Karakoyunlu hükümdarı Cihan Şah'ın Mesnevi sevgisi
Orta Çağ İslam dünyasında hükümdarlar sanatkarları himaye etmekle kalmaz aynı zamanda sanatı icra eden kişiler olurlardı. Savaş meydanlarında elde ettikleri başarıları, oluşturdukları edebi ve kültürel eserlerinde pekiştirirlerdi. Bu geleneği sürdüren hükümdarlardan biri de Karakoyunlu hükümdarı Cihan Şah'tı. Cihan Şah, eserlerinde Mevlana ve Mesnevi sevgisini nasıl işledi?
Giriş Tarihi: 09.12.2019
17:34
Güncelleme Tarihi: 09.12.2020
09:04
Cihan Şah'ın mesnevi sevgisi
Cihan Şah , hükümdarlığı döneminde sadece devletin sınırlarını genişletmedi, suret ve manaya dair sırları da söze dönüştürdü. Bu anlamda edebiyata oldukça önem veren Cihan Şah, Hakiki mahlasıyla Türkçe ve Farsça şiirler yazdı. Âlimleri himaye etti. Şiirlerinin derlendiği mecmua 105 Farsça, 87 Türkçe gazel ve 32 Türkçe rubaiden ibarettir. Cihan Şah'ın Tebriz'deki hayratına dair vakfiye suretleri Süleymaniye Kütüphanesi'ndeki bir mecmuanın içindedir.
Günümüze ulaşmış bilinen tek eseri
Günümüze ulaşmış bilinen tek eseri Divanı'dır . Mesnevi ve gazelleri Molla Cami tarafından oldukça fazla beğenilir. Şu sözler bu beğeniyi destekler niteliktedir:
Sözün kısası, ilim sığınağı ve irfan yuvası olan Şah'ın ilham hazinesinden; İçi mücevher hokkasını andıran gerçek incilerle dolu mübarek bir kitap geldi. Onda: gazeller, mesneviler, suret ve manaya ait sırlar var.
…
Bu ne güzel, ne çekici, ne yürek ferahlatıcı kitap ki Attâr'in ruhu ondan ıtır sürünüyor. O mesnevinin kokusu Mevlana'nın gönlüne sirayet ediyor sanki. İçinde esrarla açılmış nice güller var ki, ona Gül-şen-i râz desek yaraşır. O şiirin mertebesi o kadar yüce ki bizim vasfımızın kemendi ona nasıl erişebilir?
Hakiki Divanı'nın bilinen yazma nüshaları British Museum, Erivan Elyazmaları Enstitüsü, Süleymaniye Kütüphanesi Fatih Kısmı, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi Elyazmaları Bölümü'ndedir.
Hakîkî, Türkçe şiirlerinde, aruzun 7 bahrinden (aruzda, belli kalıplarla örülmüş ana dize ölçülerinden her biri) 10 kalıbı kullanmıştır. Farsça mesnevilerinde de remel bahrinin fâ'ilâtün fâ'ilâtün fâ'ilün kalıbını kullanmıştır.
Hakiki'ye göre mesnevi, Kur'an'ın şerhi, mananın canı, halin gözüdür. Mesnevi kişilere manayı bildirir. Şöyle der:
Şerh-i zikr-i layezalest Mesnevi Cân-ı ma'nâ ayn-ı hâlest Mesnevi
Mesnevi maksad-mümâ'yı ademest Ma'ni- isahib-kemal-i alemest
Hakiki , Mesnevi sevgisini mecaz ve telmihlerle de anlatır:
Husrev-i ışkest ân sâhib-lika Cân-ı şÎrin ez-lebeş yabüd şifa
O güzel yüzlü, aşk sultanıdır. Tatlı can onun dudağından şifa bulur.
Mevlana'nın tasavvuf anlayışını simgeleyen neyle özdeşleşerek onun dilinden konuşmaya başlar:
Men be-suy-ı dost dârem iştiyak Gam negerded ger be-nalem ez-firak
Ah-ı men ez-nale-i men şod 'ıyan Suz-ı men ez-nağme-i men şod beyan
Ayrılıktan şikâyetime gam engel olursa ben dosta gitmeye iştiyaklıyım. Benim âhım iniltimden, yanışım nağmemden belli olur.