İstanbul'un büyülü havasını solumuş yabancı edebiyatçılar
"Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar, onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar" demiş ünlü şairimiz Necip Fazıl. Bu efsunlu şehir, eserlerle gönülden gönüle gezmiş; kimi edebiyatçılar bu şehri mesken bilmiş, kimileri geriye döndüklerinde hasretini yüreğinde hissetmiş…
Giriş Tarihi: 21.09.2018
12:04
Güncelleme Tarihi: 21.09.2018
12:19
Ernest Hemingway'in notlarının bir araya toplanmasıyla oluşturulan "İşgal İstanbul'u" isimli kitabı, savaşın nedenleri, sonuçları ve sonrasına ait gözlemlerini barındırır.
30 Eylül 1922'de kaleme alınan satırlarsa şöyle: "İstanbul'da kaç kişinin yaşadığını kimse bilmiyor. Şimdiye kadar sayım yapılmamış. 1.5 milyon insanın yaşadığı sanılıyor. Yağmur yağmadığı zaman o kadar toz oluyor ki, köpeklerin ayaklarından sanki havaya toz bulutu yükseliyor. İnsanlar da ayak bileklerine kadar toza batıyor ve rüzgâr esti mi, arada bulut oluşuyor."
"İzlenimim o ki; çoğu Türk insanı bir yandan Avrupalı olmak istiyor ama bir yandan da geleneklerinden vazgeçmek istemiyor."
Eco; "İstanbul, dünyada gördüğüm en güzel dört şehirden biri. Roma, Rio de Janerio, New York ve İstanbul. Bu dört şehre derin entelektüel duygular besliyorum. Eco, Türkiye'yi de "Sanki devamlı bölünmüş olmaya mahkûm edilmiş, nereye gitmesi gerektiğini hiçbir zaman bilemeyen bir ülke gibi…"
Agatha Christie'nin İstanbul'a ilk gelişinde, ilk eşi tarafından terk edilmiş olduğunu ve yeni bir yaşama başladığını dile getiren torunu Mathew Prichard, "Burası onun için yeni bir dünyaydı. Bir nevi, sevdiği bir oyunu oynayarak eğlendiğini söyleyebilirim. Bu nedenle eşimle birlikte burada olmak çok güzel bir his" ifadelerini kullanmıştı.
Flaubert; İstanbul'un görkemli tarihi eserleri olan Galata Kulesi'nden, muhteşem Ayasofya Camisi'nden, göz kamaştırıcı Topkapı Sarayı'ndan ve Osmanlı'nın yıkılmaz surlarından hayranlığını gizleyememişti. Maxime Du Camp İstanbul gezisinden çok zengin bir fotoğraf koleksiyonuyla döner, Flaubert bir dostuna yazdığı bir mektupta, İstanbul'dan ayrılışını şöyle anlatır: "İstanbul'a hoşça kalasın derken; geberircesine üzüntülüydüm. Hoşça kalın camiler… Hoşça kalın çarşaflı kadınlar… Hoşça kalın kahvelerdeki iyi yürekli Türkler… Beş hafta geçirdik İstanbul'da. Altı ay kalmak gerekirdi."
II. Abdülhamid''in polisiye romanlara düşkünlüğü nedeniyle on bin kitaplık kütüphanesinin iki binden fazlası yalnızca polisiye romanlardan oluştuğu biliniyor. Abdülhamid'in bu beğenisi nedeniyle ünlü İngiliz dedektif Sherlock Holmes' 'in yazarı Arthur Conan Doyle'ı İstanbul'a davet edip, kendisini Mecidiye Nişanı ile ödüllendirdiği de eskiden beri söyleniyor. Arthur Conan Doyle bu vesileyle İstanbul'a hayran kaldı.