Mehmet Akif Ersoy’un istediği halde yazamadığı şiir ve piyes
Mehmet Akif Ersoy Osmanlı'nın son dönemlerinde, Cumhuriyet'in ise kuruluş sürecinde hem diliyle hem de eliyle ülkenin ıslahı için çalışmış bir isim. Ülkenin yeniden eski, parlak günlerine kavuşmasını, milletin İslami hassasiyetlere sahip olmasını sağlamak; hizmet üretemeyen atıl durumdaki kurumların ıslahını gerçekleştirmek, milli şair Mehmet Akif'in en büyük hedefiydi. Peki, Akif'in yazmak istediği halde kaleme alamadığı şiirlerin ve piyeslerin konusu neydi? Akif, bunları hangi sebeple kağıda dökememişti?
Giriş Tarihi: 11.09.2019
08:46
Güncelleme Tarihi: 11.09.2019
10:00
MEALİ TAMAMLAMADI; İSTEDİKLERİNİ DE YAZAMADI
Sonunda meal yazma görevini üstlenmiş ancak bazı sebeplerden dolayı yazmaya başladığı meali ne gönlünce tamamlayabilmiş ne de istediklerini yazabilmiştir. Bunlara ilave edilebilecek diğer bir sebep de ileri yaşında bir türlü yakasını bırakmayan rahatsızlığıdır.
Çok istediği halde eli bir türlü kaleme varmayan bu durum hakkında, Muallim Mahir'e (Mahir İz) yazdığı bir mektubun sonuna şu satırları ekler: "Gülme komşuna gelir başına! Meşhur Yahya Kemal gibi felek bizi de kıt'acı etti. Dört yılda on iki mısra! Ne ise Allah beterinden esirgesin!"
ÂKİF’İN ‘İYİ OLURSAM YAZACAĞIM’ DEDİĞİ KONULAR
İstanbul'a döndükten sonra verdiği bir röportajda: "Hasta olmadan evvel çok yazdım. "Gölgeler" diye bir kitap neşrettim. Fakat hastalık yakama yapıştı. Üç senedir bir şey yazamadım. Eğer hasta olmasaydım, bir iki mevzuum vardı. Onları yazacaktım. İnşaallah iyi olursam burada ilk iş olarak bu mevzuları yazacağım ."
Çantay'a göre bu mevzular: "Bu milletin çocuklarına ilk tahsillerinden itibaren sade güzel şiirler yazmak, İstiklal Harbi destanını nazmetmek, Heccetü'l-veda'ı tasvir etmek "tir.
TOPLUMU İLGİLENDİREN KONULARI KALEME ALDI
Safahat'ın ilk şiirinde, "Ne tasannu bilirim çünkü ne sanatkârım " diyen Akif'in dili başlangıçta daha ağdalı olsa da seçtiği konulardan da anlaşılacağı üzere o toplumu daha fazla ilgilendiren konuları nazmetmektedir.
İlerleyen zamanlarda ise dili sadeleşmiştir. Ancak sanat itibariyle daha mükemmel şiirler yazmak arzusundadır.
SAHNELENEBİLECEK TÜRDE PEK ÇOK ESERİ BULUNUR
Âkif'in Safahat 'ında başta Köse İmam ve Asım olmak üzere olmak üzere sahnelenebilecek türde pek çok şiir bulunur. Seyfi Baba, Küfe, Hasta, Mahalle Kahvesi de bunlara eklenebilir. Bu şiirlerde yaşadığı çevrenin birçok problemini dile getirmiştir.
Konularını hayatın içinden seçtiği eserlerinde, şiirinin kahramanı ya babasından kalan küfeyi tekmeleyen çocuktur veya hastanede veremden kaburgaları sayılabilecek derecede fenalaşan bir delikanlıdır.
GÖRDÜKLERİNİ TÜM GERÇEKLİĞİYLE DİZELERE AKTARDI
Değerli bir vaizi Süleymaniye kürsüsünde konuşturduğu gibi, şiirlerinde kocasını meyhanede yakalayan, beddua dolu sitemlerini peş peşe sıralayan konuşkan bir kadına da söz verebilir.
Onun gördüklerini olduğu gibi nazmettiğini şu mısralarından anlamak mümkündür:
Hayır, hayâl ile yoktur benim alışverişim… İnan ki: Her ne demişsem görüp de söylemişim.