Mehmet Akif ve gençlik yıllarına dair bilinmeyen anıları
Hasan Basri Çantay tarafından yazılan Akifname, Mehmet Akif Ersoy'un ölümünü müteakip günlerde basılmak üzere hazırlanmıştı. Ancak bazı sebeplerden dolayı basılamadı… Akifname, içerisinde barındırdığı hikayeleriyle Mehmet Akif'in bambaşka yönlerini ortaya döktü. Mehmet Akif'in veterinerlikten edebiyata geçişi, hayatının tasavvuf anlamındaki aşamaları, en sevdiği şairler, spor hayatında da herkesten üstün geldiği o günler… Sizler için bambaşka bir Mehmet Akif'i inceledik…
Giriş Tarihi: 23.07.2019
10:20
Güncelleme Tarihi: 23.07.2019
10:30
Safahatında şöyle bir muhaveresi vardır :
— Keşki baytarlık edeydim.
— Gene et mümkünse.
— Yapamam.
— Belki yapardın be...
— Unuttum be köse.
"Keşki zihninde kalaymış, ne kadar lazımmış. Beni dinler misin evlat? Gene kabilse çalış; Çünkü bir tecrübe etsen senin aklın da yatar, Bize insan hekiminden daha lazım baytar."
Türk baytarlığının kıymetini pek güzel gösteren bu satırlar Türkiye'de en yüksek bir servet kaynağı olan hayvancılığa verilmesi lâzım gelen ehemmiyeti de göstermesi itibariyle ayrıca nazarı dikkati çekmektedir.
Türk baytarlığı laboratuvarlarda, enstitülerde mikroplar âlemindeki yüksek ve mütevazı mesaisiyle, bulaşık insan ve hayvanların müşterek hastalıklar ile yaptığı mücadelelerle, mezbahalardaki çalışmalar ile yalnız servet ve iktisat hayatımızda değil, ayni zamanda insanların sağlıklarını korumak yolunda cidden müspet değerlerle yükselmektedir. Diğer taraftan Türk köylüsünün hayatına karışan, onun her türlü ızdıraplarını yakından ve sık sık gören, ona ayni zamanda büyük inkılâbımızın nurlarını götüren ve Cumhuriyetin feyizlerini anlatan varlıklar arasında Türk baytarını yeri de çok mühimdir.
Türk baytarı senenin dokuz ayını köylerde geçirir. Köylüyü en çok tanıyan, hayatını onun uğruna fedadan çekinmeyen Türk baytarıdır. Bu itibarla ve esasen yüksek tahsil gören, müspet ilimleri umumî olarak ta takip eden Türk baytarları arasında Akif gibi kudretli, millî duyguları duymak, şiirlerle duyurmak yönlerinden cidden eşsiz bir şahsiyetin çıkması pek tabii ve daima mümkündür. Eğer Akif baytarlığın tahmil ettiği vazifeleri görmek için Türk köylerinde dolaşmasaydı, Türkün yüksek cevherini, asil özünü yerinde ve içinde tetkik etmeseydi ne bir İstiklâl marşı yazabilir, ne de (Çanakkale) şiirini doğurabilirdi.
Mehmet Akif ve spor hayatı
Üstadımız Mehmet Akif Bey, gençliğinde aldığı beden terbiyesi sâyesinde emsali arasında parmakla gösterilir bir idmancı olmuştu. Adaleleri kuvvetli, azası çok mütenasip idi. Daha mektep hayatında müsabakalarda birinciliği alırdı. Zaman zaman alaturka güreşlere iştirak eder, kendinden kuvvetli pehlivanlarla güreşir, galip gelirdi! Onun sırtı bir defa bile yere gelmemişti. Kendine mahsus kispeti bile vardı! Onun zoru parsa toplamak, ödül almak değil, sâdece galip gelmekti. O, parsaya da, ödüle de, alkışa da hiçbir zaman iltifat etmedi.
Safahatının altıncı cildini teşkil eden Asım'daki pehlivan güreşleri tasviri ne kadar canlıdır! O, ıstılahat, o eski ve heyecanlı Türk ananeleri Akif'in bizzat yaşadığı pehlivan hayatının fiilleridir. Eğer Akif'in o şiiri olmasaydı bizde Türk pehlivanlığının, Türk güreşi derneklerinin halkî ve manzum bir yazısı henüz yazılmamış bulunacaktı. Zaten Akif'in «Mahalle kahvesi», «Meyhane»si, «Küfe»si ve daha birçok şiirleri de halkçı değil midir? Onlar yazılmasaydı, o âlemler de yoktu.