Hikayeleri nasıl okuyalım?
Bir eser, siz onu okuyana kadar harflerle dolu sayfalardan ibarettir. Ancak okuyucu ile buluşunca bir kimliğe bürünür. Cümleler arasında hızlıca geçmek ise hikayeye göz gezdirmekten ibarettir. Gerçek anlamda bir eser okunmak istenirse sözcükler arasında adeta define avına çıkılması gerekir. Peki, bir hikayeyi okurken nelere dikkat etmemiz gerekir? Gelin, hikayeleri nasıl okumamız gerektiğine daha yakından bakalım.
Giriş Tarihi: 28.02.2021
17:49
Güncelleme Tarihi: 02.03.2024
17:25
Sesli dinlemek için tıklayınız.
📌Hikaye , hayal gücüne dayanarak ya da gerçek hayattan yararlanarak üretilen kurmaca yapıda kısa yazılardır.
➡ Edebiyatımızın ilk dönemlerinde hikayeler, masal ve fabl ile beraber değerlendirilse de sonraları ayrı bir başlıkta ele alınmıştır.
Edebiyatımızda hem sözlü hem yazılı, manzum ve mensur hikâye geleneğine sahip olmasına rağmen Tanzimat'tan sonra farklı yapısal özellikler taşıyan bir anlatı türü olarak yeni bir hikâye tarzı oluşmuştur.
Fikriyat'ın kıymetli yazarı Prof. Dr. İsmail Güleç, Enderun Sohbetleri programında Doç. Dr. Bekir İnce ile hikayelerin nasıl okunması gerektiği üzerine sohbet etti 👇
VIDEO
➡ Hikâyeyi çözümleyebilmemiz için ana unsurlarından haberdar olmamız gerekir. Bunlar olay, çevre, zaman ve kişidir.
Olay : Öykü kahramanının başından geçen olay ya da durumdur. Hikâyede temel ögedir. Çevre (Yer): Hikâyede sınırlı bir çevre vardır. Olayın geçtiği çevre çok ayrıntılı anlatılmaz, kısaca tasvir edilir. Zaman : Hikâye kısa bir zaman diliminde geçer. Hikâyeler geçmiş zamana göre anlatılır. Konu, yazarın kendi ağzından veya kahramanın ağzından anlatılır. Kişi ( Kahraman ) : Hikâyede az kişi vardır. Bu kişiler "tip" olarak karşımıza çıkar ve ayrıntılı bir şekilde tanıtılmaz. Hikâyede kişiler sadece olayla ilgili "çalışkanlık, korkaklık" gibi tek yönleriyle anlatılır. Kişiler veya tipler, belli bir olay içinde gösterilir. Bu tiplerin de çoğu zaman sadece belli özellikleri yansıtılır.
Fikriyat podcast uygulamasında yer alan Prof. Dr. İsmail Güleç'in sunumuyla Enderun Sohbetleri'ni dinlemek için tıklayın
Hikâyeler nasıl okunmalı?
Bir eseri okumaya başlamadan ilk önce şuna karar verilmesi gerekir. Hikayeye genel hatlarıyla mı bakılmak isteniyor yoksa yazarın satır aralarında gizlediği anlamlar mı bulunmak isteniyor?
➡ Sıradan okuyucu, hikâyeyi okurken pasiftir. Eseri, kişisel zevke göre değerli ya da değersiz olarak adlandırır. Fakat bu okuma eserin mahiyetini belirleyemez.
Memduh Şevket Esendal'ın "Hayat Ne Tatlı" öyküsünün giriş kısmında yer alan "…bir horoz da ona yardım ediyor" cümlesiyle horozun kasıtlı bir biçimde tavuğa yardım ettiği ve eğer bu yardım olmazsa tavuğun gıdaklayamacağı gibi yapay bir durum söz konusudur. Burada hikayenin kahramanıyla beraber bütüncül bir bakış açısıyla incelendiğinde bağımlı kişilik bozukluğuna dikkat çekilir. Bu rahatsızlıkta kişiler başkalarının yardımı olmadan hiçbir şey yapamayacağına inanır.
📚 Hayat Ne Tatlı hikayesinin konusu
Annesiyle beraber yaşayan, kendi halinde, sıradan bir adam olan Hâfız Nuri Efendi'nin yarım günlük yaşamı konu edilir. Bir Temmuz günü öğle vakti Hafız Nuri Efendi'nin nereye gideceğini tam da bilmeden evden çıkışıyla başlar ve yolda gördüğü arkadaşlarının yönlendirmesiyle tekrar eve döner.
Modern hikayeciliğin ilk örneğine dair 10 bilgi
Nasıl bir okur olmak istediğinize karar verin
➡ Hikâyeyi anlayabilmek için okuyucunun daha aktif ve inceleyici olması gerekir. Yazarın doğrudan anlatmadığı, satır aralarında vermek istediği mesajlara bakılması gerekir.
➡ Aktif okuyucunun yapması gereken bir anlamda, yazılandan yola çıkarak yazılmayanlara bakmasıdır.
➡ Bir hikâyeyi düşünerek, çözümleyerek okumak eserde var olan gerçek insan ve hayatı incelemek anlamına gelir.
Örnek olarak Tarık Buğra'nın Hayat Böyledir İşte hikâyesi gösterilebilir. Burada bir kader fikri gizlidir. Hikâyenin kahramanı olan kadın özlediği saadete hiç ulaşamamış, "köşedeki evde oturan karayağız ilkokul öğretmeni"ne aşık olduğu halde, istasyon müdürüyle görücü usulü evlendirilmiştir.
📚 Hayat Böyledir İşte hikâyesinin konusu
Gittiği yerden dönmekte olan anlatıcı, bindiği trenin bir Anadolu kasabasındaki istasyonda durmasıyla pencereyi açar. İstasyon memurunun eşi olduğu düşünülen kadın ile çok kısa bir an göz göze gelir. Tren istasyondan hareket edip hızını artırınca, artık onu göremez olur. Anlatıcı, kadının geçmişini, şimdiki halini kısacası hayatını zihninde kurgulamaya başlar.
🔎 Tarık Buğra kimdir?
Tarık Buğra, hem edebiyat hem de fikir dünyamızın yapı taşlarından biridir. Gazeteci, roman, hikâye, oyun ve fıkra yazarı Tarık Buğra'nın toplumları yükselten eserleri, yerli ve milli değerleri zamansız bir boyuta taşıyarak, nesilden nesile aktarılmasını sağladı.
Yerli düşüncenin sesi: Tarık Buğra
“Boş alanların” farkında olun
➡ "Edebiyat, okura yönelik bir çağrıdır." Yazarlar tam da bunu yapar. Bundan dolayı hikayelerinde cevaplanmayan sorularla "boş alanlar" bırakabilir. Okuyucunun hayal dünyasını harekete geçirmek, eser ile diyaloga girilmesi için bilerek bu duruma yer verilir. Aktif okuyucu "boş alanların" farkında olmalıdır.
➡ Böylece yazar, hayatın anlaşılması güç bir yönüne pencere açar.
Boş alanlara örnek olarak, Memduh Şevket Esendal'ın Hayat Ne Tatlı adlı hikayesini verebiliriz. Hâfız Nuri, annesinin eve gelen komşularıyla sıkı bir dedikoduya girişmesiyle dışarı çıkar. Bu sırada yazar, hikayeyi keserek araya girer. "Neden?", "…bir işi mi var?", "…birini mi görecekti?" gibi sorularla okuyucuyla kasıtlı bir diyalog başlatır. Burada amaç okuyucunun hayal dünyasını harekete geçirerek eserle diyaloga girmesini sağlamaktır.
🔎 Memduh Şevket Esendal kimdir?
Cumhuriyet dönemi yazarlarından olan Memduh Şevket Esendal, özellikle de yazmış olduğu Çehov tarzı durum hikâyeleriyle şehir veya taşra insanının gülünç ve trajik durumlarını realist bir bakış açısıyla gözler önüne serer.
Türk öyküsünün mihenk taşları