İstanbul'u dünyanın unutulmaz şehri yapan yazarlar
Farklı ülkelerin ve kültürlerin kesişme noktası olan İstanbul, dünyanın en eski kentlerinden biridir. 8.500 yıllık tarihi geçmişi olan İstanbul benzersiz tarihi ve coğrafyasıyla dünya kentleri içerisinde ilham verici yerini her zaman korur. İstanbul, güç ve otoritenin olduğu kadar ilmin, sanatın ve edebiyatın kendisine aktığı yerlerdendir. Asırlar boyunca derin bir kültür ve estetik duyarlılıkla manasını adeta görünmeyecek kadar incelten şair ve yazarlar İstanbul'a gelmiş, en güzel eserlerini burada vermişlerdir. Bu yazarlar ve şairler, İstanbul'un edebiyatını yaparak onu dünyanın en unutulmaz şehirlerinden biri yaptılar. İstanbul'u duyan, tadan bu yazarları sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 08.04.2019
13:24
Güncelleme Tarihi: 08.04.2019
13:36
MUCİZEVİ BİR OLAY; İSTANBUL'UN FETHİ
İstanbul'un fethini bir mucizevi olay olarak kabul eden Yahya Kemal, sırların Bizans'ının mirasını devralan Tük İstanbul'un kısa zamanda mahir ustalarla şairlerle musikişinaslarla maddi ve manevi planda nasıl inşa edildiğini geniş bir tarihi ve kültürel donanımla tespit ve sonra ispat etmiştir. İşgal altındaki İstanbul'da Milli Mücadele'yi desteklemekten çekinmeyen, İstanbul ve Anadolu'nun Türk'te kalması gerektiğinin tarihi bir zorunluluk olduğunu düşünen şair – mütefekkir, İstanbul'dan ayrı kaldığı zamanlarda derin bir ıstırap çektiğini çeşitli vesilelerle dile getirmiştir.
İSTANBUL "UFUK ŞEHRİDİR"!
İstanbul her şeyden evvel bir "ufuk şehir"dir ona göre. İnsanın, güzel ve büyü şeyler yapmak için kendisine bir ufuk seçmesi lazım geldiğini insanın ufuksuz yaşayamayacağını düşünen Yahya Kemal şehri bu manada bir kaynaki menfez, bir cevher gibi düşünmüştür. O, cumhuriyet aydınlarının İstanbul'a uyanmalarındaki en büyül vesilelerden birisidir.
Kâşki sevdiğimi sevse kamu halk-cihan
Sözümüz heman kıssa-i cânân olsa
beytinin ışığına denilebilir ki Yahya Kemal, çevresiyle İstanbul'u konuşmaktan, gezmekten, yazmaktan büyük bir haz almıştır. Yahya Kemal 1958'in Kasımında çok sevdiği şehirde vefat etmiş ve Rumeli Hisarı'na defnedilmiştir.
Aziz İstanbul'dan:
"Bir iklimin manzarası, mimarisi ve halkı arasında halis ve tam bir ahenk varsa orada gözlere bir vatan tablosu görünür.
İklimden anlayan gerçek ve hassas bir sanatkâr, İstanbul'un eski semtlerinden herhangi birini, mesela: Kocamustafapaşa semtini yahut Eyüp'ü yahut Üsküdar'ı yahut da Boğaziçi'nin henüz milli hüviyetini muhafaza eden herhangi bir köyünü seyredince kat'i bir hüküm vererek der ki: "Bu halk bu iklimde ezelden beri sakindir ve bu iklime bu mimariden ve bu halktan başka unsurlar yaraşmaz."
Evet, gerçek ve hassas bir sanatkâr bu hükmü verir.
Vatan toprağı bizde de ecnebi memleketlerinde de her hissedene bu vehmi veren topraktır.
Türklük, beş yüz seneden beri İstanbul'a ve Boğaziçi'ni bütün beşeriyetin hayaline böyle neşretti. Mimarisini bu şehrin her tepesine, her sahiline, her köşesine kurarken güya: "Artık bu diyar dünya durdukça Türk kalacaktır" dediği hissedilir.
Fetihten sonra İstanbul'a yerleşmiş olan halkın iklimle bu imtizacını kaydettikten sonra yeni baştan kurmuş olduğu bu şehirde yaratmış olduğu güzelliklerin en yüksek kıratta olduğunu söylemek lazımdır. XIX. Asırda, romantizm cereyanından sonra insanların gözleri tabiatı görmek için açıldığı vakit, İstanbul, bütün şehirlerarasında birinci derecede göründü ve Avrupa'nın en yüksek şairlerinin gözlerini kamaştırdı ve en güzide ruhlu seyyahlarının muhayyilesine yerleşti. Farz-ı muhal olarak Türklüğün, yeryüzünde güzellik namına başka bir eseri olmasaydı, yalnız bu şehir onun nasıl yaratıcı bir kudrette olduğunu ispat etmeye kifayet ederdi."
İBB-
İstanbul'un 100 Yazarı