Mehmet Akif Ersoy'un vefat etmeden önceki son günleri
"Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın." demişti Mehmet Akif… Bir vatanın kurtuluş mücadelesinde rol oynamış büyük isim… Hakkında pek çok şey merak edildi, yazıldı ve söylendi… Ancak onun en yakınında bulunan birisi vardı ki neşriyatlarda adına hiç rastlanmadı. Üstelik bu kişi son nefesinde Mehmet Akif'in yanındaydı. Mehmet Akif Ersoy'un en yakın arkadaşı Fuad Şemsi İnan, ünlü şairin son günlerini anlatıyor…
Giriş Tarihi: 11.04.2019
10:39
Güncelleme Tarihi: 26.12.2019
15:55
ÖLÜRKEN MEHMET AKİF’İN DİZESİNİ TEKRARLADI
"Akif'in Prens Abbas Halim'e rabıtası, ona muhabbet ve hürmeti bir ayrı fasıldı. Akif'in gıyabında Prens'e –sanki lüzum varmış gibi- Akif'in rabıtasını şerhe kalkıştığım olurdu. On iki senede, bu bir nevi gıybet –hata kabilinden- galiba iki üç kere tekerrür etmişti.
Paşa cennet-mekan, her defasında kendisine mahsus iman dolu belagatiyle: 'Bu, onun talihi değil, benim talihim! Akif beni elbet bulurdu ama ben Akif'i nasıl bulurdum?' demişti. Akif, Abbas Paşa'nın ölümünü duyduğu zaman bana yazdığı mektupta –bu cümleler onundur-: 'Naim'in vefatını haber aldığım zaman, üzerime bir duvarın yıkıldığını hissettim. Paşa, merhumun gaybubeti ise, on dört yaşımda tattığım öksüzlük acısını bana ikinci defa tattırdı.' diyordu.
Paşa, son nefesinde, Kelime-i Şahadet'ten evvel Akif'in: 'Değmesin mabedimin kalbine namahrem eli ……… Ey şehid oğlu şehid! İsteme benden makber, Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber… ' mısralarını okuyacak kadar onun manasına âşıktı."
"Abbas Halim Paşa'ya latife olarak yazdığı henüz neşredilmemiş bir mektubunu buraya nakletmeden geçemeyeceğim. Akif'in buradaki hamişi, cidden bir şaheser-i hakk u hakikatir. Bir mehdiye, ender olarak bu kadar yerine ve bu kadar hak olur. Fakat edebiyatımızda kim bir hamiş bu kadar güzel olmamıştır. Prens Halim Said, Akif'in İstanbul'a dönüşünü daima teşvik etmişti. Bilhassa iki senedir, bu teşvikatı her türlü vaadlere terfik ediyordu. Prens, Üstad'ı İstanbul'a dönmeye teşvik ederken ben de Alemdağı'ndaki Baltacı'nın ormanlarını, sularını, sessizliğini bir vatan timsali gibi canlandırmaktan hâli kalmazdım."
"Edebiyatta, felsefede, içtimaiyatta on beş bin ciltlik kütüphanesinin cidden sahibi olan Prens Halim'e Akif, bilhassa hastalığında bir dağ-ı derun oldu. Bana kaç kereler: ' İnsan bu kadar aza kanaat etsin de o da olmasın! İsyan edecek şey…' demişti. Bu deruni isyan-ı necabetin verdiği acıyı, hastalığında bir defa daha ifade eden Prens'e Akif'in de böyle düşündüğüne emin olarak: 'Akif eğer bizim umduğumuz derecede ise bu yokluk bir eksik bir fazla demektir, ne kıymeti var? Değilse eksik kendinde demektir, o düşünsün!' demiştim. Prens, pek zeki pek nâl-âşînâ gözlerle: 'Evet, ancak böyle düşününce isyan durur.' dediydi.
“HASTANEDEN ÜMİTSİZ ÇIKARDIK”
"Hastaneden ümitsiz çıkardığımız Akif'i doktorların yine her gün görmesi lazımdı. Prenses Emine Halim, Heybeli'ye gitmişti. Ben İstinye'de oturuyordum. Derhal en merkezi bir nokta olan Mısır Apartmanı'nda bir daire ihzar ve oraya naklettik. Artık her gün beraberdik. Böylece bir hafta kadar geçti. Ölüm o kadar yakındı ki, tabib-i müdavisi bu bir hafta içinde bir kere bile uğramadı. Ölüm muhakkaktı, fakat avunmak da lazımdı.
O sırada, aklımdan zaten çıkarmadığım aziz ve mükerrem dostum, memleketin cidden şayan-ı hürmet genç üstadı Burhaneddin Osman Bey'e bir kere gelip muayene, daha doğrusu teselli etmesini rica ettim. Burhaneddin geldi, hastayı kemal-i ciddiyetle muayene, kanını ve idrarını bizzat tahlil etti ve hastalığın 'siroz' olduğunu; hasta, vereceği ilaçları alabildikçe bir sene, hatta iki sene yaşayabileceğini katiyetle söyledi."
BALTACI ÇİFTLİĞİ MEHMET AKİF’E AÇILDI
"Burhan, herkese telkin ettiği itimadı Üstad'a da telkin etmişti. Akif, fazla olarak onu pek de sevmişti. Burhanediin tebdil-i havanın da fayda vereceğini söyledi. Baltacı Çiftliğinin tam vakti gelmişti. Prens Halim'e keyfiyeti açtım. Prens, Kemal-i memnuıniyetle Baltacı Çiftliğinin Üstad'ın emrine amade olduğunu bildirdi.
Hazret, bu suretle Prens'in gönderdiği hususi otomobille Baltacı'ya kadar gitti, bir hafta orada kalarak tekrar apartmanına geldi. Burhaneddin Bey muayene edip rejimi tayin etti, tekrar aynı suretle çiftiğe döndü. Bu gidiş gelişler üç ay kadar sürdü."