Arama

  • Anasayfa
  • Galeri
  • Edebiyat
  • İsmet Özel Şiirleri: Anlamlı, Etkileyici, En Güzel İsmet Özel Sözleri ve Alıntıları

İsmet Özel Şiirleri: Anlamlı, Etkileyici, En Güzel İsmet Özel Sözleri ve Alıntıları

Edebiyatımızın en kuvvetli şairlerinden olan İsmet Özel, okuyucusu ile kurduğu bağı her şiir kitabında güçlendiren nadir isimlerdendir. İsmet Özel şiirleri; manalı sözcüklerin birbirleri ile ahenk içerisinde olduğu, en güzel tasvirlerin içerisinde yer aldığı müstesna sanat eserleridir. Bu sebepten dolayı İsmet Özel'in birbirinden güzel, anlamlı, en güzel ve manalı şiirlerini, sözlerini ve alıntılarını sizler için bir araya getirdik.

  • 27
  • 35
İsmet Özel Şiirleri: Anlamlı, Etkileyici, En Güzel İsmet Özel Sözleri ve Alıntıları

Akdenizin Ufka Doğru Mora Çalan Mavisi

Kim yeni terleyen bıyığına, sakalına sevdalanmışsa

Ölünceye kadar bu daireden dışarıya ayak atamaz

HAFIZ

Yaz günleri beni hatırlamıyor.

Salgılı bir hayvanla bitişiyorum yaz yaklaşınca

yayılıyorum ortasına sevgili tüylerimin

geniş uykulardayım, muazzam uykularda

yılların zulmünden haberim yok

ne de sürgün taşralı kızlar korosundan

geçiyor hazza yatkın dudaklarıyla gece

canımın ilmekleri arasından.

Beni artık kimseler arayıp da bulmasın

beyaz harmanilerin göklere açık sofrasında

yıktığım saltanatın dizinde inlediğim

aşkın en tabanında yattığım anlaşılmasın

çünkü ben çok gizli bir yanlışın

dehşetengiz yeteneğini ölçmek için

yepyeni bir hata için iniyorum Akdeniz'e

Meryemoğlu sanıp ben zavallı ademi

çarmıha çaktılar orda çok zaman önce.

Çok zaman önceydi ki otobüsler

mermer sütunlu şehirlerden sahil çardaklarına

nice yılgın havarilerle gidip geldi.

Hepimiz, yani taflan çiğnemekle güzelleşen çocuklar

havariler karşısında harami

gövdesinde hayvan kabarınca mecalsiz

kutlu bir tan çıkarmayı denedik

kayser makinasından

anneler

sevecen gözyaşlarıyla korurdular bizi.

Bizi sen ey beyhude ve baygın duyguların yırtıcısı

sen ey loş çalgıları uykulardan çıkarıp

Bahçelerin hayatına yerleştiren esrar

bizi bırakmıştın

acı güller salınırdı kanımın raddelerinde

ve ben güneş altında kendini bize öptüren neyse

gece onun kimlerle buluştuğunu araştırdım

o zaman yalın yürek kaldım şiddetin çölünde

aldanışların çölünde korkudan

denize dilimi soktum ayaklarımdan önce.

Bu kadar, bu kadardı Akdeniz

aslı yokmuş dinlediklerimin

eski moda güneş sanrılarından

bir şair cesedinden hiç farkı yok denizin.

Yok ve yaz günleri beni hatırlamıyor

boğulmuş hüznü gösteriyor bana memelerinden

geçiyorum bir yakıcı maviden derinleştirilmiş mora

geçiyorum ayaklarım altında kumları hıçkırtarak

Kara yaz! Karanlık yaz! Kararan vücutlardan

rıhtıma varmayan ceset elbette hatırlanmaz.

  • 28
  • 35
İsmet Özel Şiirleri: Anlamlı, Etkileyici, En Güzel İsmet Özel Sözleri ve Alıntıları

Acının Omuzlanışı

Edip Cansever için

Kadını bir gürültüye sapladılar.

Evler tıkırtıydı, tıkırtıydı, tıkırtı

kahkahamın düşürdüğü çiçekleri bulamadılar

fırtınalı bir geceydi çünkü bulamadılar

bombalar, bö sesleri, savaş alaborası...

Yaşamak bir tıkırtıydı, aldırmadılar.

Çocukların düşlerinde bir Markut

bir kurbağa zıplıyor yaşamamızdan

hergün zıplıyor, hergün eksiliyor, hergün

Markuuuut! Torbanı sarkıt.

Her doğal güzelliğin bir ucunda aptallık

öbür ucunda o kambersiz geçen düğün.

Kadın. Kadını bir dilime katık ettiler

Markuuuut! Torbanı sarkıt.

Siz büyüyün kan kuşları siz büyüyün

güzün gelişi bir öğürtüdür korkmayın

korkmayın ölüm bir başka ağzıdır yarasaların.

Aşınmış eşikler, aşınmış yaygaralar

aslan gibi bir kocası var mıydı bu kadının?

Gömleğimi zorlayan kuş sesleri.

  • 29
  • 35
İsmet Özel Şiirleri: Anlamlı, Etkileyici, En Güzel İsmet Özel Sözleri ve Alıntıları

Akla Karşı Tezler

1.

Gecenin üçüdür en uygun zaman, bahse girerim

düşünün: sabah çok yakın

oysa ışıltı yok ortalıkta

nerdeyse gece bitmiş ama sürmekte karanlık

henüz uyanmış bazıları

henüz uyumamış bazıları

bazıları uyanmış uykusuna doymadan

bazıları uykusuna varmadan doymuş

görüyorsunuz ilm-i hilaf ü cedel düzeniyle hayat

nasıl da sürüklüyor kendini

ve ben bunu kanıtlayabiliyorum

şu şair halimle

böylece size ey saygıdeğer erbab-i cumhuriyet

akıllı ve yetenekli olduğumu

kanıtlamış oluyorum

sizler de

bu derin bilgeliği kavrayarak

kendi değerinizi ortaya koymuş oluyorsunuz.

2.

Ütüsüz bir pantolon kadar tedbirliyim

tarihi bir gerçek kadar sıkılgan

bilmem ki Tesalya'daki Termofil

bir yiğitlik anısı

bir hayınlık anıtı mı olsa

yine bilmem quantum kuramını

öğrenen insan haklı mıdır

kendini ardıçkuşu sanmakta-

ben

yirminci yüzyılın sonlarında

en uzak uyanışlar ikliminde yaşadım

bir imparatorluk genişliğindeki gençliğim sırasında

kadınlardan daha çok birinci şubeye vardım.

3.

En mutlu insanlar belki de

baca temizleyicileridir

öyle dar, öyle kara karanlık bir yerdedirler ki

yüreklerini geniş, dayanıklı

aydınlık tutmak zorundadırlar

buna yükümlü sayarlar kendilerini.

Baca temizleyicileri başkalarını sevmekle kalmaz

başkalarınca sevilirler aynı zamanda

çünkü herkesi düşünmeyecek kadar mutlu

herkes tarafından düşünülmeyecek kadar mutludurlar.

4.

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

Bu sorunun karşılığını bulamıyorum

içinden çıkılmaz bir olay, ama önemsiz

köylüleri öldürmesek de olur

hatta onların kalın suratlarını

görmezlikten gelebiliriz

yapılacak çok şey var daha

sözgelimi ben, kendim

hiç hayıt ağacı görmemişim

görmeden ölürüm diye korkum da yok

değil mi ki albatrosu Baudelaire'den

Yves Bonnefoy'dan semenderi öğrendim

bir gün bakarsınız

şu güzelim bilgiç beynimi kırıp

teneşir tahtası olarak kullanabilirim.

  • 30
  • 35
İsmet Özel Şiirleri: Anlamlı, Etkileyici, En Güzel İsmet Özel Sözleri ve Alıntıları

Üç Frenk Havası

1. Capriccio Alum

Gülünç bir ölümle öldü deniyor Max Stirner için

çünkü mahvına sebep nihayet bir sinektir

ama Fanya Kaplan

nasıl öldü diye sorarsak sanırım

işimiz fazlasıyla ciddileşir.

Bize ne başkasının ölümünden demeyiz

çünkü başka insanların ölümü

en gizli mesleğidir hepimizin

başka ölümler çeker bizi

ve bazen başkaları

ölümü çeker bizim için.

Ölümle şaka olmaz diyenler

kıyasıya yanıldılar bu çağda

Taksitle Ölüm diye bir roman yazıldı artık

Önce Öl/Sonra Öde denilmek suretiyle

aşılıp geçildi bu roman da.

Doların dalgalanmasına bırakıldı bu çağda ölüm

geceleri şehrin varoşlarında ikamete mecbur edildi

gündüzün kimlik soruldu ona

sağcı mı solcu mu olduğu sorusuna cevap verdi

seken bir kurşun kadar

kurşuni bir kış denizi kadar bile

taraf tutmayan ölüm

2. Alum Cantabile

Ben ne büyük bir dalgınlıkla bakmış olmalıyım ki hayata

görmedim orda çinko damlar ve plastik sürahilerin tanrısını

yerime yadırgadım

yerim olmadı zaten kendi mezarımdan başka

çılgının biri sanılmaktan sakınmaya vaktim olmadı

durmadan beyaz bir aygırla taşardım derin göllerden

bir gebe kısrakla kaçardım derin ormanlara

güneşin zekasıyla doymak isterdim

kaba solgun kağıtlar sunardı

şehrin insanı bana

şehrin insanı, şehrin insanı, şehrin

kaypak ilgilerin insanı, zarif ihanetlerin

Ogün bugün, şehri dünyanın üstüne kapatıp bıraktım

kapattım gümüş maşrapayla yaralanmış ağzımı

ham elmalar yemekten göveren dudaklarım

mırıldanmasın şehrin mutantan ve kibirli ağrısını.

Azıcık gece alayım yanıma yalnız

serçelerin uykusuna yetecek kadar gece

böcekler için rutubet

örümcekler için kuytu

biraz da sabah sisi

yabani güvercin kanatları renginde

biz artık bunlar olarak gidiyoruz

eylesin neyleyecekse şehrin insanı

şehrin insanı, şehrin insanı, şehrin

bozuk paraların insanı, sivilcelerin

işte öldüm, işte son kadife çiçekleri

son defneler, badıranlarla kefenlediler beni

bütün kaçaklar için inci bir merhem oldu benim ölümüm

bütün hoşnutsuzlar yanlarında saklayacak

benim ölümümden yayınlan kırpıntıları

boğaz tokluğuna çalışanlar

özenle kilitleyecek göğüslerine

benim ölmüş olmamı

hiç bir yaprak damarından

hiçbir su özünden atamayacak beni

ortaya benim ölümüm sürülecek

pey akçesi olarak

tanrıların ölümünü bir üstlenen çıkınca

ama neler olup bittiğini hiç bir ayetten

hiçbir vakit anlamayacak şehrin insanı

şehrin insanı, şehrin insanı, şehrin

pahalı zevklerin insanı, ucuz cesaretlerin

3. Requiem

Bozkırda yaz akşamları seni seyrederdi

seni seyrederdi ormanda gürbüz sabah

ağırkanlı bir güneşle yaşanan kış

ağır, kanlı bir güneşle yaşanan hasat zamanı

bekarların kaburgalarına gümleyen karanlık

isterik kokusu beyaz dantelaların

seni seyrederdi

sen diriyken sana bakmak

başlı ve sonlu bir uğraştı sanki.

Gövdene imrenirdi ok atmayı bilenler

gövden aklın gibi engebeli ve dakikti

sokaklarda kavga çıkardı senin yüzünden

sen topuğunu gösterirdin ve dövüş başlardı

ejderlerle çarpışırdı bey çocukları

müminler müşriklerle savaşırdı.

Toprak ve yağmur savaşırlardı

anahtar ve kilit

birbirlerine girerdi ekmekle bulutlar

kan ve su

nadirle zenit.

Isıtırdın salkımları bağlar bozulunca

tohumların bilgisine hısımdın

beyninde yelkenlerini açarak

serinlerdi kısır kadınlar

sen diriyken

sepetlerine çiçek doldurup insanlar

peşinden gelirlerdi

serüvenler peşinden yürürdü endazelerin

mekikler otlakların yörüngesindeydi

ayıklardı insanların rüyalarını

yaktıkları tütsü, okudukları yasin.

Sonra öldün, sonra ıslıkladılar seni

gösterişsiz tabutunu yuhaladılar

lahana yaprakları attılar sana

sonradan görme tombul ortayaşlılar

semiz, genç burjuvalar seni

tepeden tırnağa fermuarladı.

akşam gezmesine çıkan emekliler bile

duygusuzca silkeledi üzerlerinden

senin gözyaşlarını

Bir soğuk uzay

parıltısıyla anılıyorsun artık

kuru bir bilgisayar tıkırtısıyla

açıyorlar taçyapraklarını ancak

bir alkol koması sırasında

senin yorgunluklarını

hastanelere makbuz yaptılar

çekingen duruşunu intihara karşı

kullanıyorlar koğuşlarda

çünkü çoktan alum götürdü seni

alum alum

gündelik sözlerimiz arasında

geçecek kadar kaba.

  • 31
  • 35
İsmet Özel Şiirleri: Anlamlı, Etkileyici, En Güzel İsmet Özel Sözleri ve Alıntıları

Sevgilime İftira

Dudaklarından kalkarken boynun kurcalar beni

bir yanımı kara çıbanlara saldılar, ıslak

bir yanım hiç ayrılmamıştır, gümeçlerde saklıdır

ondan ki nefret içinde omzunu okşuyorum

ama bana şimdi gerçekten zor gelen şey

bir grevin çocuklara kazınmış izlerini hatırlamak

sözlerimi etime bastırıyorum

içimde çalılıkları yaran bir postalın tortusu

benim bu sası karanlığa zorla, zorlayarak

tutuşmuş bir gül sıkıştırmak boynumun borcu

yeter ki

sağlam senetler verilmiş sanılırken aşkı karartmak için

sen bir daha beni saçlarınla sıyır

ağdalanmış sevincimi hışırdat, bunu yapabilirsin

çünkü bütün bankalar, silah fabrikaları

her gün bacaklarımıza sırnaşan kara köpük

senin sessiz gururunda homurdanan tufanı

hesabetmiş değil

bilmemişler hıncımın yaban otlar suladığını

çalakalem sevebilmek elimden gelmiyor

belki evet

onların mühürlerini kımıldatan barut dumanlarını

solumaktan biraz çopurlanmıştır sesim

senin göğsünü ağartırken yıpranılacak elbet

bakışlar tozlanacak dolukmuş sofalardan

ezikliğin şehveti yayılınca

taptaze yaşlanmayı da öğrenmem gerekecek

iştedir yalanı seyreltiyor uykusuzluklar

aklımın köşesinden atlılar geçiyor

değil mi ki beni şımartan gökyüzüdür

ve ben o tanyerlerinin sulbünden gelmekteyim

hiç bir dostumu kalebent saymam parmaklıkların ardında

kan değildir dostlarımın çakrışına bulaşan

kan değil, mürekkep lekesi ben bilirim

çünkü bir gün gerçekten kan aktığında

ölüm çiçeklerin yırtıcı dülgerliği sanılacaktır

karaysam şimdi öfkenin payı vardır karanlığımda

aşktandır titrediğim eğer ki titriyorsam

sözlerim öcalan ağza misvak, iyice anlaşılsın

bu dağlanmış toprağa süzülen ayaklarımdan

keşke kan olsa

o zaman

senin çardağına çıkarken

karıştırırken şarapla kendimi sana

varsın gün geçtikçe her şeyde biraz kahır

biraz bakır çalığı olsun lokmamızda

bana soru sor artık

beni kurtarma, konuştur

beni yaz geceleri patlayan sağnaklara bağışla.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN