Arama

Mecmualar ışığında İstanbul beyitleri

İstanbul... Kuruluşundan bu yana birçok medeniyete ev sahipliği yapan o kutsal beşik. Bu ev sahipliği, farklı kültür mozaiklerinin oluşmasına ve çok büyük bir kültürün oluşmasını sağladı.1453'ten itibaren Osmanlı'nın başkenti olan İstanbul, fetihten sonra Türk sanatında hem mekân hem de ilham kaynağı olarak yer edindi. Üstelik yalnızca mekân olarak kalmadı hem sevgili yerine kondu hem de Allah'a ulaşan eşik sayıldı. Sizler için mecmualara yazılmış İstanbul beyitlerini derledik.

Nâmeler gelse kaçan İstanbul-ı âbâddan
Bûy-ı zülfüñi sehergeh aluram Bagdâd'dan

Muhibbî

Ne zaman ki mektup gelse o (mamur) âbâd olmuş İstanbul'dan. Saçlarının kokusunu alırım seher vakti Bağdat'tan.

💠

Şair padişahlardan Kanuni Sultan Süleyman'a ait olan bu gazel, Mecma'u'n-nezâ'ir'de yer alır. İki kadim şehir arasında bağ kuran Muhibbi bunu sevgiliden gelecek nağmeyi sebep göstererek yapar. Bu nazirenin Bağdat Seferi'nde yazılmış olması muhtemeldir. Çünkü Bağdat Seferi 1533-1535 yılları arasında gerçekleşmiştir.

◾ Beyitten de görüleceği üzere Muhibbi uzak kaldığı sevgilisini ve İstanbul'u özler. Kendi başkenti olan İstanbul'u "âbâd"(bayındır, kalkındırılmış) diyerek yüceltir.

◾ İstanbul'dan gelen mektuptan sevgilisinin saçlarının kokusunu alan Muhibbi, sevgilisinin saçlarının kokusu ile payitahtın kokusunu benzetir.

Bir yerde sevgilisini İstanbul'un yerine, İstanbul'u sevgilisinin yerine koyarak hüsn-i talil sanatı yapılır. Muhibbi'nin kalıp halinde kullandığı mazmunlardan biri olan buy-ı zülf hem saçın bağlayıcılığı hem de kokunun unutulmazlığı gibi özellikleriyle tam bir özlem ifadesidir.

Ger güzellerle Celîlî olur iseñ bâde-nûş
Yok durur işret mekânı şehr-i İstanbul gibi

Celîlî

Celili eğer güzellerle içersen zevk sefa içinde olursan (olacaksan) Şehr-i İstanbul gibi (İstanbul'dan daha iyi) işret mekânı (içki meclisi) yoktur.

💠

◾ Bâde-nûş, işret gibi ifadelerle dizeler arasında bağlantı kurulur. Şairin mahlası olan Celîlî büyük, ulu demektir aynı zamanda Esma'ül Hüsna'da da "el Celil" şekliyle yer alır. Tasavvufi anlamda işret meclisinden kasıt dergâhlar olabilir. Yine şair eğer mahlasını hem sözlük anlamlarıyla hem de ismi olarak kullandıysa hem Esma'ül Hüsna'daki anlamını hem de kendisini kastetmiş olur. Bu söz sanatına divan şiirinde hüsn-ü tahallüs denir.

Bilgi Notu:

Hüsn-i Tahallüs Nedir?
Klasik edebiyatta şiir, nesir gibi türlerde konular arasında anlam birliği ve alaka kurularak yapılan söz sanatı.

Ak sancak kıldı İstanbul'u rûşen nitekim
Dîde-i Yâkûb'ı açdı Yûsuf'un pîreheni"

Hayalî

Yusuf'un gömleğinin Yakup'un gözlerini açması gibi ak sancak da İstanbul'u aydınlık, görünür kıldı.

💠

◾ Hayalî'nin yazdığı bu gazel Mecma'u'n-nezâ'ir'de yer alır. Bu beyitte ya İstanbul'un fethine atıf yapar yahut bir sefer dönüşü Kanuni Sultan Süleyman'ın ak sancağı ile İstanbul'u aydınlattığına işaret eder.

Osmanlı Devlet'inde padişaha mahsus bayrağın Fatih Sultan Mehmet döneminde ak olup II. Beyazıd, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni devirlerinde de aynı kaldığı nakledilir. Bu beyitte ak sancak, Hz. Yusuf'un gömleğine İstanbul ise karanlık hali ile Hz. Yakup'un görmeyen gözlerine benzetilerek teşbih yapılmıştır. Şair Hz. Yusuf ve Hz. Yakup'un kıssasına telmihte bulunur.

Anuñ berg-i çenarın berg-i tîn-i İstanbul
Kimesne dimesün kim dünyede el üzre el olmaz

Bahtî

Kimse dünyada el üstüne el olmaz demesin çünkü İstanbul'un çınarının tozu Edirne'nin çınar yaprağını kapladı.

💠

◾Bahtî mahlaslı Sultan I. Ahmed'e ait olan gazel Pervane Bey Mecmuası'nda müstakil olarak yer alır. İstanbul ve Edirne'nin karşılaştırılıp övüldüğü gazelin bu beyitinde şair, çınar yaprağını ele benzetir. Lakin çınar yaprağını çınar olarak düşünürsek eğer el ifadesini gölge ile değiştirip yine benzer bir anlamı elde edebiliriz.

◾ Edirne'nin İstanbul'dan üstün görülmesinde payitahtın önceki sahibi olmasının da etkisi olabilir. Bahtî, Edirne'yi çeşitli yönlerden İstanbul'la karşılaştırır. Fakat sonunda İstanbul'u Edirne'den üstün tutar.

◾ Edirne'nin eşsiz bir şehir olduğunu ama İstanbul'la kıyaslandığında payitahtın yerini tutamayacağını söyler. Gazelin son beytinde ise, gönül açıcı şehrin özelliklerini anlatan çok gazeller söylendiğini ama kendi şiiri gibi rengîn (güzel, hoş) gazel söylenmediğini belirterek şiiri bitirir. Kendi şairliğini de över.

Osmanlı'nın şair sultanları

Şehr-i İstanbul sevâd-i a'zamıdur âlemüñ
Zerrece gelmez Kemâl'e ol yüzi gül-zârsuz

Kemâl-i Bergamavî

Şehri-i İstanbul ki âlemin, şehirlerin en azametlisidir. Onun sureti Kemal'e hep gül bahçesi gibi gelir.

💠

◾ Bu beyitler Mecmû 'atü'l-Letâ'if ve Sandûkatü'l- Ma 'ârif 'te geçer. İstanbul'u âlemin en büyüğü, azametlisi sayan şair onu sevgili yerine koyar ve yüzünü gül bahçesine benzetir.

◾ Şairin İstanbul'u en büyük görmesi ve yüzünü gül bahçesine bahsetmesinde mübalağa vardır. Kavuşamamak söz konusu olsa dahi şair için sevgilinin sureti değişmez, hep gül bahçesi olarak kalır. Gül bahçesine gidilirken dikenden korkulmaz.

◾ Bu mısrayı tasavvufi bağlamda incelersek eğer sevâd-ı azam ifadesi kâmil insan/lar anlamındadır. Şair, İstanbul'u mürşidi olarak görür.

◾ Şairin adı da olan Kemal aynı zamanda kâmil, olgunluğa ulaşmış kimse anlamında kullanıldığı için sevâd-ı azam ile bağlantı kurulmuş oluyor. Şair burada hüsn-i tahallüs sanatını kullanır. Genelde Mekke-i Mükerreme çevresi için kullanılan sevâd-ı azam ifadesini kullanarak İstanbul'u Mekke'ye benzetip mübalağa yapar hem de kutsiyet atfeder.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN