İslamiyet sonrası Arapların himayesinde gelişen ilk dönem Fars edebiyatı
İslamiyet'i kabul ettikten sonra yüzyıllar boyunca edebiyatımıza büyük etkileri olan ve Divan edebiyatımızın başlıca kaynakları arasında yer alan İran edebiyatı, İslamiyet'in kabul edilmesinden önce ve İslam medeniyetinin etkisi altında olmak üzere başlıca iki bölüme ayrılır. İslamiyet'in kabulünden sonra büyük oranda Arap etkisiyle gelişen ilk dönem Fars edebiyatının nasıl teşekkül ettiğini siz Fikriyat okurları için inceledik.
Giriş Tarihi: 05.01.2020
15:46
Güncelleme Tarihi: 05.01.2020
16:31
Arap ve İran edebiyatı sentezinde yapılan çalışmalar
İbni Kuteybe, yönetim, savaş, ilim, aşk dostluk üzerine yapılan eserleri derlemekle Arap tarihinden alıntılar yapmakla kalmayıp aynı zamanda İran entelektüellerin ilgisini çekebilmek için Fars edebiyat kitaplarından, Hint hikayeleri ve Aristo felsefesinden de alıntılar yaptı. Bunun yanında Arap edebiyatının en iyi nesir yazarlarından biri olarak görülen Cahiz, Arap ve İran entelektüellerinin edebi birikimlerini birleştirdi.
Yapılan bu faaliyetlerden sonra Farsçadan yapılan tercümeler, tarz ve konu itibariyle İran izleri taşıyan, fakat Arap ve İslami düşüncelere sıkı sıkıya bağlı bir edebiyat biçimine doğru yönlendirildi.
Arap değerleriyle çatışan unsurlara set
Arap yazarlar, İranlı yazarların ürünlerini Müslüman alemine sundu fakat İslam ve Arap değerleriyle çatışma halinde olan unsurlara karşı büyük bir set oluşturdular.
"Ey aymaz!. Gördüğün bu beden bir hiçtir, Şu şatafatlı gök kubbe de bir hiçtir. Hoş ol ki bu Kurulup-Dağılma Yurdu'nda: Bir nefestir alacağın, o da hiçtir."
Fars edebiyatı, Arap yazarları tarafından kollanırken, İslam camiasında önemli bir etki alanı daha vardı: Yunan kültürü ve düşüncesi.
İslam medeniyetinin gelişiminde Yunan kültürünün etkisi çok büyüktür. Bu kültürün pek çok etkisi dolaylı yollardan İslam düşünce sistemine katıldı. Fars edebiyatında yapılan tercüme eserlerde de Yunan kültürü etkisine fazlasıyla tanık oluruz.
"Ey dünya! Cihana ait kötü alışkanlık ve çirkin sevgi, tüccarların alış verişi gibi karışmış."
Arap himayesinde gelişen Fars edebiyatının özellikleri
Arapların İran'ı ele geçirmesiyle Zerdüşt dininin yerini İslamiyet almış ve Arap dilinin Fars diline tesiriyle Pehlevî dilinin yerini Arap harfleri almıştır. İran'da Müslümanlığın yayılmasıyla 9. asrın sonlarına doğru İran'ın bilim ve edebiyat dili Arapça olmuştur.
Bu dönemde şiirde aruz ölçüsü kullanılarak İslam'la ilgili konular yazılmıştır. Bahsedildiği gibi Arapların etkisiyle Arap şiiri tanınmaya başlanmış fakat daha sonra tercümeler yoluyla bir Fars şiiri oluşturulmuştur. Bu dönemde ağırlıklı olarak kasideler yazılmıştır.
İranlı âlim ve sanatkarlar bir edebiyat ve ilim dili haline gelen Arapçayla şiir söyleyip çeşitli konularda eserler yazmaya başlamışlardır. Orta Farsça ile Yeni Farsçanın dilbilgisi bakımından aralarında fazla fark bulunmadığı ve Yeni Farsçanın 10. asrın başlarından itibaren kullanılmaya başladığından söz edilmiştir.
Bu dönemde ön plana çıkan şairler arasında; Rudeki, Firdevsi, Menuçihri, Ömer Bin Hayyam yer alır.
"O nevruz rüzgârı, her bir gül dalının gözü açılsın diye bahçede devamlı efsane söyleyen olur."
En fazla taklit edilip örnek alınan İranlı şair: Rudeki
9. yüzyılda yaşayan Rûdekî, İran edebiyatında en fazla örnek alınıp taklit edilen şairlerden biridir. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî de Rûdekî'nin şiirleriyle aynı vezin, redif ve kafiyede birkaç gazel söylemiş, bazen da onun kullandığı mazmunları kullanmıştır.
Arap şiiriyle edebiyatını öğrenen Rûdekî'nin mûsiki ve şiirdeki başarısı Sâmânî Emîri Nasr b. Ahmed'in dikkatini çekti ve onun sarayına intisap etti. Ardından Emîr Nasr'ın vezirlerinin ve saray ileri gelenlerinin ödül ve bağışlarıyla büyük bir servete sahip oldu ve itibar kazandı.
Rûdekî'nin görme engelli olduğuna dair rivayetler olsa da şiirlerinde görme duyusuyla ilgili birçok fiil kullanmış, renklerden söz etmiş, gözle görülen şeyler hakkında teşbihlere yer vermiştir.