Mehmet Akif'e göre ideal Müslüman nasıl olmalıdır?
İstanbul Fatih'te Kur'an-ı Kerim ruhuyla yoğrulmuş manevi bir iklimde yetişen Mehmet Akif Ersoy'un düşünce dünyası ve eserleri, mutlak hakikatin terennümleriyle şekillendi. Kaleme aldığı eserleriyle milli kültürümüzü ve değerlerimizi İslami perspektiften ayrılmadan yorumladı. Eserlerinin yegane gayelerinden biri Müslümanlara unuttukları değerleri hatırlatmak ve İslam ruhunu yeniden diriltmekti. Peki, Akif'e göre ideal Müslüman nasıl olmalıdır? Gelin, şiirlerinden örneklerle Akif'in ideal Müslümanlık anlayışına yakından bakalım…
Giriş Tarihi: 16.06.2021
15:43
Güncelleme Tarihi: 27.12.2022
12:16
Sesli dinlemek için tıklayınız.
AKİF’TEN BİDATLARA VE HURAFELERE BOĞULMUŞ DİN ANLAYIŞINA TEPKİ
🔶 Mehmet Akif İslam dünyasının geri kalmasının altındaki en önemli sebep olarak, tembellik cehalet ve din adına uydurulan çeşitli hurafeler geliyordu. Hurafelerden arındırılmış din anlayışının ise İslam ahlakıyla mümkün olabileceğini düşündü.
💠
Hurafeler; üfürükler; düğüm düğüm bağlar; Mezar mezar dolaşıp hasta baktıran sağlar… Atâletin o mülevves teressübâtı bütün Nümune işte biziz… Görmek isteyen görsün! Bakın da hâline ibret alın şu memleketin! Nasıldın ey koca millet? Ne oldu âkıbetin?"
(x) En çok sevilen 10 Mehmet Akif Ersoy şiiri
“İNMEMİŞTİR BU KUR’AN NE MEZARA OKUNMAK NE DE FAL BAKMAK İÇİN”
🔶 Akif, Müslümanların Kur'an'ı hayatlarının en büyük rehberi haline getirmelerini, yaşamlarının merkezlerine koymaları gerektiğini düşünür. Akif, yozlaşmış Müslümanlığa tepki gösterir.
💠
"İbret alınmaz her gün okuruz ezbere de; Bir ibret aranmaz mı ayetlerde? Ya okur geçeriz bir ölünün toprağına Ya açar bakarız nazm-ı celilin yaprağına İnmemiştir hele Kur'an bunu hakkıyla bilin Ne teze mezara okunmak, ne fal bakmak için İnmemiştir hele Kur'an bunu hakkıyla bilin Ne duvarlara asılmak, ne el sürülmemek için İnmemiştir hele Kur'an bunu hakkıyla bilin Ne tezhip, ne sülüs, ne hat yazmak için İnmemiştir hele Kur'an bunu hakkıyla bilin Ne tapınak, ne nutuk, ne vaaz dini için İnmemiştir hele Kur'an bunu hakkıyla bilin Ne meslek kaygıları ne kariyer hesapları için İnmemiştir hele Kur'an bunu hakkıyla bilin Ne erkeği yüceltmek, ne kadını aşağılamak için Ne Araba paye vermek, ne Acemi hor görmek için"
MÜSLÜMAN ÇALIŞKAN OLMALIDIR
🔶 Akif, Kur'an'dan ve sünnetten aldığı ilhamla Müslümanların çalışkan olmaları gerektiğini söyler. Müslümanlar tevekkül etmelidir fakat önce elinden geleni yapıp, sonuna kadar emeğini sergileyip çalıştıktan sonra sonucunu Allah'a bırakmalıdır.
💠
Hüsrâna rıza verme... Çalış... Azmi bırakma; Kendin yanacaksan bile, evlâdını yakma! "Îş bitti... Sebâtın sonu yoktur!" deme; yılma. Ey milîet-i merhume, sakın ye'se kapılma
🔶Akif yanlış anlaşılmış tevekkül anlayışını eleştirir. Tarihten örnekler veren Akif, Müslümanların gaflet uykusundan uyanmaları gerektiğini dizelerine taşır:
💠
"Allah'a dayandım!" diye sen çıkma yataktan... Ma'na-yı tevekkül bu mudur? Hey gidi nâdân! Ecdâdını, zannetme, asırlarca uyurdu; Nerden bulacaktın o zaman eldeki yurdu? Ey yolcu, uyan! Yoksa çıkarsın ki sabâha: Bir kupkuru çöl var; ne ışık var, ne de vaha!
MÜSLÜMANLAR BATI’YA BAĞIMLI OLMAMALI
🔶 Akif, bilim ve teknolojide Batı'ya bağımlı olan Müslümanlara tepki gösterir. Nitekim şaire göre bilim ve teknolojide Batı'ya bağımlı olmak da, Avrupa'nın ekonomik anlamda sömürgesine uğramaktan başka bir şey değildir.
🔶 Akif, bu konuda devlet ve milleti eleştirir; Müslümanların dışa bağımlı ve kimsenin sömürüsü haline gelmeden sosyal, siyasi ve ekonomik hayatlarını sürdürmelerini ön görür. Bu konudaki en büyük pay; elbette cehalet ve tembellik yükünü omuzlarından atarak eyleme geçmesi gereken topluma düşmektedir.
💠
"İşimiz düştü mü tersaneye, yahut denize, Mutlaka, âdetimizdir, koşarız İngiliz'e. Bir yıkık köprü için Belçika'dan kalfa gelir; Hekimin hâzikı bilmem nereden celbedilir. Meselâ bütçe hesabını yoktur çıkaran... Hadi Maliye'ye gelsin bakalım Mösyö Loran. Hani tezgâhlarımız nerde? Sanayi nerde? Ya Brüksel'de, ya Berlin'de, ya Mançester'de!"
(x) Mehmet Akif Ersoy'un Safahat'ında yer alan halk diline özgü kelimeler
İDEAL MÜSLÜMAN GENÇLİK: ASIM’IN NESLİ
🔶 Akif'in idealize ettiği Müslüman tipinin en iyi örneği hiç kuşkusuz Asım'ın neslidir.
🔶 Mehmet Akif, Safahat adlı eserinin altıncı kitabı olan Asım'da hayal ettiği ideal Müslüman-Türk gençliğini ayrıntılarıyla anlatır ve bu ideal gençliğe "Asım'ın nesli" adını verir.
🔶 İmkansızlıklar ve kötü şartlar içine doğan Asım'ın nesli, toplumsal sorunlarla mücadele etmeye çalışır.
🔶 Akif, bunun en son örneği olarak da Çanakkale Savaşı'nı verir. Yedi bölümden oluşan eserinin birini Asım ismine ayırması, İstiklal şairimizin gençlik üzerindeki ümitlerini gözler önüne serer.
🔎 Peki, Akif'e göre Asım'ın nesli neden bu kadar önemli?
📌 20. yüzyılın başlarında savaşlarda yaşanılan mağlubiyetler, toplumsal, kültürel ve dini yozlaşmalar, Osmanlı'yı büyük bir tehditle karşı karşıya bıraktı.
📌 İşte Akif'e göre, böylesine bir dönemde medeniyetimizin tek kurtuluşu ilmi anlamda kendisini geliştirmiş, İslami değerlere sonuna kadar sahip çıkan ve toplumsal olaylara kayıtsız kalmayan Asım'ın nesliydi…
💠
"Hâle baktıkça adam kahroluyor elde değil; Bizi kim kurtaracak, var mı ki bir başka nesil? — Âsım'ın nesli, Hocam"
🔶 Asım'ın nesli, Akif'in gençlere yüklediği anlamın, onlara dair hayal ve beklentilerinin bir profili olarak karşımıza çıkar.
"Asım'ın nesli… Diyordum ya… Nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi nâmusunu, iğnetmeyecek. "
(x) Safahat'ı incelemek ve satın almak için tıklayınız