Arama

  • Anasayfa
  • Galeri
  • Edebiyat
  • İsmet Özel Şiirleri: Anlamlı, Etkileyici, En Güzel İsmet Özel Sözleri ve Alıntıları

İsmet Özel Şiirleri: Anlamlı, Etkileyici, En Güzel İsmet Özel Sözleri ve Alıntıları

Edebiyatımızın en kuvvetli şairlerinden olan İsmet Özel, okuyucusu ile kurduğu bağı her şiir kitabında güçlendiren nadir isimlerdendir. İsmet Özel şiirleri; manalı sözcüklerin birbirleri ile ahenk içerisinde olduğu, en güzel tasvirlerin içerisinde yer aldığı müstesna sanat eserleridir. Bu sebepten dolayı İsmet Özel'in birbirinden güzel, anlamlı, en güzel ve manalı şiirlerini, sözlerini ve alıntılarını sizler için bir araya getirdik.

İsmet Özel Şiirleri: Anlamlı, Etkileyici, En Güzel İsmet Özel Sözleri ve Alıntıları

Amentü

İnsan

eşref-i mahlûkattır derdi babam

bu sözün sözler içinde bir yeri vardı

ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman

bu söz asıl anlamını kavradı

geçti çıvgınların, çıbanların, reklamların arasından

geçti tarih denilen tamahkâr tüccarı

kararmış rakamların yarıklarından sızarak

bu söz yüreğime kadar alçaldı

damar kesildi, kandır akacak

ama kan kesilince damardan sıcak

sımsıcak kelimeler boşandı

aşk için karnıma ve göğsüme

ölüm için yüreğime sürdüğüm eczâ uçtu birden

aşk ve ölüm bana yeniden

su ve ateş ve toprak

yeniden yorumlandı.

Dilce susup

bedence konuşulan bir çağda

biliyorum kolay anlaşılmayacak

kanatları kara fücur çiçekleri açmış olan dünyanın

yanık yağda boğulan yapıların arasında

delirmek hakkını elde bulundurmak

rahma çağdaş terimlerle yanaşmak için

bana deha değil

belgeler gerekli

kanıtlar, ifadeler, resmi mühür ve imza

gençken

peşpeşe kaç gece yıllarca

acıyan, yumuşak yerlerime yaslanıp uçardım

bilmezdim neden bazı saatler

alaturka vakitlere ayarlı

neden karpuz sergilerinde lüküs yanar

yazgı desem

kötü bir şey dokunmuş olurdu sanki dudaklarıma

Tokat

aklıma bile gelmezdi

babam onbeşli olmasa.

Meyan kökü kazarmış babam kırlarda

ben o yaşta koltuğumda kitaplar

işaret parmağımda zincir, cebimde sedef çakı

cebimde kırlangıçlar çılgınlık sayfaları

kafamda yasak düşünceler, Gide mesela.

Kar yağarken kirlenen bir şeydi benim yüzüm

her sevinç nöbetinde kusmak sunuldu bana

gecenin anlamı tıkansın diye ıslık çalar

resimli bir kitaptan çalardım hayatımı

oysa hergün

merkep kiralayıp da kazılan kökleri

Forbes firmasına satan babamdı.

Budur

işte bir daha korkmamak için korkmaz görünen korku

işte şehirleri bayındır gösteren yalan

işte mevsimlerin değiştiği yerde buharlaşan

kelepçeler, sürgünler, gençlik acılarıyla

güç bela kurduğum cümle işte bu;

ten kaygusu yüklü ağır bir haç taşımaktan

tenimin olanca ağırlığı yok oldu.

Solgun evler, ölü bir dağ, iyice solmuş dudak

bile bir bir çınlayan

ihtilal haberidir

ve gecenin gümüş ipliklerden işlenmiş oluşu

nisan ayları gelince vücudu hafifletir

şahlanan grevler içinde kahkahalarım küstah

bakışlarım beyaz bulutlara karşı obur

marşlara ayarlanmak hevesindeki sesim

gider şehre ve şaraba yaltaklanarak

biraz ağlayabilmek için

fotoğraflar çektirir

babam

seferberlikte mekkâredir.

İnsanın

gölgesiyle tanımlandığı bir çağda

marşlara düşer belki birkaç şey açıklamak

belki ruhların gölgesi

düşer de marşlara

mümkün olur babamı

varlık sancısıyla çağırmak:

Ezan sesi duyulmuyor

Haç dikilmiş minbere

Kâfir Yunan bayrak asmış

Camilere, her yere

Öyle ise gel kardeşim

Hep verelim el ele

Patlatalım bombaları

Çanlar sussun her yerde

Çanlar sustu ve fakat

binlerce yılın yabancısı bir ses

değdi minarelere: Tanrı uludur Tanrı uludur

polistir babam

Cumhuriyetin bir kuludur

bense

anlamış değilim böyle maceralardan

ne Godiva geçer yoldan, ne bir kimse kör olur

yalnız

coşkunluğu karşısında içlendiğim şadırvan

nüfus cüzdanımda tuhaf

ekmek damgası durur

benim işim bulutlar arşınlamak gün boyu

etin ıslak tadına doğru

yavaş yavaş uyanmak

çocuk kemiklerinden yelkenler yapıp

hırsız cenazelerine bine bine

temiz döşeklerin ürpertisinden çeşme

korkak dualarından cibinlikler kurarak

dokunduğum banknotlardan tiksinmeyi itiraz

nakışsız yaşamakları

silâhlanmak sanarak

çıkardım

boğaza tıkanan lokmanın hartasını

çıkınımda güneşler halka dağıtmak için

halkı suvarmak bin saçlarımda bin ırmak

ıhtırdım caddeleri meğer ki mezarlarmış

hazırmış zaten duvar sıkılmış bir yumruğa

fly Pan-Am

drink Coca-Cola

Tutun ve yüzleştirin hayatları

biri kör batakların çırpınışında kutsal

biri serkeş ama oldukça da haklı.

Ölümler

ölümlere ulanmakta ustadır

hayatsa bir başka hayata karşı.

Orada

aşk ve çocuk

birbirine katışmaz

nasıl katışmıyorsa başaklara ağustos sıcağı

kendi tehlikesi peşinden gider insan

putların dahi damarından

aktığı güne kadar

sürdürür yorucu kovalamacayı.

Hanidir görklü dünya dünyalar içre doğan?

Nerde, hangi yöremizde zihnin

tunç surlardan berkitilmiş ülkesi

ağzı bayat suyla çalkanmış çocuğa rahim olan

parti broşürleri yoksa kafiyeler mi?

Hangi cisimdir açıkça bilmek isterim

takvim yapraklarının arasını dolduran

nedir o katı şey

ki gücü

gönlün dağdağasını durultacak?

Hayat

dört şeyle kaimdir, derdi babam

su ve ateş ve toprak.

Ve rüzgâr.

ona kendimi sonradan ben ekledim

pişirilmiş çamurun zifiri korkusunu

ham yüreğin pütürlerini geçtim

gövdemi alemlere zerkederek

varoldum kayrasıyla Varedenin

eşref-i mahlûkat

nedir bildim.

İsmet Özel Şiirleri: Anlamlı, Etkileyici, En Güzel İsmet Özel Sözleri ve Alıntıları

Partizan

Gırtlağımda bir harf büyüyor

buna dayanacağım

dişlerim kamaşıyor yıldızlardan

buna da.

Kabaran bir çarpıntı oluyor şehir.

Artık yırtarak açtığımız zarflarda

ne kargış, ne infilak

yalnız

koynunda çaresiz, çıplak

isyan işaretleri taşıyan

bir ergen cesedi.

Kabaran bir çarpıntı oluyor şehir

uyusam bir dağın benimle uyuduğu oluyor

her gün şehrin ortasında bir ergen ölüyor

domuzuna ölüyor bankerlere durarak

noterden onaylı kağıtlara durarak

mevlit ilanlarına durarak.

Yunmadık saçlarını okşuyoruz, yavrum.

- Yüzümüzde dolanan bir mayhoş kahkaha -

Gırtlağımda bir harf büyüyor

gırtlağımızda.

Sarp bir güvercin düşüyor yüreğimden

buna dayanmalıyım

ölünce bir partizan gibi ölmeliyim

sabahın kuşluk vaktine savrulan

savrulan savrulan ergen ölüleri gibi.

Şehrin şarkısını söylediğim zaman

yağız bir kımıltı oluyor sesim

korku ve cüzam

korku ve cüzam

korku

Ne beklenebilir artık namlulardan.

Harçlar karılmış duruyordur

hem de kara

bir gerdek olarak yaşıyoruzdur kendimizi

ne beklenebilir.

Yırtarak açtığımız zarflarda

büyük tecimevlerinde, büyük çarşılarda

pokerde-sinemada-genelevlerde

ne bir suçlu çağrışımı, ne karabasan

yalnız o herkesler

o herkesler kendine akarak boğulan

ve sürdüren bir güleç kocamışlığı.

Bereketli kuşlar serpeceğim ayaklarıma

genzimi yakarak

bir cinayet türküsü söyleyeceğim ben de

ölürsem bir partizan gibi öleceğim

azgın bir gebelik halinde.

Beni dinmeyen bir mavilik kanırtıyor

buna dayanamam

bir çeteci dişleriyle söküyor kanımdaki çiviyi

buna da.

Radyodan silah sesleri geliyor

ter kokusu geliyor, ayak

aksayan bir şey örtüyor

yüreğimin kabzasını

olmadık sesler geliyor radyodan

beynimde korkunç bir vida olarak

ergen ölüleri

artık ellerimi bu rahlelerden ayırsam

boyunbağımın ve gülüşümün o kirli

rahatlığından, yırtık uğultusundan şehrin.

Umudunun ayak seslerini okşuyoruz, yavrum.

Kuşandığımız

bu alkol kokusu bize ne getirdi ki!

ÇIKSAM

gök

şarlayarak devrilse ardımdan

- ölürsek bir partizan gibi ölmeliydik -

yürüsem parçalanmış bir ceset tazeliğinde

yürüsem beynimde kıpkızıl bir serinlik

sonra denizler devirebilirim dudaklarımdan

sonra aşk, sonra dirlik: partizan

İsmet Özel Şiirleri: Anlamlı, Etkileyici, En Güzel İsmet Özel Sözleri ve Alıntıları

Dibace

Oradaydık hepimiz, müheyya bekliyorduk

salaştı mukadderat, bozulmuş bir nişandı

gebe rüzgar, ihanete uğramış deniz, kerrat cetveli

dünyaya sokunmuştuk, dünya hamdı

külsüzdü ocak, tellal çarşısız

ağzımız noksandı.

Rimbaud'nun haberi yoktu Menelik'ten

Nijinski delirmişti

Mahler'in beş yaşındaki kızı ölmemişti daha

nehre Haşim annesiyle karanlık geceler

bazı çıkardı

zonklardı öpülmek için kavlamış dudaklarımız

bekliyorduk; alnımızın çatında

hepimizin bir çarpı.

Kopmamış birer çığlık diyesilerdi bize

verilmemiş birer söz

daha hiç çıkılmamış

birer iskeleydi bedenlerimiz

alnımız birer sayıltı

azalarımız yerli yerine çakılmamıştı

bir çift göz, bir yumruk yürek arasında

darma dumandık

küşümle kapanırdı yüzümüz

çünkü kazınmıştı oraya yekten

başkalarına ait bir çarpı.

Yaşamak çarpısı derlerdi buna, yaşamak çarpıntısı.

Ne acelemiz vardı? Kime kavuşacaktık?

Yokuşu göze almak mı? Niçin?

Bir geçit

nereye açılmak için gerekti bize?

Susmak bilmiyordu tepemizde ses, saklı ve açık:

Tamamla çabuk! Çabuk bitir! Hadisene!

Sese bühtan etmedi aramızdan hiçbiri

değil mi ki hepimizin

işaretli ve yarım

dünyaya sarkık.

İsmet Özel Şiirleri: Anlamlı, Etkileyici, En Güzel İsmet Özel Sözleri ve Alıntıları

Ölüm Kere Ölüm Ölüm Kare

İsa Golgota'ya çıkarken tökezlemeden önce

Önü sıra sendeleyip ayağı burkulan bendim

Yar idim dulda saydı beni açmak isteyen gonca

Dert oldum Hira'ya beni teskine geldi Efendim

İlk ben üşüdüm sonradır Tur-i Sina'daki sağnak

Dağa çıktım kurdu geberttim beni korkuttu keme

Çalmadığım kapı kalmadı can evimden taşarak

Duyan olmadı avazım ki desin Hallaç kekeme

İlenen oylumsuz kalır kargışın imza yeri boş

Aşka düşmek eceliyse bedeni coşturur anız

Ruh körelten çare bulmaz ilaç olmaz telaşlı döş

Pis mürekkeple çürük dil tokuşturanlardansanız

Kul beni bilmeyişin vakti ecelden kim sıyıra

Bir benim sayıklayan Adem'i imla eden adı

Bu yüzden bana değmeden dünyadan bir üvendire

Gittim çekip başımı gittim hakikat duraksadı.

İsmet Özel Şiirleri: Anlamlı, Etkileyici, En Güzel İsmet Özel Sözleri ve Alıntıları

Mataramda Tuzlu Su

West Indies,Kızıl Elma,İtaki,Maçin!

Uzun yola çıkmaya hüküm giydim.

Beyazların yöresinde nasibim kalmadı

yerlilerin topraklarına karşı suç işledim

zorbaların arasında tehlikeli bir nifak

uyrukların arasında uygunsuz biriyim

vahşetim

beni baygın meyvaların lezzetinden kopardı

kendime dünyada bir

acı kök tadı seçtim

yakın yerde soluklanacak gölge bana yok

uzun yola çıkmaya hüküm giydim.

Uzak nedir?

Kendinin bile ücrasında yaşayan benim için

gidecek yer ne kadar uzak olabilir?

Başım açık, saçlarımı ikiye

ortadan ayırdım

kimin ülkesinden geçsem

şakaklarımda dövmeler beni ele verecek

cesur ve onurlu diyecekler

halbuki suskun ve kederliyim

korsanlardan kaptığım gürlek nara

işime yaramıyor

rençberlerin o rahat

ve oturmuş lehçesinden tiksinirim

boynumda

bana yargı yükleyenlerin

utançlarından yapılma mücevherler

sırtımda sağır kantarı gizli bilgilerin

mataramdaki suya tuz ekledim, azığım yok

uzun yola çıkmaya hüküm giydim.

Bir hayatı, ısmarlama bir hayatı bırakıyorum

görenler üstünde iyi duruyor derdi her bakışta

askerken kantinden satın aldığım cep aynası

bazı geceler çıkarken

uçarı bir gülümseyişle takındığım muşta

gibi lükslerim de burda kalacak

siparişi yargıcılar tarafından verilmiş

bu hayattan ne koku, ne yankı, ne de boya

taşımamı yasaklayan belgeyi imzaladım

burada bitti artık işim, ocağım yok

uzun yola çıkmaya hüküm giydim.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN