Klasik Türk şiirinde II. Abdülhamid'e yazılan medhiyeler
Şiirimiz tarih, edebi köklere dayanan bir geleneğe sahiptir. Tarihin alim, şair ve hakim olarak kaydettiği pek çok farklı vasıftaki meşhur şahsiyetin adları klasik Türk şiirinde sık sık geçer. Şiirlerde methedilen şahsiyetler, güzellik, adalet, iyilik, edep gibi sıfatlarla; o konuda meşhur ve maruf olmuş şahsiyetlere benzetilir. Şairler II. Abdülhamid'i; peygamberler, tarihi şahsiyetler, din büyükleri ile efsanevî kahramanlarla mukayese ederek onun; şahsını, icraatlarını ve saltanatını yüceltmişlerdir. Bu şiirlerden bazı kesitleri sizinle paylaşıyoruz.
Giriş Tarihi: 12.10.2022
16:01
Güncelleme Tarihi: 13.10.2023
09:20
Simāt-ı cudını hān-ı celìlu'l-lāha beñzetmiş Sehāvetle Hudāya çünki İbrāhìm Halìl oldı
🔸🔸🔸
Cömertlik ve geniş sofrasıyla El açıklığıyla Halil ibrahim'e benzer
Emîrî
Emiri Kimdir?
Diyarbakır'da doğar. Şair Sâim Seyyid Mehmed Emîrî Çelebi'nin torunlarından Seyyid Mehmed Şerif Efendi'nin oğludur. İlk tahsilini Diyarbakır'da Sülûkiyye Medresesi'nde yapar. Amcası Fethullah Feyzi Efendi'den de Farsça dersleri alır. Daha sonra dayılarının yanına giderek Ahmed Hilmi Efendi ve farklı müderrislerden farklı alanlarda dersler de alır. Arapça ve Farsça'sını ilerletirken eski tarz şiirler yazmaya başlar.
Müsevvidlik, vergi müdürlüğü, başkatiplik, muhasebecilik ve müfettişlik yapar. 1908'de II. Meşrutiyet'in ilânından sonra kendi isteği ile emekli olur. Emekliye ayrıldıktan sonra farklı kurullarda encümenlik yapar. Başbakanlık Osmanlı Arşivi Dairesi Tasnif Komisyonu'nun başında bulunduğu sırada da kendi adına "Ali Emîrî Tasnifi"ni meydana getirir. 23 Ocak 1924'te vefat eder, mezarı Fâtih Camii içerisindedir.
🔸 Emiri'nin beyitinde II. Abdülhamid'e yazılan medhiyede padişahın, özellikle cömertlik ve sofrasının genişliği hususunda, Halil İbrahim'e yani Hz. İbrahim'e (AS) benzetildiğini görürüz.
🔸 'Ulü'l-'azm ve şeriat, yani kitap sahibi peygamberlerden olan Hz. İbrahim (AS), Âzer'in oğlu ve Hz. Muhammed (AS)'ın büyük atasıdır. Hz. İbrahim'in (AS) babası, put yapıp satmakla geçinir ve Nemrud'un veziri konumundadır. Hz. İbrahim (AS), cömertliği, misafirperverliği ve Nemrud ile olan mücadeleleri ile tanınır. Edebiyatta ve özellikle klasik şiirde, Hz. İbrahim'in (AS) hemen hemen bütün yönleri ele alınır. Ateşe atılışından, misafirperverliğinden ve Halîlullah sıfatından çokça söz edilir.
Türk şiirinde su imgesi
Yed-i beyzâ-yı devâsâzına Lokmân hayrân Hasta-yı ye´se verir luùf u hümâyûnu şifâ
🔸🔸🔸
Hz. Musa'nın beyaz eli gibi dertlilere deva Ümitsiz hastalara ise şifa verir.
Emîrî
🔸 Medhiye incelendiğinde, Hz. Mûsâ'nın (AS) mucizelerinden bahsedilerek II. Abdülhamid'in övüldüğüne dair manzumeler görürüz. Abdülhamid, Hz. Mûsâ (AS) gibi hastalara deva bulan bir yed-i beyzâ'ya sahiptir. Böylece ümitsizlik hastalarına şifa verir.
🔸 Hz. Musa (AS), Benî İsrail peygamberleri ve kendisine dört büyük kitaptan birisi olan "Tevrat" gönderilen peygamberdir. Firavun ile mücadelelesi Kur'ân-ı Kerîm başta olmak üzere farklı kaynaklarda anlatılan Hz. Mûsâ (AS), Yahudilerde en üstün peygamber sayılmaktadır.
🔸 Çeşitli mucizeleri ile edebiyatta ismi geçen Hz. Mûsâ (AS), Klasik şiirde daha çok "Yed-i beyzâ"sı, Tûr-ı Sînâ'da Allah'la konuşması, âsâsı, Kızıldeniz'i yararak geçmesi ve Firavun'u suda boğması gibi hadiseleriyle ele alınır.
Edebiyatımızda en az bir kez okunması gereken şiirler
Her hālde m'éyus idik enduh ile m'énus idik Magmum idik ma'kus idik sen Hızr-veş verdiñ dehā
🔸🔸🔸
Ümitsiz, kaderli ve gamlı iken Sen Hızır (AS) gibi yetiştin ve bu durumu tersine çevirdin
Ahmed Lütfî
Ahmed Lütfi Kimdir?
İstanbul'da doğar. Babası nalıncı esnafına mensup Mehmed Ağa'dır. İlköğrenimi sonrası Amcazâde Hüseyin Paşa Medresesi'ne devam eder, böylece ilmiye sınıfına geçer. Huzur dersleri alır ve aynı zamanda Takvimhâne mukabeleciliğine getirilir. Ardından Sadâret Mektûbî Kalemi'ne tayin edilir. Belli bir Farsça mütercimliği yapar. İmar Meclisi seyyar kâtibi olarak Vidin ve Niş'te bulunur. Belli bir dönem sonra İstanbul'a döner ve zaptiye başkâtibi olur.
Ahmed Lütfi Efendi 1852-1865 yılları arasında Takvimhâne musahhihliği, Tıbbiye Meclisi âzalığı, Tıbbiye Mektebi Türkçe hocalığı ve Matbuat nâzırlığı görevlerinde bulunur. Bu sırada İstanbul'da yapılan nüfus sayımına katılarak Boğaziçi'nde Yeniköy'den Kilyos'a kadar uzanan sahanın tahririni yapar. Meclis-i Maârif âzası iken vak'anüvisliğe getirilir. Bir süre sonra kendisine İstanbul kadılığı pâyesi, ardından Anadolu kazaskerliği pâyesi verilir. Daha sonra Rumeli kazaskeri olur. Normal hizmet süresini tamamladıktan sonra Şûrâ-yı Devlet âzalığı ile birlikte vak'anüvislik hizmetini de sürdürür. 18 Mart 1907'de vefat eder. Kabri Aksaray'da Sofular Camii hazîresindedir. Osmanlı vak'anüvisleri arasında bu görevde en çok kalan Ahmed Lutfi Efendi, Arap ve Fars edebiyatına da vâkıftır.