Arama

  • Anasayfa
  • Galeri
  • Edebiyat
  • İsmet Özel Şiirleri: Anlamlı, Etkileyici, En Güzel İsmet Özel Sözleri ve Alıntıları

İsmet Özel Şiirleri: Anlamlı, Etkileyici, En Güzel İsmet Özel Sözleri ve Alıntıları

Edebiyatımızın en kuvvetli şairlerinden olan İsmet Özel, okuyucusu ile kurduğu bağı her şiir kitabında güçlendiren nadir isimlerdendir. İsmet Özel şiirleri; manalı sözcüklerin birbirleri ile ahenk içerisinde olduğu, en güzel tasvirlerin içerisinde yer aldığı müstesna sanat eserleridir. Bu sebepten dolayı İsmet Özel'in birbirinden güzel, anlamlı, en güzel ve manalı şiirlerini, sözlerini ve alıntılarını sizler için bir araya getirdik.

  • 29
  • 35
İsmet Özel Şiirleri: Anlamlı, Etkileyici, En Güzel İsmet Özel Sözleri ve Alıntıları

Akla Karşı Tezler

1.

Gecenin üçüdür en uygun zaman, bahse girerim

düşünün: sabah çok yakın

oysa ışıltı yok ortalıkta

nerdeyse gece bitmiş ama sürmekte karanlık

henüz uyanmış bazıları

henüz uyumamış bazıları

bazıları uyanmış uykusuna doymadan

bazıları uykusuna varmadan doymuş

görüyorsunuz ilm-i hilaf ü cedel düzeniyle hayat

nasıl da sürüklüyor kendini

ve ben bunu kanıtlayabiliyorum

şu şair halimle

böylece size ey saygıdeğer erbab-i cumhuriyet

akıllı ve yetenekli olduğumu

kanıtlamış oluyorum

sizler de

bu derin bilgeliği kavrayarak

kendi değerinizi ortaya koymuş oluyorsunuz.

2.

Ütüsüz bir pantolon kadar tedbirliyim

tarihi bir gerçek kadar sıkılgan

bilmem ki Tesalya'daki Termofil

bir yiğitlik anısı

bir hayınlık anıtı mı olsa

yine bilmem quantum kuramını

öğrenen insan haklı mıdır

kendini ardıçkuşu sanmakta-

ben

yirminci yüzyılın sonlarında

en uzak uyanışlar ikliminde yaşadım

bir imparatorluk genişliğindeki gençliğim sırasında

kadınlardan daha çok birinci şubeye vardım.

3.

En mutlu insanlar belki de

baca temizleyicileridir

öyle dar, öyle kara karanlık bir yerdedirler ki

yüreklerini geniş, dayanıklı

aydınlık tutmak zorundadırlar

buna yükümlü sayarlar kendilerini.

Baca temizleyicileri başkalarını sevmekle kalmaz

başkalarınca sevilirler aynı zamanda

çünkü herkesi düşünmeyecek kadar mutlu

herkes tarafından düşünülmeyecek kadar mutludurlar.

4.

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

Bu sorunun karşılığını bulamıyorum

içinden çıkılmaz bir olay, ama önemsiz

köylüleri öldürmesek de olur

hatta onların kalın suratlarını

görmezlikten gelebiliriz

yapılacak çok şey var daha

sözgelimi ben, kendim

hiç hayıt ağacı görmemişim

görmeden ölürüm diye korkum da yok

değil mi ki albatrosu Baudelaire'den

Yves Bonnefoy'dan semenderi öğrendim

bir gün bakarsınız

şu güzelim bilgiç beynimi kırıp

teneşir tahtası olarak kullanabilirim.

  • 30
  • 35
İsmet Özel Şiirleri: Anlamlı, Etkileyici, En Güzel İsmet Özel Sözleri ve Alıntıları

Üç Frenk Havası

1. Capriccio Alum

Gülünç bir ölümle öldü deniyor Max Stirner için

çünkü mahvına sebep nihayet bir sinektir

ama Fanya Kaplan

nasıl öldü diye sorarsak sanırım

işimiz fazlasıyla ciddileşir.

Bize ne başkasının ölümünden demeyiz

çünkü başka insanların ölümü

en gizli mesleğidir hepimizin

başka ölümler çeker bizi

ve bazen başkaları

ölümü çeker bizim için.

Ölümle şaka olmaz diyenler

kıyasıya yanıldılar bu çağda

Taksitle Ölüm diye bir roman yazıldı artık

Önce Öl/Sonra Öde denilmek suretiyle

aşılıp geçildi bu roman da.

Doların dalgalanmasına bırakıldı bu çağda ölüm

geceleri şehrin varoşlarında ikamete mecbur edildi

gündüzün kimlik soruldu ona

sağcı mı solcu mu olduğu sorusuna cevap verdi

seken bir kurşun kadar

kurşuni bir kış denizi kadar bile

taraf tutmayan ölüm

2. Alum Cantabile

Ben ne büyük bir dalgınlıkla bakmış olmalıyım ki hayata

görmedim orda çinko damlar ve plastik sürahilerin tanrısını

yerime yadırgadım

yerim olmadı zaten kendi mezarımdan başka

çılgının biri sanılmaktan sakınmaya vaktim olmadı

durmadan beyaz bir aygırla taşardım derin göllerden

bir gebe kısrakla kaçardım derin ormanlara

güneşin zekasıyla doymak isterdim

kaba solgun kağıtlar sunardı

şehrin insanı bana

şehrin insanı, şehrin insanı, şehrin

kaypak ilgilerin insanı, zarif ihanetlerin

Ogün bugün, şehri dünyanın üstüne kapatıp bıraktım

kapattım gümüş maşrapayla yaralanmış ağzımı

ham elmalar yemekten göveren dudaklarım

mırıldanmasın şehrin mutantan ve kibirli ağrısını.

Azıcık gece alayım yanıma yalnız

serçelerin uykusuna yetecek kadar gece

böcekler için rutubet

örümcekler için kuytu

biraz da sabah sisi

yabani güvercin kanatları renginde

biz artık bunlar olarak gidiyoruz

eylesin neyleyecekse şehrin insanı

şehrin insanı, şehrin insanı, şehrin

bozuk paraların insanı, sivilcelerin

işte öldüm, işte son kadife çiçekleri

son defneler, badıranlarla kefenlediler beni

bütün kaçaklar için inci bir merhem oldu benim ölümüm

bütün hoşnutsuzlar yanlarında saklayacak

benim ölümümden yayınlan kırpıntıları

boğaz tokluğuna çalışanlar

özenle kilitleyecek göğüslerine

benim ölmüş olmamı

hiç bir yaprak damarından

hiçbir su özünden atamayacak beni

ortaya benim ölümüm sürülecek

pey akçesi olarak

tanrıların ölümünü bir üstlenen çıkınca

ama neler olup bittiğini hiç bir ayetten

hiçbir vakit anlamayacak şehrin insanı

şehrin insanı, şehrin insanı, şehrin

pahalı zevklerin insanı, ucuz cesaretlerin

3. Requiem

Bozkırda yaz akşamları seni seyrederdi

seni seyrederdi ormanda gürbüz sabah

ağırkanlı bir güneşle yaşanan kış

ağır, kanlı bir güneşle yaşanan hasat zamanı

bekarların kaburgalarına gümleyen karanlık

isterik kokusu beyaz dantelaların

seni seyrederdi

sen diriyken sana bakmak

başlı ve sonlu bir uğraştı sanki.

Gövdene imrenirdi ok atmayı bilenler

gövden aklın gibi engebeli ve dakikti

sokaklarda kavga çıkardı senin yüzünden

sen topuğunu gösterirdin ve dövüş başlardı

ejderlerle çarpışırdı bey çocukları

müminler müşriklerle savaşırdı.

Toprak ve yağmur savaşırlardı

anahtar ve kilit

birbirlerine girerdi ekmekle bulutlar

kan ve su

nadirle zenit.

Isıtırdın salkımları bağlar bozulunca

tohumların bilgisine hısımdın

beyninde yelkenlerini açarak

serinlerdi kısır kadınlar

sen diriyken

sepetlerine çiçek doldurup insanlar

peşinden gelirlerdi

serüvenler peşinden yürürdü endazelerin

mekikler otlakların yörüngesindeydi

ayıklardı insanların rüyalarını

yaktıkları tütsü, okudukları yasin.

Sonra öldün, sonra ıslıkladılar seni

gösterişsiz tabutunu yuhaladılar

lahana yaprakları attılar sana

sonradan görme tombul ortayaşlılar

semiz, genç burjuvalar seni

tepeden tırnağa fermuarladı.

akşam gezmesine çıkan emekliler bile

duygusuzca silkeledi üzerlerinden

senin gözyaşlarını

Bir soğuk uzay

parıltısıyla anılıyorsun artık

kuru bir bilgisayar tıkırtısıyla

açıyorlar taçyapraklarını ancak

bir alkol koması sırasında

senin yorgunluklarını

hastanelere makbuz yaptılar

çekingen duruşunu intihara karşı

kullanıyorlar koğuşlarda

çünkü çoktan alum götürdü seni

alum alum

gündelik sözlerimiz arasında

geçecek kadar kaba.

  • 31
  • 35
İsmet Özel Şiirleri: Anlamlı, Etkileyici, En Güzel İsmet Özel Sözleri ve Alıntıları

Sevgilime İftira

Dudaklarından kalkarken boynun kurcalar beni

bir yanımı kara çıbanlara saldılar, ıslak

bir yanım hiç ayrılmamıştır, gümeçlerde saklıdır

ondan ki nefret içinde omzunu okşuyorum

ama bana şimdi gerçekten zor gelen şey

bir grevin çocuklara kazınmış izlerini hatırlamak

sözlerimi etime bastırıyorum

içimde çalılıkları yaran bir postalın tortusu

benim bu sası karanlığa zorla, zorlayarak

tutuşmuş bir gül sıkıştırmak boynumun borcu

yeter ki

sağlam senetler verilmiş sanılırken aşkı karartmak için

sen bir daha beni saçlarınla sıyır

ağdalanmış sevincimi hışırdat, bunu yapabilirsin

çünkü bütün bankalar, silah fabrikaları

her gün bacaklarımıza sırnaşan kara köpük

senin sessiz gururunda homurdanan tufanı

hesabetmiş değil

bilmemişler hıncımın yaban otlar suladığını

çalakalem sevebilmek elimden gelmiyor

belki evet

onların mühürlerini kımıldatan barut dumanlarını

solumaktan biraz çopurlanmıştır sesim

senin göğsünü ağartırken yıpranılacak elbet

bakışlar tozlanacak dolukmuş sofalardan

ezikliğin şehveti yayılınca

taptaze yaşlanmayı da öğrenmem gerekecek

iştedir yalanı seyreltiyor uykusuzluklar

aklımın köşesinden atlılar geçiyor

değil mi ki beni şımartan gökyüzüdür

ve ben o tanyerlerinin sulbünden gelmekteyim

hiç bir dostumu kalebent saymam parmaklıkların ardında

kan değildir dostlarımın çakrışına bulaşan

kan değil, mürekkep lekesi ben bilirim

çünkü bir gün gerçekten kan aktığında

ölüm çiçeklerin yırtıcı dülgerliği sanılacaktır

karaysam şimdi öfkenin payı vardır karanlığımda

aşktandır titrediğim eğer ki titriyorsam

sözlerim öcalan ağza misvak, iyice anlaşılsın

bu dağlanmış toprağa süzülen ayaklarımdan

keşke kan olsa

o zaman

senin çardağına çıkarken

karıştırırken şarapla kendimi sana

varsın gün geçtikçe her şeyde biraz kahır

biraz bakır çalığı olsun lokmamızda

bana soru sor artık

beni kurtarma, konuştur

beni yaz geceleri patlayan sağnaklara bağışla.

  • 32
  • 35
İsmet Özel Şiirleri: Anlamlı, Etkileyici, En Güzel İsmet Özel Sözleri ve Alıntıları

Ils Sont Eux

Ağır ceza reisi duruşmaya girerken

safir bir göz yapışıyor kırmızı yakasına

kırmızı yakaları var yargıç cübbelerinin

Fransız ihtilalinden kalma.

Burslu okuduğu yıllardan kalma ceza reisinin

garip bir tarafı var

kaşlarını çatınca bir çocukluk

dolduruyor yüzünü

ürkünç bir uğursuzluk

gülümsediği sıra.

Garip bir tarafı var valinin

makam arabasına binerken her seferinde

bakır bir dudak karışıyor kırmızı saçlarına

saçlarını parmaklarıyla taradığı zamanlar

bu dudak

öpüyor onu hain bir yumuşaklıkla.

Safir göz görünmüyor yargıca

kendini valiye vermiyor bakır dudak

görmüyor alay komutanı tekmil alırken

gömleğine bir damla civanın sızdığını

bir gözyaşı, bir ukde anlamı kazanarak.

Kimse görmüyor buruşuk pardesüsüyle bir babanın

kırılgan bir yelpaze olduğunu akşam eve girince

karısı

katlanmış kilimlerle uyum içinde

kolunu büküyor, dayıyor elini yanağına

büyük kız kanepede bu ara

bir göl gezintisine çıkmıştır

kelebek ölülerinden bir ırmakta

sürüklenmektedir lisebirdeki oğlan.

Kız için

sırlara karışmaktır

bir gölün ortasında olmak

erkek kardeşi bir türlü

varamaz herhangi bir sırra

İki yanında neden akar binlerce bu kelebek?

Binlerce kanatlı çekirge neden uçar

beyninin yukarsında?

Evde soba yanıyor

önce çalılar geçiyor çocukların boğazından

sonra ağaç kökleri yırtıyor damarlarını

bütün ailenin.

Dışarda soğuk

safirden, bakırdan, cıvadan bir gece uçuyor

gece uçarken kulaklarına dokunuyor bekçinin

bekçi

mavi zehir şiddetinde düdük çalarak

bir soru soruyor karanlığa

bütün cevaplar sendedir, saklama

diyor karanlık ona

bekçi en saklı yerinden bir banka broşürü

bir piyango bileti çıkarıp gösteriyor

copunu gösteriyor lisebirdeki oğlana

sonra acılı olduğu açıkça anlaşılan

bir kadına bıyık buruyor

buruk bir sabah

başlıyor acılı olduğu

açıkça anlaşılmayan

dünyada.

Ağır ceza reisi

santa luçia söylüyor traş olurken

maiyet memurluğundan beri aksatmadan

yaptığı gibi vali sabah sabah

parlatıyor

zaten pırıl pırıl olan siyah

kunduralarını.

Kışlada alay komutanı

barakaların kar altında öksüz

duruşlarına bakarak

susuyor, söylemiyor bildiği tek şiiri

'güzel olan hiçbir şey hülasa edilemez'

demiş çünkü Valéry.

Çünkü serbest düşünme zamanı geçti artık

şimdi mesai saati

disiplin kurulunun toplantısı var

arşivde sicil belgeleri damgalanacak

tayinler imzaya girecek

teftişe gidecek generaller

rüya, okşayış, Tevrat

gibi kelimeler

gündemin dışında.

Yurttaşlar uygunadım çalışmalarıyla

söktüler kariha yarımküresini yerinden

bir pusula koydular açtıkları boşluğa

titreyen, korkak ibresiyle bu pusula

kuzeyi gösteriyor serbest

düşünme zamanlarında;

safir bir göz görünce karıştırıyor yönü

tırnaklarını yiyor bakır bir

dudak ona yaklaşınca;

cıvadan bir gözyaşı

bari olsun istiyor

bütün mesai boyunca.

Buruşuk pardesülü adam dalgın

gittikçe daha dalgın, elinde cetvel

masada hesap makinesi, pusula

yetmiyor dibe dalmasına

bağlıyor kalın bir urganla beline

ağır bir sandık

salıyor kendini

yeşil yosunların

kırmızı balıkların

uçan kabarcıkların

derinliklerine

orada

bir sandık buluyor

yakutlar, altınlar, pırlantalar

adam dibe inmek için beline bağladığı

sandığını keşfediyor dibe ulaştığında.

Öyleyse adamın eyvah ışıdı yüreği

eve dönmesine gerekçe

bulamıyacak bir daha.

Eyvah çattı kaşlarını, ayağa kalktı yargıç

elindeki kalemi

gülümsüyor, kıracak!

Atıldı öne, denize doğru lisebirdeki oğlan

denize, yakuta, entegral hesaplarına.

Kardeşim!

diye haykırdı ablası arkasından

fırladı kanepeden

kopardı kafasını bekçinin

safirden bir baltayla.

Anneleri

mutfakta kalan son bakır sahanı

alüminyum olanıyla değiştirdi.

Mesainin bitimine on kala

istifa etti vali

çamurlu bir yoldan

yayan yürüdü sınıf arkadaşı

olan nalbantın dükkanına.

Alay komutanı oğlu için

otomobil satın aldı

Mercury marka.

Kış geçti, öksürük haplarıyla

geçti cumartesi

hiçbirşey söylemeyen sözlere varmak için

herşeyin sonuna kadar söylenmesi gerekti

incir… yarpuz… karamela…

la havle ve la kuvvete illa billah.

  • 33
  • 35
İsmet Özel Şiirleri: Anlamlı, Etkileyici, En Güzel İsmet Özel Sözleri ve Alıntıları

Kan Kalesi

Elbet bir hinlik vardır seni sevişimde

ey kanıma çakıllar karıştıran isyan

saçlarıma bin küsur yalnızlığı takıp girdiğim şehre

insan varlığımızdan tuhaf tohumlar bıraksam

günü geçmiş bir gazete, toprak bir çanak

bir daha gelmem belki diye bir not bakır maşrapanın yanında

şeytanlar da yürür benimle herhal ıslık çaldığım için

bir şahan tüylerini döker ardımsıra

artık bırakılmaktan yapılma bir adam sayılırım

böğrümde kambur çocuklardan bir payanda.

Gizemli bir dehliz gibi şehri dolaşıyorum

sıkıca tutuyorum kendimi şehre karışmaktan alıkoymaya

her yerimde urlar çıkıyor, biraz kürt, biraz köylü, biraz makina

kangren oluyorum bahar geldiği için

urlarımı kesiyorum kör bir usturayla

ama kopmuyor onlar ve bana şehri dolaştırıyor

bırakabileceğim her şeyi bıraktırıyor bana

kızlardan geçilmiyor köprüler, ayak bileklerime dek

yükseliyor kız tortuları

tülbentlerden kanı süzülürken körpe yavruların

bir bazı şeyler bulmalı yüzümüze tebelleş olan bu korkuya

-Avluya çık

-Avluya kara bir şey bırakılmış

(bir bomba)

Kulaklarımız alışmıştı tıpırtısına yağmurun

şehre sıkıntının rahatlığı basmadan giriyorduk

filimler üç günde bir değişiyordu

bense ikircikliydim ama korkmuyordum

polis olan babamla tatil arasında uçuşup duruyordum durmadan

urlarım yoktu, suçum yoktu,

ve beyaz kuşlar kalkardı anamın hırkasından

şehre karışmayan bir dehliz değildim

sevinçle kovalıyordum kendimi

bunları ansımak başımı döndürüyor bazan

elbet bir hinlik vardır seni sevişimde

ey kanıma çakıllar karıştıran isyan.

Azan bir hevestir artık tanyeri

söküp gövdesinde bir cehennem parçalamak ister insan

şehrin defterini dürüp uzanmak ister yanına

üstümüzü kuş sesinden bir lekeyle örtmeli

umudumuzu kapmaya gelen makinaları

bütün çirkefini şehrin çarpıtıp aşkımıza

solumak gece

terlemek gece

gece çarşaflara...

Açıklanacak, belletilecek olan belki

milât öncesi ve sonrası lâkırdıları

karışık banka hesapları, navlun

yani öylesine açık değil pek

hatta

-şehir mi, değil mi burası-

kötürüm bir kurt çantamı karıştırıyor

neden karıştırıyor, ne hakla

direnmeler, erzurumlar, kalfalar

gecenin ipini koparan gece safaları

-Var mısın yok yere ağlamaya... Ki bir sis

yanık bırakılmış bir fısıltı

şehri sarıyor, bir dehliz olan bana ulaşamıyor ama

herkesin içinde iğdiş bir bahar

bacakları eriyor memurların, evkızlarının

ve saat 24 vardiyasının işçileri

inmiyor ocaklarına.

Yufka mıdır

yufka mıdır benim bakışım dünyaya

ki acılarıyla başlatırım insanları

derimi yalayarak geçen mevsim

beni alır şehirden yıpranmış bakışlarla

her askere gidenin, her tören yorgununun

kondurur kemerinin kaşına.

Böylece ben, o küskün, o karışmayan dehliz

koca bir tomruğu yüklenirim arkadaşlarla

koca bir tomruğu kaldırıp kaldırıp

kümbetlere, bitkinliğin bordasına...

Kanın çığırından çıktığı saattir bu

memelerini bana sıkıca bastırdığın

hercai bir yürek somurtkan kepenklerin ardında

şehri acıtan çocukluğumuza değdikçe

biz seviştikçe bizi acıtan

kukumav kuşları, mânilerle dolu bir yatak

zaç yağı şişeleri kocaman.

Sen şimdi sevincimin akranısın

ey kanıma çakıllar karıştıran isyan

doğrusu seni toprağı eller gibi sevdim

yaralarımı onduranımsın

yatağımı hiç boş bırakmayan...

Yüzümü ellerimle yine kapayayım mı?

bekçi karısının belaltını mı anlatayım insanlara

yoksa onlara bilinmez bir toprak mı adayayım

değil

partizanlığım dalaşmak istiyor anla

bu sarsak hırgürüyle dünyanın

dalaşmak dalaşmak dalaşmak

böylece aşk akranım oluyor benim

ey bayırdan ve yokuştan uzaklara

ey çırpınan bir geyiktir memelerin

karnın ısırgan otları gibi aklımda.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN