İstanbul'u dünyanın unutulmaz şehri yapan yazarlar
Farklı ülkelerin ve kültürlerin kesişme noktası olan İstanbul, dünyanın en eski kentlerinden biridir. 8.500 yıllık tarihi geçmişi olan İstanbul benzersiz tarihi ve coğrafyasıyla dünya kentleri içerisinde ilham verici yerini her zaman korur. İstanbul, güç ve otoritenin olduğu kadar ilmin, sanatın ve edebiyatın kendisine aktığı yerlerdendir. Asırlar boyunca derin bir kültür ve estetik duyarlılıkla manasını adeta görünmeyecek kadar incelten şair ve yazarlar İstanbul'a gelmiş, en güzel eserlerini burada vermişlerdir. Bu yazarlar ve şairler, İstanbul'un edebiyatını yaparak onu dünyanın en unutulmaz şehirlerinden biri yaptılar. İstanbul'u duyan, tadan bu yazarları sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 08.04.2019
13:24
Güncelleme Tarihi: 08.04.2019
13:36
Ahi Çelebi Camii'nde gördüğü rüyasında başta Hz. Peygamber olmak üzere birçok din büyükleriyle alem-i manada görüşme imkanı bulduğunu söyleyen, "Şefaat!" diyeceği yerde heyecandan "Seyahay ya Resulallah!" deyiveren, böylece bütün ömrünü seyahate hasreden Evliya 1611'de İstanbul'un Unkapanı semtinde doğdu.
EVLİYA ÇELEBİ'NİN SON SEYAHATİ
İstanbul gibi bir zübde-i âlemde doğmuş ve yaşamış olmanın bütün imkânlarından faydalanmış, iyi bir öğrenim görmüştür. Hafızlığa, müezzinliğe, hattatlık, şairlik, yazarlık ve nakkaşlığa; kuyumculuğa, taş oymacılığına, silah kullanmaya, cirit oynamaya, süvariliğe ilgi duymuş fakat bu seçkin mesleklerden hiçbirisi onu gezme tutkusundan alıkoyamamıştır. İstanbul ve çevresi işe başlayan gezileri zamanla üç kıtaya yayıldı. Gezileri sırasında çok ilginç yerler gören, savaşlara katılan Evliya Çelebi'nin gittiği son yer Mısır'dır. Vefatı 1683'ten sonradır.
Her yönüyle bir İstanbul çocuğu olan ve İstanbul Türkçesinin musikili, zevkli ve ince dilini büyük eserlerine yayılmasını bilen Evliya Çelebi, zaman zaman anlattığı yer, hadise, kişiler hakkında "enfûsî!" yorum ve eklemelerde bulunsa da; eseri, dönemin dünyayı, insanı, olayları algılayış biçimi ve Türkçesi hakkında önemli ipuçları barındırır.
BİR CAZİBE MERKEZİ OLAN İSTANBUL
Seyahatname'de açıkça görülür ki zamanın payitahtı İstanbul, Evliya eserinin başında şehrin kuruluşuna ait efsaneleri de zikreder, her şeyin en güzelinin kendisine aktığı bir cazibe merkezidir. İmparatorluğun tüm eyaletlerinden alimlerin, ariflerin, devlet adamlarının, şairlerin, hattatların gelip mekan tuttukları, sözün en latifinin, yazının en nefisinin, musikinin en güzellinin kendisinde icra edildiği, eski tabirler "camiü'n-nefais" olan bu şehir, Evliya'nın kaleminde her vesileyle kendisini gösterir. Seyyahın imparatorluk sınırlarında karşılaştığı her şey ve herkes önce "dersaadet" mihengine vurulur, âlem İstanbul'un aynasından seyredilir, İstanbul'a göre değerlendirilir.
Her lisanda İslâmbol ismin beyan eder:
"Ve İslambol kal'asının ibtida ismi (Lisan-ı Latinde) Makedonya'dır. Andan Yanko bina itdiğiyçün (Lisan-ı Süryani'de) Yankoviç dediler. Andan İskender bina itdiğçün(Lisan-ı İbri'de) Aleksandıra dediler. Andan bir zaman (Sırf'da) Pozanta dediler. Bir zamanlar(Lisan-ı Yahud'da) Vejendoniya dediler. Andan (Freng'de) Yagfuriye dediler. Tokuzuncu kerede Kostantin bina itdiğiyçün (Lisan-ı Yunan'da) Pozanatyan ve Konstantiniyye dediler. Ve lisan-ı Nemse'de Konstantinopol derler. Lisan-ı Moskov'da Teküriye derler. Lisan-ı İfrik'te İstifanya derler. Lisan-ı Fransa'da İgrandona, Lisan-ı Potakal'da Kostiyya, Lisan-ı Arab'da Kostantiniyye-i Kübra, Lisan-ı Acem'de KEyser-zemin, Lisan-ı Hind'de Taht-ı Rum, Lisan-ı Moguli'de Çakduran, Lisan-ı Tatar'da Sakalibe, Lisan-ı Al-i Osmaniyan'da İslambol derler. Gulgule-i Rum namıyla şöhret-i şehr olmışdır. Hafızahullah."