır.
17 Ekim 1912'de Felice Bauer'e gönderdiği mektupta Kafka Amerika romanı üzerinde çalıştığını, ilerleyemediğini görünce sıkıldığını ve yataktan kalkamaz hale geldiğini, bu nedenle bir öykü yazarak ara vermek istediğini yazdı. Dönüşüm işte böyle ortaya çıktı.
Kumaş pazarlamacısı olan Gregor Samsa'nın uykusundan kocaman bir böceğe dönüşerek uyanmasıyla başlayan Dönüşüm, giderek gerçekle kurmacanın sınırlarını zorlayan müthiş bir anlatıma dönüşür.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız…
Monna Rosa Şiirler XI - Sezai Karakoç
İkinci Yeni şiirinin uç beyi, yeni mistik şiirin kıyas kabul etmez şairi Sezai Karakoç'un bu kitabı oluşturan şiirlerden Rüzgâr , 1951'de Hisar Dergisi'nde ,Yağmur Duası, 1952'de Mülkiye Dergisi'nde , Monna Rosa I, 1952 Haziran'ında Hisar Dergisi'nde , 1953'de Mülkiye Dergisi'nde , 1956'da Büyük Doğu Günlük Gazetesi'nde, Monna Rosa II, III, Ve Monna Rosa , 1953'de Mülkiye Dergisi'nde , İşaret adlı şiir 1954'de Hisar Dergisi'nde yayınlandı. Yazıldıkları tarihte yarım kalmış olan Kader Yolu ve Kayboluş şiirleri ise, tamamlanarak, ilk kez bu kitapla yayınlandı.
Satın almak ve kitabı incelemek için tıklayınız...
Albert Camus'nün en tanınmış, en çok yabancı dile çevrilmiş, en çok incelenmiş ve hala en çok satan kitaplar arasında yer alan "Yabancı", aynı zamanda yazarın en gizemli yapıtıdır. Ölümün egemen olduğu bir varlığın en anlamsız olgularını saçma bir düzensizlik içinde yaşayan bu romanın kahramanı "Meursault ", bir simge kahraman değildir. Adı olmayan bir "Yabancı"dır; bu eksik kimlik, gerçeklikten algıladığı şeyi yapılandıramayan, yeniden örgütleyemeyen, ama gerçekliğin yankılarını yakalamaya çalışan bir boş bilincin imgesidir.
Onun kayıtsızlığı ve edilgenliği, işte bu boş bilincin ürünüdür. Yabancı, büyüleyici gücünü, içinde barındırdığı trajedi duygusuna borçludur. Bir türlü ele geçirilemeyen anlamın sürekli aranması, bilinç ile toplumsal dünya arasındaki çatışma... Camus'yle buluşanların hiçbiri, onunla karşılaşınca hayal kırıklığına uğramadı. "Mutluluk, bir yerde ve her yerde hiçbir şey beklemeden dünyayı, insanları sevmektir," der Camus. Giderek daha çok sevilen bir yazar olması, onun bu sevgisinin yansımasından başka bir şey değildir.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız…