Mehmet Akif'ten edebiyat dersleri: Şiir nasıl olmalıdır?
Şiirin yazım tekniği eski tarihlerden beri tartışılageldi. Bazı şairler imgelerle yüklü olmasını bazıları ise açık ve anlaşılır olmasını savundu. Edebiyat tarihinde şiire yön veren Mehmet Akif, eserlerini daha çok halka ulaşmada bir araç olarak gördü. O, şiirde sanatı arka plana atıp muhtevayı ön plana çıkardı. Şiir anlayışını muallimlik yaptığı dönemlerde talebelerine de aktardı. Peki, Mehmet Akif'e göre şiir nasıl olmalıdır?
Giriş Tarihi: 09.06.2020
13:10
Güncelleme Tarihi: 02.10.2023
13:11
🖍 Haşim okuyucunun şiiri anlamasını ister. Ona göre dizeler arasında belirsiz görünen her şey, okuyucunun ruhunda yeniden şekillendirerek bir sanat zevki ortaya çıkarır. Haşim, "en güzel şiirlerin, manalarını okuyucuların ruhundan alan şiirler" olduğuna inanır.
🖍 Orhan Veli gibi şairler ise şiirin daha açık ve anlaşılır yazılması gerektiğini savundu."Şiirin insanın beş duyusuna değil kafasına hitap eden bir söz sanatı" olduğunu, ölçü ve kafiyenin şiiri yozlaştırdığını, bunun için şairaneliğe sırt çevrilerek yeni araçlar ve yeni yollarla çoğunluğa seslenmek gerektiğini savundu.
🖍 Edebiyatımızda şiire yön veren Mehmet Akif, eserlerini daha çok halka ulaşmada bir araç olarak gördü. O, şiirde sanatı arka plana atıp muhtevayı ön plana çıkardı. Yazım dili, dönemin hakim anlayışına benzese de aslında onlarda ayrılan özellikleri de mevcuttu. Şiire doğal ve rahat söylemi getirdi. Dizelerine günlük hayattan imgeler de ekleyerek şiirini daha da zenginleştirdi. O bu şiir anlayışını muallimlik yaptığı dönemlerde talebelerine de aktardı.
Mehmet Akif'ten edebiyat dersleri: Edebi sanatlar
🖍 Eserleri ve şahsiyetiyle her kesimden insanın sevgisini kazanan Mehmet Akif Ersoy, hayatının çeşitli dönemlerinde muallimlik yaptı. Reşat Nuri Güntekin, Falih Rıfkı Atay gibi pek çok önemli isim o günlerde onun talebesiydi. Akif, şiir yazarak ve öğretmenlik yaparak edebiyat alanındaki çalışmalarına devam etti.
🖍 Akif'in edebiyat-ı Osmaniye dersinde şu konuları anlattı: Şiirin tarifi, vezin, kafiye, vuzuh, eşkâl-i nazm, fesahat, efkâr-ı edebiyyede fikir, his, hayâl, sanâyi-i edebiyye, âhenk. Her konu mısra, beyit ve bazen müstakil şiir örnekleriyle örneklendirildi.
Mehmet Akif'in Darülfünun'da verdiği ilk ders
Bu metin örnekleri bazen divan şairlerinden, bazen da Namık Kemal, Recaizade Ekrem, Muallim Naci, Abdülhak Hamid ve hatta Tevfik Fikret gibi XIX. yüzyıl şairlerindendir.
Peki, Mehmet Akif'e göre şiir nasıl olmalıdır? Gelin Akif'in ders notlarına daha yakından bakalım.👇
Mehmet Akif'e göre vuzuh nedir?
🖍 Vuzûh ; fikrin açık olması ve sâmi'in zihninde kolay anlaşılabilmesidir. Âsâr-ı edebiye için bundan büyük meziyet yoktur der isek hata etmiş olmayız. Edebiyatın fünûn-ı saireden büyük farkı vardır. Evet! Diğer fünûnun hizmeti, menfaatı havâsa münhasırdır. Avam onlardan istifade edemez; lisan avam için ecnebi bir lisandır, Lakin, bir milletin lisan-ı edebiyatını o lisan ile mütekellim efradın "hepsi", umumu anlar. Vâkıa, bir eser-i edebîyi bütün dekâyıkıyla anlamak, ondan hakkıyla istifade etmek hususunda merâtib-i fikr ü iz'ân arasında tefâvütün büyük tesiri olmak tabiidir. Âsâr-ı edebiye: Edebî değeri olan eserler Fünûn : Bilim Havâs : Seçkinler Avam : Halk Eser-i edebî: Edebiyat eseri Merâtib-i fikr ü iz'ân: Akıl vr fikir mertebeleri Tefâvüt : Farklılık
Yalnız istifadenin azlığı başka, büsbütün yokluğu yine başkadır. Kıllet yokluk demek değildir. Edîb-i muhterem Kemal Bey; Söz odur ki 'avâm anlar Havâss takdîr eder diyor.
🖍 Pek doğru sözdür. Bazı dakîk efkâr-ı felsefiye vardır ki, terbiye-i ilmiye sayesinde meleke-i idraki yükselmeyen beyinler onu ihata edemez. İşte bu gibi ince fikirleri halka telkin etmek isteyen büyük edipler adeta bir lisandan diğer lisana tercüme eder gibi felsefeyi edebiyata kalb ederler. Bidâyette halk için pek yabancı duran birçok gâ'ibi onlara tanıtırlar.
🖍 Şimdi e'âzım-ı üdebâ böyle derin, yüksek efkâr-ı felsefiyeyi bile umuma anlatmaya muvaffak olursa bu muvaffakiyeti de sırf "vuzuh" dediğimiz meziyet sayesinde ihraz ederse, artık o meziyetin âsâr-ı edebiye için ne kadar kıymettar olması lazım gelir. Bazıları âsâr-ı edebiyede vuzuhu fikrin küçüklüğüne yahut sadeliğine delil addediyorlar da büyüklükte vuzuhsuzluk ve vuzuhsuzlukta büyüklük arıyorlar. Hele zamanımızda maatteessüf bu makus telakki moda oldu. Gençlerimiz bu bid'ata ittibâ'da ileri gidecek olursa zavallı edebiyat-ı Osmaniye daha sabâvette iken mevte mahkum olur.
Dakik : İnce, ufak, nâzik Efkâr-ı felsefi : Felsefi fikirler Meleke-i idrak: İdrak, kavrama becerisi Bidâyet : Başlangıç Muvaffakiyet : Allah'ın yardımıyla başarı gösterme İhraz : Elde etme, erişme, ulaşma